Hoseok
"... Beş, altı, yedi, sekiz. Taehyung odaklanır mısın? Aklın nerede?" Siyah bebek saçları terden yüzüne yapışmış bir şekilde Taehyung'u azarlarken bende odanın köşesindeki banka yaklaşıp bordo spor çantamın üzerindeki siyah havluyu alarak yüzümdeki terleri sildim.
"Hoseok hadi suyunu iç de gel. Koreografiyi bitirmemiz lazım. Çok acil."
"Tamam, geldim noona."
Havluyu yerine bırakıp bir kaç yudum su içtikten sonra yanlarına döndüm. "Benlik bir şey yok aslına bakarsan. Deminden beri Tae'nin yapamadığı yerleri tekrar edip duruyoruz." Omuz silktim.
Chija şişirdiği yanaklarından nefesini vererek ellerini iki yana salladı. "Bakın bugün cidden çok yoruldum. Madem böyle düşünüyorsun o zaman öğrenene kadar Tae'yi sen çalıştıracaksın." Ahşap banka yürüyüp eşyalarını toplayama başladığında derin bir nefes alıp verdim.
"İyi peki, yapayım bari." Gözlerimi devirmemek için zor tutarken hiç sesi çıkmamış Taehyung'dan koca bir hapşırık sesi duyuldu.
"Çok yaşa."
"İyi yaşa." Chija, çantasını omzuna astıktan sonra bize döndü. "Yarın sabah saat 10.00'da burda olun. Yoksa-"
"Sözünü böldüğüm için üzgünüm ama ben gelemem. O saatte dersim var."
Chija homurdanarak önüne gelen saçları ittirdi. "Dersin biter bitmez gel o zaman. Turnuvaya çok az bir zaman kaldı ve bizim hala eksiklerimiz var. Şimdi çıkıyorum, yarın görüşürüz." El sallarken bir yandan da gri, camla kaplı metal kapıyı kendine çekti ve kapı ağır ağır arkasından kapanırken uzaklaştı.
"Off çok yoruldum! Daha fazla dansı kaldıramaz bu beden. Zaten yeni iyileştim." Taehyung kendini yerdeki kırmızı pufa bıraktığında elindeki su şişesini açmaya çalışıyordu.
"Yarın biraz daha erken gelir tekrar edersin öyleyse. Ben gidiyorum, yoruldum." Üzerimdeki terli tişörtü çıkartıp banka fırlattığımda boş salonda ıslık sesi yankılandı.
"Hoseok-shi! Hiç fena değilmişsin sen de. Jimin kadar olmasan da." Taehyung aptal gibi sırıtarak göz kırptığında yüzümü ekşiterek söylediklerini taklit ettim.
"Madem o kadar hoşuna gidiyor örnek al bizi de erit o göbeğini." Gözlerimle karnını işaret ettim.
Aynı benim gibi yüzünü ekşiterek suyunu yarılayıp ayağa kalktı ve eşyalarını toplamaya koyuldu.
"Hadi çabuk ol da bir an önce eve gidelim."
Panik yapmış olacak ki elindeki şişesini düşürmüş, yerden almaya çalışırken bir kez daha elinden kaydırmıştı. "Acele ettirme beni. Stres oluyorum."
Derin bir nefes alıp kafamı geriye atarak verdim. Kolumdaki saate bakarak gözlerimi büyüttüm. "Taehyung! Daha ders çalışmalıyım sallanmasana!"
"Aman be! Geldim, geldim!" Çantasını omzuna atıp saçlarını karıştırdıktan sonra ışıkları söndürüp kapıyı arkasından çekerek çıktı. Caddeye çıktığımızda ellerimi ceplerime sokarak ısınmaya çalıştım.
"Kahve alalım mı?" Taehyung yürüyerek telefonunu karıştırırken sordu.
"Jimin de ister mi acaba? Eve götürene kadar soğur gerçi." Yüzümü buruşturarak kahve dükkanına giden yola saptığımda Taehyung telefonda Jimin ile konuşuyordu.