03

27 0 0
                                    

                    2 Ekim 03: 00

Televizyon da görüntüsü çıktı önce. Onu haftalar sonra ilk defa görmemle gözlerim doldu anında. Kızıl saçları dağılmıştı yüzüne. İnce hafif kemerli burnunun üstünde bir morluk vardı. Yeşil parlak gözleri şişti ve kanlıydı.

Loş bir ışıkta, bulunduğu yerde bana bakıyordu. Arkasında kitaplık gibi bir şey görünüyordu ama emin değildim.

Yüzü aydınlıkta kalıyordu sadece.

Sesli ve titrek bir nefes aldım. Kayıt oynatılmaya başladığında sesi odada yankılandı.

"Abicim" abim karşımda ki televizyonda sanki benimle sohbet ediyormuşçasına konuştuğu anda gözlerimden yaşlar teker teker boşalmaya başladı. Ellerim halının üstünde yumruk oldu.

"Annem bizden neden vazgeçti abicim?" Ne diyeceğini bilemiyormuş gibi gözlerini kaçırdı kameranın odağından. Kafasını eğip anladığını belli eden bir ses çıkartıp alayla güldü.

Her zaman komik durumlarda böyle yapardı.

"He, biz değersiz bir bebektik değil mi?... değersiz bebekler... " ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında dilimi ısırdım. Ona ne olmuştu böyle?

Neden böyle konuşuyordu abim?

Elleriyle bir ölçü belirledi.
"Biz daha şöyleyken şanssızmışız, düşünüyordum da.. " kameraya yaklaştı

"şaka gibi değil mi? Şu kadarcıkken ş.. " elinde belirlediği ölçüye vurgu yaparcasına ellerini salladı ve  kavrayamadığım saliseler içerisinde masaya yumruğunu geçirdi.

Sonra oturduğu sandalyeden kalkıp bir kaç saniyenin ardından tekrar geri geldi. Sigarası dudaklarında oturdu sandalyesine. Çakmağıyla tutuşturdu sigarasını  ve çakmağı bir köşeye fırlattı .

"Sana zararım, anneme zararmışım" sigarasından bir duman çekerken ben sanki o beni görebilecekmiş gibi kafamı olumsuz anlamda salladım.

Asla bana zarar değildi.
Bunu dediğine inanmıyordum.

Sigarasının dumanını yolladı havaya. Ve ardından sandalyesini bir tur döndürdü.

Bu suratımda ister istemez buruk beceriksiz bir gülümsemeye sebebiyet verdi.

"Kusura bakma sana güzel bir merhaba çekemedim" işaret parmağını kameraya doğrulttuğunda yüreğim hopladı istemsizce.

Parmaklarımın arasında olamayışına inanamıyordum.

"Sen akıllı kızsın ama.. güzel bir merhaba çeksem bile bu videonun asıl amacını anlardın" bir veda videosuydu bu. Bakışları bile bana veda ediyordu. Kafamı salladım.

"Bilmek istemezdim"diye fısıldadım. Ve sanki duyabilecekmiş gibi tekrardan televizyona bağırdım.

"BİLMEK İSTEMEZDİM ANLIYOR MUSUN?" Çaresizce o bir video kasetinin içerisinde bana son konuşmasını yaparken hiç bir şeyi bilmek istemiyordum.

"Hep akıllıyım diye geçinirdin sen..." devamını getiremedi ve beni hatırlamış gibi gözleri kapandı. Bir göz yaşı düştüğünde gözünden ağlamaya başladı. Sigarası düşüp masanın üstünde yuvarlandı

"Üzgünüm" burnunu çekti. Sonra konuşamadan hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Ruhum bedenimi zorladığında bu görüntüye benimde ondan bir farkım yoktu.

"Gerçekten üzgünüm.... Kardeşim... " İlk defa onu karşımda bu derece ağlarken gördüğümden istemsizce dizlerimin üzerinde televizyona ilerledim ve ona dokundum.

Kayıtın durduğunu anladığımda olumsuz anlamda kafamı salladım.

Böyle bitirmiş olamazdı. Böyle veda etmiş olamazdı.

'Kendine iyi bak' neredeydi? Gittiği yeri söylememişti bana.

"Hayır, hayır,hayır" bilinçsizce fısıltılarımı ardı ardına sererken kalkıp arkamda ki kumandayı aldım elime. Devamı olmalıydı.

Devamı olmak zorundaydı.

Beni sadece bunları diyerek terkedemezdi.

Tuşlarına üst üste basarken kumandanın çıldırmış gibiydim.

Biz anne kavramını birbirimizle yaşamıştık, o kadına ihtiyacımız yoktu.Biz bunları çoktan geçmiştik. Nasıl bir kadın için gidebilirdi?Nasıl beni bunun için terkedebilirdi?

Kayıtın devamı yoktu, bu kadardı. Çaresizce yere çöktüm. Onat karşımda ki videoda dona kalmışken, kumanda elimden alınana dek tuşlara istemsizce basmaya devam ettim.

Bakışlarım sonra önüme eğilen Araz'a odaklandı. Dizlerinin üstünde oturdu karşıma.

Uykusu gitmişti çoktan. Gözleri dolmuştu. Beni izlediğini fısıldıyordu gözleri. İçimde ki tüm öfkeye rağmen sakince burnumu çekerek konuşmaya başladım.

"Neden göstermedin bana bunu?" Ela gözlerini gözlerimden kaçırdı hemen. Abimi saklamıştı bunca zaman benden. Buna hakkı yoktu.

"Hazır olmanı bek-" sözünü kestim.

"delirmemi bekledin" kafasını salladı hemen.

"Yemin ederim gösterecektim" hala sakince ve ortada bir şey yokmuş gibi konuşuyordu.

"Ne zaman hazır olacağımı düşündün sen? Abisinin ölümüne kim hazır olur lan?" Sonlara doğru bağırdığımda Araz bana yaklaştı.

"Herkes ölüme alışır Duru" onu ittirdim. Gözlerine baktım. Hala dolu duruyorlardı. Kendisi inanmış mıydı ki  buna?

"Berbat bir adamsın" gözünden akan yaş suratından süzülüp  yere damladığında derin bir nefes aldım.

"Buna hakkın yoktu"

"Vardı, abin bana bıraktıysa hakkım vardır"

"Siktir git" yüzüne bakmadan ayağa kalktım.  Yanından geçip odasına ilerledim. Bu saatte bir yere gidebilecek gücü bulamamıştım kendimde.

O kadar çok çökmüştüm ki... ağlamaya bile yetemiyordum artık.

Abim'in o kadın hakkında bir şeyler öğrendiği belliydi. Onu benden koparan şeyi merak ediyordum.

Onu kendinden koparan şeyi, çok merak ediyordum hem de.Çaresizliğini göremeyecek kadar körlüğümden de nefret ediyordum artık.

Kim bilir nelere göğüs germişti tek başına, nasıl kahrolmuştu bensiz.

Düşündükçe deli oluyordum: ölmeden ne kadar önce  Onat ruhunu mezara gömmüştü?

GÖK YÜZÜNE YARIM SANİYE KALDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin