》2《

271 20 16
                                    

Ne diyeceğini bilemeyerek sessiz kaldı. Korsanlar kralı ondan bir şey rica ediyordu. Ne demeliydi emin olmasa da ağzından çıkanlara ayak uydurmayı denedi.

" Luffy-san... Ben," takmış olduğu gözlüklerin camları ıslaklığını kaybetmeden devamını ekledi. "Benim gibi birisinin hayatını kurtarmış olduğunuz için ne kadar teşekkür etsem azdır!!" Sesi gereğinden fazla çıksa da umursamadı. "BUNLARI YAPACAĞIMDAN EMIN OLABILIRSINIZ!"

"İşte böyle olmalısın." dedi gülüp, "Ha, bu arada Jinbei... onun için ayrı bir isteğim var. Balıkadam Adası'nın bolca güvenliğe ihtiyacı var, ben gittikten sonra bölge karışacaktır. Orayı güvede tut olur mu?" Onayını duyduktan sonra tekrar güldü, "İdama ne kadar kalı bakalım?"

"Ü..." burnunu çekti, pembe kahküllerini gözünün önüne düşmesine izin vererek. "Üç..."

"Orada olacak mısın?"

"Elbette..." aslında gitmemekte kararlıydı, hayatı boyunca borcunu ödeyemediği ve saygı duyduğu adamın ölümünü izleyemezdi. Bu ona hayatının ışığının sönüşünden başka bir kabus yaratmazdı.

"Ace izliyor mu acaba? Sulugöz demesin bana." deyip somurttu biraz.

"Sizinle gurur duyduğuna eminim." Görüşünü kapatan gözlüğünün camını temizleyerek gülümsedi. Sonuç olarak hâlâ sulugözün tekiydi.

"Asıl sulugöz sensin." dedi Coby'e bakıp, "Ağlama artık, ölecek olan benim yahu."

"A... Ama!" Bakışlarını bir türlü sabitleyemedi. Yüzüne dahi bakamaz olmuştu. "Ama sizin ölmenizi istemiyorum, Luffy-san!"

Onu hapishaneden kaçırma çözümünü düşünmüştü aslında ancak gelip de teslim olan karşısındaki adamdı. "Yapabileceğimiz bir şey olmalı! Hâlâ size olan borcumu ödeyemedim!"

"Beni dinle, Coby." dedi ayağa kalkıp demirlere yaklaşırken, "Bizim maceramız buraya kadar. Hasır Şapkaların macerasının sonu. Daha fazla ilerlemek yerine gelecek nesile bırakmalıyız denizi! Bunu anlayabiliyor olmalısın."

"Anlıyorum, ancak!" Ne diyebilirdi ki? Kendisi de söyleyecek söz bulamayınca hapishane demirlerine tutundu, kendisini ayakta tutan tek şey bunlardı.

"Ayrıca, ne borcundan bahsediyorsun sen?"

"Hayatımı size borçluyum, Luffy-san! Siz olmasaydınız hâlâ Alvida'nın gemisinde çırak olarak kalacak ve hayalimi gerçekleştiremeyecektim!" Etrafta hiç kimsenin bulunmadığını yeni fark edip elini, kalbine götürdü. "Size çok şey borçluyum..."

"Beni kızdırma, borç falan yok!" diye bağırdı, "Bunu seni sevdiğim için yaptım!"

"S... Sevmek?" Şaşkınca kafasını omzuna dayadı. "Ne demek istiyorsunuz? Düşmanınızı sevmeniz oldukça saçma!"

"Düşmanlık çok saçma bir kelime." dedi derin bir nefes verip, "Ne yani, bir korsan bir denizci ile iyi geçinemez mi? Roger ve dedem de düşmandı, ama dosttular da."

"Hayatım boyunca kendime sorduğum bu soruya böyle bir cevap vereceğinizi biliyordum." Bileğinde bulunan saate baktığında iki buçuk saat kalmış olduğunu gördü. Saat suya dayanıklı olmasaydı şimdiye bozulmuştu. Ağlaması başladığında durması oldukça zordu.

Tavandan sızan su damlaları Luffy'nin saç tellerine damlıyordu, "Sanırım gerçekten Roger ile benziyoruz."

Başını sallamakla yetindi, Coby. "Küçük bir içki fıçasından çıkıp hayatıma renk katmanızı bir türlü unutamıyorum."

"Belki de bu kaderdir. Gerçi, o kelimeye pek inanmadım bu zamana kadar ama..." Deyip güldü, "Rayleigh olan her sonucun bir nedene bağlı olduğunu söylerdi."

"Haklı olabilir." Coby de aynı zamanda güldü. "Keşke zamanın durması mümkün olsa... Sizinle sonsuza kadar konuşmak istiyorum."

"Ama mümkün değil, değil mi?" Duvardaki saate baktı, yalnızca bir saatleri kalmıştı. Zaman çok hızlı geçiyordu. "Ah, Zoro'yu kurtardığımız şehire dönmek isterdim."

"Luffy-san, ben..." ağlamaktan kızarmış olan gözlerini kırparak yanağından akıp gitmesini bekledi. "Benim söylemem gereken bir şey var. Gerçi şu anki durumumuzdan sonra söylememin bir anlamı yok ama..."

"Aslında tam şu anda söylemelisin, dinliyorum seni." Coby'nin ona bakınca ağlayacağını bildiği için başını eğik tutuyordu Luffy.

"Tüm bu zamanlar boyunca ben..." hapishane demirlerinden uzattığı sağ eliyle, hasır şapkalı adamın çenesini tuttu. Tekrar gözleri doldu fakat bu sefer çok da umursamadan kendi gözlerini, Luffy'ninkilerle buluşturdu. "Size aşıktım!"

"Bunun gerçek olabileceğini düşünmek bile beni mutlu ederdi." deyip gülümsedi Luffy, "Ama bu sana acı vermeyecek mi?"

"B... Biliyorum! Bir denizcinin bir korsana, hâttâ korsanlar kralına aşık olması söz konusu bile olamaz fakat..." bakışlarını sabitlendiği gözlerden ayırmayarak ekledi. "Fakat bu gerçek, ve kalbimde bıraktığı bu iğrenç acıyı tahmin bile edemezsiniz. Size aşık olduğum için kendimden nefret ediyorum."

"Bunu kast etmemiştim." dedi derin bir nefes verip, "Bu gayet güzel ve doğal bir şey, ayrıca iğrenç olsaydı benim sana olan sevgim de iğrenç olurdu. Ve bu bir arkadaşıma duyduğum sevgi ile aynı şey değil." Gözlerinin içine doğru baktı, "Kast ettiğim şey, ölümümden sonra duyacağın acı."

"Oh... Bu çok zor olacak." Bakışlarını uzaklaştırarak parmaklarıyla oynamaya başladı. "İdamınıza gelmezsem üzülür müsünüz?"

"Eğer sen iyi olacaksan, sorun değil. Zaten Zoro, Sanji ve Usopp gizlenmiş bir halde orada olacak." deyip güldü, "Beni uğralayacaklar."

"Bu dünyadan bir melek daha göç etmek zorunda mıydı?" Çıkartmış olduğu gözlüğüne yöneltti, gözlerini.

"Ben melek değilim, Coby." Gülüşü derin bir hal aldı.

"Benim için öylesiniz, belki de pek çok kişiye göre de öyle."

"Ben sadece yapmak istediklerimi yaptım bu hayatta." Bu doğru değildi, hasır şapkalı adam çok fazla kişinin hayatını kurtarmıştı.

O sırada zindana doğru gelen askerlerin sesi duyuldu, "Zaman, geldi mi?"

Last Request [CobyLu]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin