Baekhyun, o sabah uyandıklarında sonunda tatilde olduklarını bilmesine rağmen pek bir rahatsız hissediyordu. Dün geceki sevişmelerinden kaynaklı olduğunu düşünse de bunun doğru olmadığını hissediyordu. Ve içinde daha önce hiç tatmadığı bir şey vardı. Daha sinirli ve huysuz hissettiren bu şey pek hoşuna gitmemişti açıkçası. Yine de ses etmemeye çalışacaktı ki öfkesinin buna izin vermeyeceğini bilmiyordu o sıralar.
Kafasını yana çevirmeden hemen önce derin bir nefes almış ve yanında horuldayarak uyuyan adama bakmıştı garipçe, kafasını ağırca çevirerek. Uyanmalı ve onunla ilgilenmeliydi, değil mi? Ne de olsa filmlerde eşler bunu her zaman yapıyorlardı. Ama onun Chanyeol'den beklediği gibi o koca dev horul horul uyuyordu. Çok garip bir şekilde, eskiden tatlı bulduğu bu şey onu bugün hayliyle sinirlendiriyordu. Kaşlarını çattı ve huysuz bir bebek gibi yanındaki adamı dürttü söylenerek.
"Chanyeol-ah!" dedi Baekhyun dudaklarını büzerken ve daha sonra öfkeyle bağırdı, uzun adamın üzerine çıkarken. "Yah! Uyan! Acıktım!"
Sesi odayı doldururken Chanyeol sızlanma ile gözlerini açmış ve üstündeki minik adama bakmıştı. Onun orada işi neydi?
"Oh, sevgilim?"
Gözleri kocaman olmuştu, Chanyeol'ün. Baekhyun'dan böyle bir atak beklememişti ve şimdi küçük olan onun tam kasıklarında oturuyordu. HEM DE DUDAK BÜZERKEN! Bu Chanyeol'ün kalp krizi geçirmesi için kesinlikle geçerli bir sebepti. Tabii küçük olan bundan bir haberdi. Chanyeol derin bir nefes alıp verirken yutkunmuştu da.
"Chanyeol-ah! Acıktım! Yemeği söylesene, lütfen."
Baekhyun'un tatlı çıkan sesinde ve parlak gülümsemesinde kaybolurken Chanyeol'ün aklı karışmıştı. Normal bir zamanda Baekhyun, bunu asla ona söylemez hatta kendisini çoktan yemeği söylerdi. Bunu garip bulmuştu. Ama aklına birkaç ihtimalde geliyordu ve gelen ihtimallerden birisi imkansızdı. Biliyordu.
Derin bir nefes aldı ve üzerindeki minik adamı altına alırken dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu. Dün gece duş almalarına rağmen hala daha saçları ıslaktı miniğin. O dudaklardan nasıl kurtulacağını bilmese de bir şekilde ayrıldı onu kara delik gibi kendine çeken nar çiçeği rengindeki dudaklardan ve otelin ankesörlü telefonuna uzandı.
"Merhabalar. Evet, evet üç bin beş yüz altmış beşinci odaya kraliyet kahvaltısı istiyoruz. Teşekkürler." Dedikten hemen sonra suratlarına kapatmış ve ona heyecanla bakan minik adama uzanmıştı. Küçük olanın dizine yattığında Baekhyun ona bakmıştı gülümseyerek. Chanyeol şu anda onun kahramanıydı.
"Seni seviyorum, Chanyeol-ah."
"Ben de seni seviyorum, Baekhyun-ah."
***
Yemekler geldiğinde Baekhyun oda servisi görevlisinin getirdiği tabağa aşkla bakarken gülümsemişti. Çok güzel yemekler yiyeceklerdi! Neredeyse yanındaki Chanyeol'ü unutmuş gibiydi.
Chanyeol ise ona bakan garsona dik bakışlar gönderiyordu. Resmen Baekhyun'a aç gözlerle bakıyor ve hatta onu süzüyordu. Sinirin damarlarında dolaştığını hissederken görevliye sahte bir gülüş göndermişti ta ki o çıkıncaya kadar.
"Aman Tanrım! Chanyeol, bunlar çok güzeller! Aç bakayım ağzını! Hadi!" Baekhyun Chanyeol'e bir parça salam uzatırken demişti. Chanyeol ise küçüğün ona uzattığı salamı zevkle kabul etti ve çiğnedi bir güzelce. Aynı şekilde Baekhyun da zevkle atıldı yiyeceklere.
"Bunlar çok güzel! Chanyeol-ah! Hadi sen de beni besle."
Chanyeol gülümsedi ve ağzına bir parça domates ile bir parça sosis atarak çiğnemeye başladı. Küçüğün hayal kırıklığına uğramış ifadesiyle ona yaklaştı ve dudaklarını birleştirdi. Bunun iğrenç olduğunu düşünürdü eskiden ama... Tanrım, bu kesinlikle şu anda fazlasıyla zevk veriyordu.