Liv on ,hasta çorbası'

69 3 0
                                    


italik yazılar; Tanrı bakış açısı

'

Fleurie - Hurts Like Hell

'Sevdim ve sevdim ve kaybettim'

'



"Sana anlatamıyorum, sürekli geri çekilirken buluyorum kendimi. Adım adım uzaklaşıyorum, gözlerimi kapattım, görmek istemiyorum. Yalan, birsürü yalan var aramızda. Dilimin ucundan dökülmeyen binlerce kelime, kalbim kırık, gözlerim kapalı, kaç kilometre uzağındağım? Bu kaçıncı yalan. Uzaklaşıyorsun, değişiyorum. Kaçmak istiyorum, senden. Seni düşünmekten kaçıyorum. Seni sevmekten kaçıyorum. Başkalarıyla sarılıyor, senin anlamayacağından değil ama başkalarına anlatıyorum. Sana söyleyemediklerimi, zihnimde tutmayıp atıyorum. Unutuyorum. Anlayamıyorum. Biraz bağırsam, sana kızsam, içimdekileri döksem; gider misin çözemiyorum. Konuşamıyorum, kavga etmek istemiyorum, kaçıyorum, üzülüyorum; susuyorum. İçimi açabileceğim tek insan olmana rağmen, çekiniyorum. Beni biraz kırmışsan ne olmuş yani? Başka birisiyle güzel anlar paylaştıysan, benim kırıklarıma basarken umursamamışsan ne olacak ki? Anlatamıyorum, bana inanmadığından beri her saniye çekiliyorum. Karşıma geçip abarttığımı söylediğinden beri gidiyorum. Yalan, şarkının güzel olduğunu söyleyip sana eşlik etmediğim her an yalan. İyiyim dediğim, iyi olacak dediğim. Zihnimin derinliklerinde öyle çok düşünce var ki, sevgilim, bırak biraz gideyim. Her ne kadar sen beni güçlü görsen de, gitmeyi zor sansan da; en kolayıymış. Tek suçlu benken, her şey o kadar kolaymış ki.."

'

Min Yoongi güne güçlü bir baş ağrısıyla başladığında, kendini lanet etmekten alıkoyamamıştı. Büyük ihtimalle hastalanmıştı çünkü kolunu kaldıracak gücü bile bulamıyordu. Yataktan kalkarken bile zorlanan bedeni yumuşak yüzeye geri dönmek istese de kalktı ve yavaşça odadan çıktı. Bugün yapması gereken çok iş vardı. Bütün her şeyi bırakarak gitmesinin ardından beş ay geçmişti ve bütün işler birikerek Yoongi'nin boğazından yakalamıştı. Hiçbir şey yapamayacak kadar halsiz olsa da mutfağa ilerledi ve su ısıtıcısına bastı. Gözleri kapanıyordu. Uyumak, uyumak ve uyumak tek yapmak istediği buydu.

Hiç durmadan banyoya ilerledi, aynanın karşısındaki yansıması yorgun bir adamdan fazlası değildi. Duygu barındırmıyordu, yüzündeki hiçbir hücrede duygu kıpırtısı yoktu. Min Yoongi, nedense bu halini daha çok sevmişti. Güçlü görünüyordu, yüzündeki ifadesizlik o kadar geniş bir dağ idi ki, ona bakan birinin yaralı bir adam görmesi imkansızdı. Bilinmez, gizemli ama güçsüz değildi.

Ağzındaki kötü tadı yok etmek için fırçasını aldı ve gözlerini kapatarak özenle fırçaladı dişlerini, biraz fazla bile oyalanmış olabilirdi. Güzel bir müziğin kulaklarına dolduğunu hissederken, gözlerini açtı. Gözlerini açtığı an kaybolan hayal dalgası ona gerçekliği hatırlattı. Min Yoongi, geçmişi düşünmeyi bırakmıştı. En azından bu kararı almıştı.

Diş fırçasını yerine bırakırken, fırçanın yalnız görüntüsü az önceki güçlü adamın duvarlarını yıkmaya çalışsa da yapamadı. Koca, koca üzüntülerden oluşan bu duvarlar Min Yoongiyi uzaklaştırdı, banyodan çıkarak mutfağa geri gitmeye zorladı.

Salon ve mutfağın birleşimine geldiğinde duyduğu kapı gıcırtısı durmasını sağlarken, biraz merakla bekledi. Park Jimin elinde bir çanta ve ,zar zor taşıdığı belli olan, bir takım elbise ile kapının girişinde büyülttüğü gözleriyle Yoongi'ye bakıyordu.

"Ah, sen evde miydin? Ben, çıkmışsındır diye düşünmüştüm."

Park Jimin, utangaç bir hareketle kafasını yere eğerek eve girmiş ve kapıyı yavaşça kapatmıştı. Yoongi'yi görmek onu birden delicesine heyecanlandırmıştı. Birkaç gün önceki kafede konuşmalarının üstüne beklenmedik bir şekilde gördüğü bedenle ne yapacağını şaşırmıştı. Klasik Jimindi işte.

Liv 'Yoonmin,Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin