Sihirli cümleleri bilmez kalbim. Daha önce kulağıma fısıldanmadı hiç. Bûyüsüne kapılmadım hiç bir çift kelimenin. Ama ilk defa bu kadar yakından geçti. Bir masala başlarken, kendimi ona kaptırırken , benden yine teğet geçti. Aklım inkar etsede kalbim hazırmış meğer. Gelip sahiplenmesi gerekirken, uğrayıp geçmeyi tercih etmiş meğer. Birkaç hoş anı bırakıp avutmakmış meğer... Gözlerimi kapatınca dudaklarımda küçük bir tebessüm kalsın diyeymiş... En ufak bir yalnızta beynimde yankılansın, hep aklımda olsun diyeymiş meğer.
Yarım yamalak bir başlangıçmış. Çabucak vazgeçeyim diye. Başlamadan bitmiş daha kolay unutayım diye...
Kısa ama etkiliymiş hep küs kalayım diye...
Karanlık gökyüzüne her zaman hayran kalmıştı. Milyonlarca kişinin arasında bulamadığı insanı milyarlarca yıldızın arasına bulabiliryordu çünkü genç kız. Başını kaldırıp yıldızlara bakmak yeterliydi. Aklındaki suretin yıldızlara yansıması çokta uzun sürmüyordü. Arkada çalan yılların şarkısı onun sesini fısıldarken aşkın gizli sayfalarında dolaşmak sanıldığı kadar zor değildi. Bir zamanlar kavak yelleri eserken, şimdi kalbinde sonu gelmeyen fırtınalar kopuyordu. Sahi kaç sene olmuştu aşk ondan gideli... Ya da aşkından vazgeçeli... Pişmanlığıyla yoldaş olup, aşk yangının savurduğu hatıralarla kavga etmeyi öğreneli...
Sınav kağıtlarının arasında kaybolmuştu yine genç kız. Sonuçları merakla bekleyen öğrencilerine sürpriz yapıp erkenden bitirecekti. Ama yıllardır olduğu gibi yine dalıp gitmişti. Küstürdüğü kalemini zorluyordu. Yazmaya ihtiyacı vardı. Eskiden olduğu gibi yazarak rahatlamaya ihtiyacı vardı.Belkide yazarak unutmaya. Kalemi elinde sıkıca tutup derin bir nefes aldı. Olmuyordu işte. Yazamıyordu, vazgeçip sınav kağıtlarını okumaya devam etti.Dönemin son sınavı, Şevval'in ise okuldaki görevinin son senesiydi. Bu sene tayin isteyip başka bir okula geçecekti. Zorunlu doğu görevine son verip ailesinin istediği gibi artık onların yanlarına gidecekti. Ne kadar istediğini ya da istemediğini hiç düşünmemişti. Bu istek onda hemen kabul görmüştü. Çünkü uğrunda yollara düşeceği, peşinden koşması gereken bir hayali yoktu artık. Edebiyat okumak onun ilk hayaliydi ve gerçekleştirmek için diğerlerinden zaten vazgeçmişti.
Sınav kağıtları bittiğinde saat gece yarısına geliyordu.Masasını toparlayıp uyumak için odasına gitti genç kız.
Kulakliklarında yılların şarkısı yankılarnırken kelimelerle barışmak için çabaladı. Ilk iki cümle ona hoş geldin derken geri kalanlar kırıklıklarını belli edercesine gelmemekte ısrar ediyordu. Vazgeçti yine kafasındaki her şeyi bir anda silip şarkıya kulak verdi. Huzurlu bir uyku için kapattı gözlerini. Güzel bir sabaha uyandı genç kız. Üzerini değiştirip son birkaç yılını verdiği lisenin yolunu tuttu. Öğrencileri bahçe kapısında karşıladı onu.
"Hocam sınav kağıtlarına baktınız mı?"
"Ben kaç almışım hocam?"
"Hocam bana bir beş puan Allah rızası için."
Etrafına dolaşan öğrencilerine kocaman gülümsedi. Belkide en sevdiği şeydi bu. Hafif endişeli, oldukça meraklı ve bir o kadarda heyecanlı sorular...Hepsi itinayla cevap beklerken kendisinin assolist edasıyla aralarından kayıp gitmesi. Arkadan gelen isyan sesleri ise adeta tuzu biberi oluyordu. Kısacık bir süre arkasına baktı. Umutla bakan öğrencilerine... Hepsini özleyecekti. Belki zamanla unutacaksın da. Ama her anı yaşanmak içindi. Doyasıya,.. Yeni öğrenmişti hâlbuki...Doyasıya yaşamının önemi.Küçücük bir baş selamı verdikten sonra tekrar öğretmenler odasına doğru yol aldı.Birkaç Ay Sonra...
Okuldaki son gününü düşünüyordu genç kız. Her zaman yaptığı gibi öğrencilerine haber vermeden usulca çıkacaktı hayatlarından. Bir daha ki dönem yeni yüzlerle yeni hayatlarla tanışacaktı. Ve yine kimseye alışmadan , kimseyi alıştırmadan hayatlarından çıkacaktı. Bir kere yapmıştı o hatayı. Alışmış , kalbini sevmeye, sahiplenmeye alıştırmıştı ve sonunda yanmış. Tüm hücrelerine varıncaya kadar cayır cayır yanmıştı. Ama kimse görmemişti, kimse anlamamıştı. Bir başına çekmişti aşkının azabını.
