Herhangi bir şeyin verdiği acıyı geçirme çabası, olan acıyı düşünmenin etkisi ile daha da beter bir hâlâ geliyordu. Korktuğumuz şeylerden kaçtığımızda onlar bir şekilde yeniden önümüze çıkıyordu. Korktuğumuz bir şey ile yüzleşmek istediğimizde ise içimizdeki korku gittikçe büyürdü. Çünkü yüzleşmek istediğiniz şeyi yenebilecek olma ihtimalinize karşı endişe duyan beyniniz size oyunlar oynamaya başlar ve sizi kandır, geri adım atmanıza sebep olurdu.
Louis merak ediyordu da, yaşadığı tüm bu dramatik travma beyninin ona oynadığı bir oyun olabilir miydi? Louis bir hastaydı. Hastalıklı bir ruhu vardı ve gördüğü her şey bir ilizyondan ibaretti. Beyni onunla dalga geçiyor olmalıydı. Artık bundan emindi. Annesini kaybedişi onu çok sarsmış ve en sonunda aklını yitirmişti belki de. Kendini tıpkı annesinin yaptığı gibi asarak öldürecek kadar çok yitirmişti aklını.
Gözlerini bir hastane odasında açmıştı. Silik olan görüntü netleştikçe gözleri acımaya başlamıştı. Boynunu kaplayan, adının ne olduğunu bilmediği bir şey takılıydı. Boynu alçıya alınmış gibiydi. Hareket ettiremediği gibi, acısını tüm hücrelerinde hissediyordu. Olanlar Aidan odaya doktorla birlikte girip Louis'yi uyanmış görene kadar aklının ucunda dahi yoktu.
"Louis!" Koşarak yanına geldiğinde Louis kuruyan dudaklarını yalayıp ıslatmaya çalıştı fakat boğazı da bir o kadar kuruydu.
"Uyanmışsın... Tanrım! Beni çok korkuttun. Nasıl böyle bir şeyi yaparsın ha? Sana her zaman yanında olduğumu söylediğim hâlde, nasıl bu kadar bencil olabilirsin? Nasıl kendini-" Peşpeşe gelen sitemli cümlelerini yarıda kesip, yüzünde olan büyük şok ifadesi ile eliyle alnını ovalamıştı. Anında kızarmaya duran alnı ve çatık kaşları ile hiç olmadığı kadar öfkeli duruyordu.Louis kendini konuşmaya zorlayarak, ki acı içinde kıvranmıştı, dudaklarını oynattı. "Su... Verebilir misin?" Sesi fısıltıdan farksızdı. Aidan neredeyse anlamayacaktı dahi.
Ardından yan tarafta bulunan komodinin üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup Louis'ye verdi. Louis kalkmak istemişti ama kendini hafif öne doğru kıpırdattığında dahi boynu acımış ve yeniden geri yastığa gömülmüştü. İyi hissetmiyordu. Hem de hiç iyi hissetmiyordu. Nasıl bu hâle gelmişti? Neden bu hastane odasındaydı, bilmiyordu. Her şey bir muamma kasırgası olmuş ve Louis'yi yutuyordu.
Aidan bardağı Louis'nin dudaklarına uzatıp içmesine yardımcı olduğunda ona minnetle baktı. Eğer gerçekten seviyorsa, Louis neden kendisi gibi birini böyle mükemmel birinin sevdiğine anlam veremiyordu. Ona zarar vermekten başka bir şeye sebep olmazdı. Louis, bir insanın yanında tutmak isteyebileceği biri değildi. Ruhu dahi bu bedeni terk etmek istiyordu. Aklı ise çoktan terk etmiş olmalıydı.
"Ben... Neler olduğunu hatırlayamıyorum." Dedi zorlanarak. "Neden buradayım. Boynum neden bu şeyin içinde?" Öksürmeye çalıştı.
"Evine geldiğimde kapın açıktı. İçeri girdim ve seni tavanda boynundan asılmış bir şekilde buldum Louis! Boynunda bir halat vardı. Öylece salınıyordun! Nasıl hissettiğim hakkında bir fikrin var mı, hm? Sadece bir kaç saniye Louis, sadece birkaç saniye daha geç gelseydim şu an burada değildin. Nasıl böyle bir şeyi yaparsın kendine?! İntihar asla bir çözüm değil. S-Sen asla bu yola başvuracak biri değildin. Neden?!" Aidan çıldırmış gibi saçlarını çekiştirirken Louis ağlamaya başlamıştı. Göz yaşları ardı ardına akarken bu şu anda bulunduğu durum için değildi. Ya da Aidan'ın bağırıyor oluşundan, yaşamı sorguluyor oluşundan değildi.
Louis sadece olanları hatırlamaya başlamıştı. Neden yaptığını hatırlamıştı. Daha doğrusu kimin ona bunu yaptırdığını hatırlamıştı. Siyah dumanlar beyninin içine 'onun' suretinde dolmaya başlamıştı. Louis değildi. Evet, Louis yapmıştı. Ama kendini o ipten sarkıtmak istememişti. Annesini görmüştü. Annesi ona bunu yaparsa geri geleceğini söylemişti. Ve ardından annesi onu itmişti. Sanki bir uçurumdan denize atar gibi atmıştı Louis'yi. Bunu nasıl yapabilmişti annesi ona? Ve farkına vardığında yaşlar daha fazla aktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evil comes when you call my name ∆ larrystylinson
Mistero / ThrillerAy'ın dört evresi vardır; yeni ay, ilk dördün, dolunay, son dördün. Şeytanın da dört evresi vardır; acı, kin, korku ve kibir. Fakat hiçbiri geceyi aydınlatmaz.