Part V , Ağlamaktan Yorulduğunda

18 5 4
                                    

Ağlamaktan yorulduğunda çocuk, geç olmuştu. Çok geç. Yapması gereken işleri vardı sonuçta.

"Çiçek aldım sana. Senin kadar güzel olmasalar da..."

Kafasını kaldırmayı başardığında ayağa kalkmıştı.

"En sevdiğin hem de. Papatya."

Usulca ancak hışımla giydi ayakkabılarını. Kapıdan çıktı, çürümüş mezarlığa gidiyordu. Genellikle unutulan ölüler vardı orada. Pek kimse uğramazdı. Ezbere biliyordu oğlan burayı. Yeni bir mezar taşı gördü. Önünde de genç bir kız, morarmış gözleriyle. Hayır. Kız çocuğuydu o, aynı oğlan gibi. İlk defa birini görüyordu burada. Yani, ölmeden önce karısı için gelen ve güllerini tazeleyen yaşlı amcayı saymazsa. O amca da karısının yanında gömülüydü zaten şimdi.

Daha fazla düşünmedi oğlan. Papatya demetini koydu ve baş göstermiş otları yoldu. Arkasını dönecekken, kızın hâlâ hareketsiz durduğunu gördü orada. Uzun zaman sonra ses çıkarmak için açtı ağzını. Lâkin ağzı ve beyni diline gelen kelimeleri çıkarmamak için direniyordu.

Sonunda cesaret etti. Boğuk bir sesle: "Sen niye hâlâ buradasın?" dedi. Kız ona döndü. Hafifçe kızarık yanakları, büyük gözleriyle dans ediyor gibiydi âdeta. Gülümsemeye çalıştı. "Sen niye hâlâ buradaysan, o yüzden." Oğlan önüne döndü ve kızın duyamayacağı bir şekilde fısıldadı kendi kendine. "Nasıl olsa sen de bir gün unutursun." Ancak kız duymuştu. İçinden kendine dürüsttü. Dışından asla olamazdı çünkü. "Aklıma asla unutamayacağım bir renk kazıdın Eren." Sonra bunun için pişmanlık duydu. Pişmanlık ve utanç.

Yeşil Zarf [KyoRen]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin