[en son 30 kasım 2018de burdaymışım bugün 16 aralık 2019 özür dikerim ksoo en çok senden kara sevdam ve zaman nasıl bu kadar hızlı geçiyor anlamadım açıkcası bi yavaş ya]
/ tamam ben bunu bir şekilde hallederim, sorun yok
gel zaman git zaman lisedeki ikinci yılım kyungsoo'nun yanlışıkla ona ders mers anlatırken kazandığım arkadaşlığıyla bitip beni kyungsoosuz bir yaza ittiğinde içimde kabaran burukluğun kekrem tadını size anlatamam, siz yine de tahmin etmeye çalışın o tadı. kırgınlığım önce kendime yönelikti sonraysa kara sevdama. nasıl onun dostu olabildiğimi düşünüyordum, bu acımasızlığı kendime neden yaptığımı ve düpedüz kırılıyordum kendime. kyungsoo'ya olan kırgınlığım ise gizlenme eylemini en derin köşelerine sinene kadar benimsemesiyle alakalıydı.
YANİ tutup öpemeyeceksem neden öğle aralarında bal peteğim ve sürpüntüsünden oluşan arkadaş ortamıma girmesine izin vermiştim, neden jongin'in ısrarları üzerine whatsapp grubuna onu da dahil etmiştim; inanın bilmiyorum, hiçbir parmağım kaldıramazdı zaten bilseydim de bu acımasızlığın ağırlığını. VE YANİ kyungsoo bir dostu olarak görecekse de görsün beni ama neden sanki hiçbir derdi yokmuş, hiç canı sıkkın değilmiş gibi yansıtıyordu kendini?
bilemiyorum. anlamıyorum.
kyungsoo ona kimya anlattığım günün ertesi, sınavdan çıkınca, boynuma sarılıp bensiz hiçbir şey yapamayacağını, aslında şimdi de pek bir şey yapamadığını ama en azından dersten geçebilecekse de bunun benim sayemde olduğunu bana çok teşekkür ettiğini söyledi. ben de kollarımı onun olur da üşüyorsa diye beline sarmıştım ve hiç önemli olmadığını ne zaman isterse ona konu anlatacağımı söylerken sırtını koca ellerimle sıvazlamıştım. o günden sonra dostum(?) olmuştu, yani bilemiyorum işte, iştesi bu, bok gibi durum neresinden baksanız.
hayatın bana verdiğiyle hiç itirazsız başa çıkmak şimdilerde refleksif olmuşsa bende o zamanlarda olanlara hayır diyemememden, tamam ben bunu bir şekilde hallederim, sorun yok düşüncesiyle kendimi yok sayıp akışı olduğu gibi, işin kötüsü olması gereken sanki buymuş gibi, kabul etmemden ötürü olduğuna inanıyorum.
sır on üç
kendime hiç acımıyorum.bütün olarak neyi anlamıyorum biliyor musunuz? bu kendini saklama meselesini. kyungsoo'nun o kimya-öğle-arasında mırıldandıklarını duymasaydım tahmin edemezdim kırık dökük içini. her anını, jestini ve mimiğini iki yıldır moron gibi izlediğimi biliyorsunuz en az sehun kadar ve buna rağmen tahmin edemezdim sözlerinde geçen bahsi ve ben böyle berrak bir su gibi maskesizken, en büyük derdim diyebileceğim pek bir şey yokken, yavan bi' hayat yaşayıp giderken anlamıyordum bu gizi ve gizlenmeyi.
aynı koşullarda yetişmediğimiz için yargılamıyorum kyungsoo'yu, kırılıyorum yalnızca. ona, bana ve bu hayata. tutsam kolundan desem ki seni duydum dahası dinleyip anladım soğuk terler döker sırtından. oysa ben isterdim ki maskesi parçalansın ve uffacık bir çocuk gibi severken onu koca kollarımın arasına girsin, kara saçlarına burun kemerimi yaslayayım ve öpeyim her telinden. ben isterdim ki işte, dursun kyungsoo, bir son versin birilerinin ilgisini üstüne çekmek için başkalaşmaya.zaten hiç sevmedim ben tırtıllar varken kelebekleri.
yaza itilmeden önceki son gün karneleri bize sınıf öğretmenimiz bayan choi dağıtırken dimağıma kazınan kekrem tada rağmen üç ay sehun'u, kyungsoo'yu ve hatta jongin'i de göremeyeceğimi bilmenin o andan başlayan özlemi yüzünden gözlerim sızlıyordu. annemin yeni dil yeni bakış açısı sloganıyla kanına giren yabancı dil programcıları yüzünden o yazımı hiç bilmediğim bir ülkenin hiç bilmediğim bir şehrinde kendimi bir gün bile oraya ait hissetmeyerek geçirdim. hiç arkadaş edinmedim ve hiç içimdeki burukluğun geçmesine izin vermedim. ders zamanı sınıftaki o koreli asosyal çocuk oldum ve boş vakitlerimde de küçük sırt çantama attığım mp3çalar ve kulaklığımla yürüyüşe çıktım. kalabalıktan kaçıp doğayı takip ettim. o kadar az ingilizce konuştum ki eve döndüğümde annem kanına giren o yabancı dil programcılarının üçkağıtçı olduğuna inandı. ses etmedim. bana o yaz tatilinin en güzel katkısı suskunluğu sevmem oldu ve ne kadar buruk olursam olayım olayların dışına çıkıp kendimi dinleme zamanını elde ettiğim ve kyungsoo'dan uzaklaştığım için mutluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smile on my face | chansoo
Fiksi Penggemardo kyungsoo'yu ömrüme almayı denesem içine sığmayacak gibi bir hâli var, oysa her bir kesilen nefesimi tombul parmağıma sığdırıp elmacık kemiklerini o tombul başparmağımla sevmeyeceksem ne anlamı var alev alev yanmamın?