Şimdi ise yeni hayatına adım atacağı şehirdeydi. Hayat devam ediyordu, uzun bir zamandan sonra başladığı yerdeydi. Hayatına anlam katan , gençlik yıllarında mutluluğun doruklarında olduğu yerdeydi. Acıyla tanıştığı, her dakika pişmanlığın bir bir boğazïna takıldığı yerdeydi. Hiç olmadığı kadar kimsesiz ve boştu. Bomboştu...
Ne düşünüp nerden başlayacağını bilmeyecek kadar. Eskiden sığınağı olan odasına yabancı gözlerle bakacak kadar. Düşüncelerinin arasında o kadar kaybolmuştu ki açılan kapıyı sonradan fark etti."Anneciğim hala bavullarını boşaltmamışsın. Yardım etmemi ister misin.?"
Nebahat hanım kızını endişeli gözlerle izledi. Birkaç yıldır yanlarında değil ama giderken bu kadar soğukta değildi. Kızı birkaç yaş birden yaşlanmış gibiydi. Gözlerindeki harelee artık parlamıyordu. Çocuksu başına buyruk halleri gitmiş sanki dünyanın yükünü taşıyordu.
" Sağol annem. Dalmışım, birazdan yerleştirmeye başlarım ben."
" Tamam o zaman yavrum. Kendini çok yorma yemekten sonra devam edersin."
Hafifçe kafa sallamakla yetindi genç kız. Uzun otobüs yolculuğu onu yormuştu zaten. Bavulundaki katlanmış giysilerini rastgele dolaba bırakıp yatağına uzandı. Burnunu yastığına gömüp eski günlere doğru yola çıktı. Birçok kez gözyaşlarıyla ıslanmıştı yastığı ve kimse fark etmeden kendiliğinden kurumuştu. Tıpkı kalbindeki yara gibi her an kanamaya hazırken yine kendisi sarıp sarmalamıştı genç kız."Gidiyoruz... Ne kadar şanslıyız Şevval ya... Hiç alakamız olamayan bir geziye gideceğiz Ekrem sayasinde. Kıyamadı tabi bize."
Sabahın erken saatlerinden bu yana hep aynı muhabbet dönüyordu. Mühendislik fakültesinin son sınıf öğrencileri modern tarzda yapılan binaları incelemek ve şirketlerde kendilerine bir iş bulabilmek için bu geziyi düzenlemişti. Şevval ve Selin ise geziyi düzenleyen Ekrem'i çok yakından tanıdıkları için bu geziye torpilli katılacaklardı.
" Selin bir aydır çcuğun ömrünü yedin. Aksi mümkün değildi zaten"
Selin arkadaşına bakıp kıkırdadı. Ekrem ile tanışalı iki yıl olmuştu. Ve aralarında oluşan duygusal bağ azımsanacak türden değildi ama Selin'i hala ikna edebilmiş değildi. Aralarındaki büyülü bağ onları birbirine ait kılsa da Selin mantığına söz geçirip henüz Ekrem'i tam anlamıyla hayatına dahil edememişti.
" Sus Şevval ya... Sanki bilmiyorsun bu sene son senesi ve ben hala "acaba" diye düşünüyorum. Ya benu bırakıp giderse? Ya ben tamam deyince her şeyin büyüsü bozulursa?"Şevval arkadaşının derdini biliyordu. Hicbir zaman kolay bir insan olmamıştı zaten. Şimdide öyleydi. Aklından geçenleri dinleyip kalbine yol vermiyordu. Bu yuzden ona çoğu zman kızıyordu.-kısa bir zaman sonra aynı durumda kendisinin olduğunu bilmeden- Maden içinde varolan şey bu kadar yoğunsa ona bir şans vermeliydi arkadaşı. Aksi ikisinide üzerdi. Ve Şevval bu çifti gerçekten çok seviyordu.
"Ay... Yine başladı bayan felsefe. Yapma böyle Selin. Ekrem'i tanıyoruz, ona bir şans ver artık."
" Söylemesi kolay tabi Şevval hanım"
Genç kız kollarını göğsünde birleştirip yakın arkadaşına sitem etti. Korkuyordu. Ama Şevval bunu anlamak istemiyordu bir türlü. Kaybetmek istemiyordu. Bulduğu aşk bu şekilde güvendeyse böyle kalsın istiyordu. Bu fikirle gözleri doldu." Evet işte benim güzellerim"
Ekrem'in kalın sesi kulaklarına dolunca hemen kafalarını arkaya doğru çevirdiler. Ekrem bir endişeli gözlerle Selin'i kollarının arasına alıp saçlarını öptü.
" Gözlerinde yağmur bulutlarımı dolaşıyor yoksa?"
Selin kafasını iki yana sallarken, Şevval onlara bakıp sevgiyle gülümsedi. Onlar için güzel duaları hep dilinde olacaktı. Mutlu olmaları için...
Göz kapakları ağırlaşırken tüm anılara veda edip, beynini karanlığa teslim etti. Birazcık huzur buluyordu uyuduğu zaman tüm anılar silinip sadece zifiri bir karanlığa boğuluyordu kalbi. İste bu zamanlarda sadece unutuyordu içindeki acıyı pişmanlığı...♥Yeni bölümle beraberiz keyifli okumalar...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın "Aslı"
RomanceSavaşmayı bırakalı uzun bir zaman oldu. Zor olana sarılıp bırakmamak... Belkide onun için savaşmak... Zırhımı çıkardığımda vazgeçtim. Gelen her darbe yüreğime indiği zaman... Yapamadıklarımdan utanıp, Sevdanın çağırışlarına kulak asmadığım zman... V...