3 | Tüküren Bezelye Şampiyonası

138 19 11
                                    


Yoongi bir bir adım daha attığında önünden sweatinin içini buz gibi havayla dolduracak kadar hızlı bir şeyin geçip ardından gökyüzüne doğru yükseleceğini beklemiyordu. Neden sahada uçuşan karartıların arasında olduğunu da bilmiyordu. Sahi neden oturaklarda oturmak yerine burada ayakta dikiliyordu ki?

Açık konuşmak gerekirse Yoongi altı yıllık Hogwarts hayatı boyunca sadece birkaç kez Quiddicth maçı izlemeye gelmişti. O kadar az gelmişti ki sayısı bir Dalbatak'ın parmakları sayısını geçmiyordu. Buna rağmen nereden izleyici kısmına çıkıldığını az çok biliyordu. Lakin şimdi fark etmişti ki bilmiyormuş.

Aslında Hoseok'u nasıl kaybettiğini de bilmiyordu. İki dakika önce yanında gülümseyip aylak aylak gezen arkadaşı şimdi ortalıkta görünmüyordu.

Pekala Yoongi hiçbir şey bilmiyordu.

Hâlâ uçmaya devam eden karartıların ona çarpmayacağına emin olduktan sonra arkasını dönüp antremanı -daha doğrusu Jimin'i- nereden izlemenin en iyisi olacağına karar vermeye çalıştı ve tabii ki oraya nereden gideceğini düşündü. Sahadan çıkmalı ve onun yanındaki kapıdan girip yaklaşık on kat merdiven çıkmalıydı. Bu biraz gözünü korkutmuş ve fazlasıyla üşendirici gelmişti. Hatta bir an ölme tehlikesini alıp sahanın ortasından Jimin'in havada bir Kukumav baykuşu gibi süzülüşünü izleyebilirdi ama tam o sırada burnunun ucunda güçlü bir hava akımı hissedince topuklarını poposuna vura vura sahadan çıkıp diğer kapıya girmişti. Merdivenleri çıkarken bayılma tehlikesi atlatmış ve yükseklik korkusunun olduğunu anlamıştı. Yedinci katın basamaklarını eli yüreğinde zar zor nefes alarak çıkıyordu ve en sonunda onuncu kata geldiğinde kendisini bir Ruh Emici'nin Öpücüğüne maruz kalmış üstüne üstlük bir de Curiciatus laneti uygulanmış gibi hissediyordu.

"Yok yok," dedi nefeslerinin arasından. "benim acilen şu kendini uçurma büyüsünü bulmam lazım. Yoksa halim harap."

Derin bir nefes alıp yattığı yerden kalkmış ve Jimin'i en iyi görebileceği yere geçmişti. Şimdi gülümseyerek manzarasını seyretmeye başlayabilirdi.

Takım yirmi dakika önce planını yaptıkları gibi oynamaya ve yeni taktikleri kavramaya çalışıyordu. Lakin grupta Bowey gibi burnu havada ve rahatına düşkün bir oyuncu varken bu pek mümkün olamıyordu. Her bir dakika 'Hayır ben bu yönde duramam gözüme güneş ışınları geliyor, kör olmamı mı istiyorsunuz, sizi Dumbledore'a şikayet edeceğim...' gibi vızıltılar çıkartıyordu. Üstelik hava kapalıydı yahu! Ama kim bilir belki Güneş de ona gıcıklık olsun diye ışınlarını sadece ona gönderiyordur?

"Martin yemin ederim bir daha sızlanırsan seni astronomi kulesinin tepesinde tanınmayacak hale gelene kadar lanetlerim. Anladın mı?" Kovalayıcılardan Xander, Bowey'in üstüne doğru süpürgesinin hızını ayarlayamadan uçup sinirini dindiremeden bağırdı. Xander'in çilleri kendini belli etmeye, kumral saçları dikelmeye başlamıştı. Saman alevi gibi bir siniri vardı, hemen sinirlenip sakinleşiyor ve bir anda o koca, detone olmuş bir Troll'ün banyoda şarkı söylemesine benzeyen kahkahalarından atmaya başlıyordu. Kısacası İkizler burcuydu.

"Ben senden büyüğüm." dedi Martin gözlerini kısarak. "Benimle böyle konuşamazsın."

"Ah kusura bakma zeka açısından senden yaşça büyük olduğum için seninle böyle konuşmakta bir sorun görmemiştim."

"Bana bak şu sopayla sana feci şeyler yaparım..."

"Hah," diye güldü Xander çilleri iyice belirginleşmiş, yüzü kiremit rengine boyanmış gibi görünüyordu. "Sen bu sene Sihir Bakanlığı Kaldırım Mühendisliği'ni bile kazanamıyorsun, nasıl bir şeyi doğru dürüst yapasın ki?"

absorbe proteus | yoonjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin