2. BÖLÜM

46 5 4
                                    

AFRA

Gene alarmsız uyandığım klasik günlerden birisi.. diyemiyordum çünkü bütün gece uyumamış ders çalışmıştım. Birsenemi erteleyemezdim çünkü beni Ankara'da bekleyen bir Alçin ve bir de tıp fakültesi vardı. Nerdeyse çocukluğumdan beri hayalimdeki meslekti; doktorluk. Sanırım hastaneden başka bi yerde çalışamazdım. O kokusu bile birçok insanı rahatsız ederken ben bundan hiç rahatsızlık duymazdım. Hatta 9. sınıfta psikoloğa gittiğim zamanlar doktorum beni kendi çalıştığı hastanesine götürmüş beyaz önlük giydirip butün hastaneyi gezdirmişti. O ameliyathaneler, yoğun bakım odaları.. Bunlar da benim bu mesleği seçmemde büyük etken olmuştu.

Düşüncelerden sıyrılmamla kalemi elimden bırakmam aynı anda oldu. Sayısız içtiğim kahve fincanlarına diktim gözümü. Sanırım artık burayı bi toplamam gerekiyordu. Saate baktığımda daha 05.00dı. yaklaşık 3 saat vardı servisin gelmesine ve güneş yeni doğuyordu. mutfaktan bir tepsi kapıp odama geldim ve fincanları doldurdum. Aslında bu bile anneme büyük bir jest olmuşken bulaşıklarımı makinaya doldurduğum için gözleri dolacağına emindim. Mutfaktaki işim bitince kendimi hemen duşa atıp kafamı toplamaya çalıştım. Bütün gece ders çalışmaktan artık formül kusma noktasına gelmiştim. Her neyse artık ders çalışmayı düşünmek bile istemiyordum. 

Hazırlanma işim bitip tam dışarı çıktığm anda servis geldi. Hemen kendimi İlgi'nin yanına atıp kafamı omzuna koydum. her sabah yaptığım bi hareketti bu tek farkı; bugün müzik dinlemiyordum.

-Gene bütün gece uyumayıp ders çalıştın sen dimi?

Beni bu kadar iyi tanımasına alışmıştım artık.

-Sen kendini hasta etmeye mi çalışıyosun?

Şu anda sinirliydi susup dinlemek sağlığım için en iyisi.

-Bu şekilde Alçin'i de üzdüğünün fakında mısın?

Gerçekten Alçin'i ihmal ediyordum. Dün bütün gün hiç konuşmamıştık mesela. Mesajlaşmalar dışında. Onlar da olmasa ikimiz de dayanamazdık. 

-Peki bu çalışmanın verimli olduğunu mu düşünüyosun?

-İlgi az sussan nasıl olur acaba? Solundan mı kalktın sen bugün?

Kollarını bağladı ve kafasını cama çevirdi. Bu onun 'ne halin varsa gör' deme şekliydi. Bende ne halim varsa görmeye yani test kitabımı çıkartmaya yeltenmişken motorun durma sesiyle irkildim. Okula ne çabuk gelmişik böyle. Daha ben sabah testimi çözmemiştim!

ilgi'yi beklemeden servisten indim ve doğruca kantine gittim. Sıcacık çayımın dumanı tüterken telefonumu çıkarıp Alçin'i aradım. Bugün okulunun başlamasının 14. günüydü yani tam iki haftadır o okulda yeni arkadaşlarıyla beraberdi. Tabiki de kıskanmıyordum niye kıskanayım ki (!)

GİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin