Yarım saatten fazladır okuldan uzak bir kafede oturmuş, hiç konuşmadan duruyorduk. Chija sürekli telefonundan saati kontrol ediyordu.
"Senin bugün dansa gitmen gerekmiyor muydu?" Ellerimi masanın üzerine koyup parmaklarımla oynarken kafasını kaldırıp boş gözlerle bana baktı.
"Tamamen unuttum. Lanet olsun."
"Aklın neyle meşgulse artık. Neyin var?"
Kafasını iki yana salladı. "Ö-önemli bir şey değil."
Gözlerimi devirdim. "Evden apar topar çıkıp dans dersini unuttun. Benimle alakalı bir şey için üstelik. Mutlaka önemli bir şey olmuş olmalı."
Derin bir nefes alıp verdi. "Şey... Ah şey! Jungkook!"
"Jungkook?"
Bakışları arkama sabitlenip tuhaf tuhaf kollarını sallamaya başladığında arkamı döndüm.
Camlı kapının ardında duran Jungkook bizi görünce gülümseyerek yanımıza geldi.
"Selam. N'abersiniz?" Chija'nın yanındaki sandalyeye kuruldu.
"İyidir. Seni Jungkook ile tanıştıracaktım." Jungkook'u iyice kendine çekti. "Sürekli dövmemi nerde yaptırdığımı soruyordun ya. Jungkook benim dövmecim. Bu da benim kuzenim Ashei." Eliyle beni gösterdi.
"İyi ama biz Jungkook'la zaten tanışıyoruz." Jungkook da benim gibi şaşkın bir ifadeyle kafasını salladı.
"Ya öyle mi? Nereden?" Dinlemeye can atıyor gibi bir ifade takınıp çenesini avucuna yasladı.
"Rin tanıştırdı bizi."
"Ya öyle mi? Dinlemeyi çok isterdim ama dansa gitmeliyim. Sonra görüşürüz." Cümlesini tamamlarken çoktan sandalyesinden kalkıp kapıya ilerlemişti bile.
"Onun bugün nesi var?" Jungkook kafasını kaşırken sordu.
"Hiç bir fikrim yok."