Sizden bir isteğim; Kitabın ileriki bölümlerini görmeden yargılamayın.
Çaresizliğin hükumuna katılmış gece ansızın beklenmedik anlar yaşatmıştı. Tüylerinin diken diken olacağı, kanının bile donacağı o görüntüler...
"Yapma! Yapma lütfen!"
Telefonu saniyeler içinde başka bir ekran ile değişirken gelen video görüntüsünün ardında çaresiz haykırışlar vardı. "Lütfen beni anneme götür! Anne! Anne!" Gözleri dolmuş küçük bir oğlan çocuğunun ardında bir el gördü ve parlak bir cisim. Videoyu kapatamadı, telefonu kapatamadı telefon donmuştu. Odayı aydınlatan küçük bir ışık bıçağa yansırken genç kadın korkuyla nefesini tuttu.
Boyalı kızıl saçları o ana şahit olmasını engelledi, gözlerinin önüne düşen saçlarla birlikte önünü göremediği için şükretti fakat küçük çocuğun bağırtısını işittiğinde yorganın altında ısınmış ayakları büküldü. Gözleri doldu ve dudakları titredi. Gözlerini yumduğunda çocuğun sesi kesilmişti. Videonun sesi gitti, sosyal medyada açtığı videonun sesi kaldığınd yumulu gözlerinden bir damla göz yaşı aktı. "Anne! Anne..." Diye yalvaran çocuğun sesi hala kulaklarındaydı. Kafasını zorlukla kaldırdığında saçları bir perde gibi geriye doğru çekildi. Gözleri karanlık odayı hapis aldığında birden odanın ışığı açıldı. Ürperdi, kalbi hızla atmaya başladığında çığlık atmamak için kendini zor tuttu. Aydınlanmış odada bulunan renkler birden beyaz siyah renklerine büründü, korkuyla çığlık attığında yatakta geriye kaydı. Kırmızı duvarın rengi siyahlaştı, mavi abajurun rengi beyaza dönerken sanki her şey eski bir televizyondan seyreder gibi gözükmeye başlamıştı. O an aslında ayakta olduğunu ve üzerinde uzun beyaz bir elbise olduğunu fark etti. Bulunduğu evde değildi, up uzun boylu boyunca uzanan sokağın önünde siyah ceketli bir adam duruyordu. Rüzgar şiddetle eserken üzerinde bulunan beyaz kadife elbisenin onu pek sıcak tuttuğu söylenemezdi. Kızıl saçları geriyr doğru savrulurken uzun kirpikleri göz altına gölge düşürmütü. "Yanıma gel..." Diye seslendi karşısındaki adam. Siyah gür saçları ve tıpkı kızda olduğu gibi mavinin en açık tonunda göz renklerine sahipti. "Erva'm..." Karşısında bulunan adam ona böyle seslendiğinde bu adamın kim olduğunu merak etmişti. "Kimsin sen?" Diye sordu. Sesi cesur çıkmamıştı, titriyordu. "Yanıma gel! Gidelim!" Erva kaşlarını çattı. Bu adam kimdi? "Kimsin sen?" Hafızasının silikliği ile cebelleşen Erva, gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. "Ne oluyor? Delireceğim!"
"Koş! Geç olmadan yanıma gel!" O an arkasından gelen adım seslerini işiten genç kadın hızla arkasına döndü. Kızıl saçları savrularak yüzüne çarptığında, ona doğru ilerleyen siyahlar içinde duran adama takıldı gözleri. Yanında iki tane koruması vardı ve bu adamın kim olduğundan bihaberdi. Tıpkı ona yanıma gel diyen adam gibi.
"Koş dedim sana! Kızım..."
Genç kadın duraksadı, bu ses beyninden vurulmuşa dönmesine sebep olmuştu. Kızım... Arkasına döndüğünde hafızasının onunla oyun oynamasını kısa süreliğine bıraktığını anladı. "Kızım gel! Benim! Baban!"
Baba... Halbuki babasını hatırlamayan bir kız için ne kadar hüzünlü, yabancı bir kelimeydi. "Baba?..." Dediğinde duraksadı. Baba... Güven kelimesini birebir benzeri olan kelime... Baba; Kalbinde huzur veren ve varlığı bile seni sen yapan kelime...
"Baba!" Diye haykırdı göz yaşları içinde fakat babası elini uzattığında tutmak için hareketlendi. Gittikçe yok olan babasının silikliğiyle karşı karşıya kalırken beyaz elbisesinin eteklerinden tuttu. Ayakları zemine sert bir şekilde basarken koştu. Arkasında duran adamlarında koştuğunu hissetti. Babasının varlığı gittikçe silinirken hızlandı. Fakat tam o anda babasının yok olmasıyla beraber iki kolundan çekildiğinde zemine sertçe çarptı. Gözleri doldu, o an belki de güvendiği, hatırlamasa bile güvenebileceği tek kişi olan adamın ismini bağırdı. "Baba!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM MELEĞİ
Mystery / ThrillerÖlümüne sebep olmaya geldim... -Kapak tasarımı bana aittir.-