Yüzüne çarpan buzlu suyla aniden uyanan Sua etrafına bakıp ne olduğunu anlamaya çalışırken yatakhanenin ortasında bekleyen ve etrafa bakınan orta yaşlardaki adam "10 dakika içinde eğitim alanında olun." dedi ve odadan çıktı, uyuyanları uyandıran diğer iki muhafız ise herkesi uyandırdıktan sonra ellerindeki boş kovalarla odadan çıktılar.
Odada yaklaşık 25 kişi vardı ve her birisi de aceleyle üstlerini değiştirip yemekhaneye doğru hızlıca yürüyorlardı çünkü 10 dakika içinde üstlerini giyinip, yemek yemeli ve tam vaktinde eğitim alanında olmaları lazımdı.
Sua kışlaya gece yarısı geldiği için herkes kendisine meraklı gözlerle bakıyordu ama kimsenin Suayla konuşup kaybedecek vakti yoktu.
Sua uyku sersemliğini üstünden atıp yatağının kenarında katlanmış şekilde duran muhafız giysilerini ağır hareketlerle giydi. Giysilerini tamamen değiştirdiğinde ise odada kimse kalmamıştı. Odadan çıkıp koridorun sonundaki merdivenlerden aşağı inen Sua aceleyle yemekhaneyi aramaya başladı ama ne sorabileceği bir kimse vardı ne de yemekhanenin nerde olduğunu gösteren bir işaret.
Yaklaşık 10 dakika boyunca yemekhaneyi arayan Sua en sonunda pes edip bahçeye çıkmaya karar verdi. Dışarı çıktığında ise ilk dikkatini çeken bahçede yan yana dizilmiş yaklaşık 100 kişiden oluşan muhafızlardı, başlarında ise kalın sesiyle konuşan birisi vardı.
Konuşmasına devam eden kişi Sua ' nın gelirken çıkardığı sesler yüzünden arkasına dönmüş ve geç kalanın kim olduğunu öğrenmek istemişti.
Sua kendisine bakan kişinin gözlerine baktığında hareekt kabiliyetini kaybetmiş, en ufak bir harekettr bulunamamıştı. Suaya bakan kişi ondan oldukça üst bir rütbeye sahipti ve bu sayede ona istediği her şeyi yapabilirdi. Sua da bunun farkında olduğu için uzun zamandır yaşamadağı bir duyguyu yaşamıştı, korkuyordu.
Muhafız kenidisine iyice yaklaşmıştı, bir süre boyunca Suayı küçümser şekilde baktıkdan sonra sert bir şekilde "Sen dün gece gelen kişisin demi?" dedi ve Sua'nın cevap vermesine fırsat vermeden "İlerdeki atış alanında yayla 5 atış yapacaksın, hepsini sarı bölgeden yani tam ortadan vur." dedi ardından yavaş ve sert adımlarla eski yerine doğru ilerledi, Sua ise kendine güvenerek atış alanına doğru yürümeye başladı ve içinden "Bu benim için kolay bir ceza olucak." diye geçirdi.
Atış alanına geldiğinde yerde duran yaylardan birisi alıp sol eliyle kabzasını tuttu ardından bir oku yaya yerleştirip diğer dört oku kendisine engel olmayacak şekilde elinde tuttu.
Hedef ile arasında yaklaşık 100 metre vardı, bu mesefaden ok atmak oldukça zordu sebebi ise hem hedefin çok küçük olması hem de rüzgarın sert esmesede oku etkileyecek şiddette esmesiydi.
Sua bunların hiçbirisini göz önünde bulundurmadan hedefe nişan aldı ve okunu bıraktı. Ok havada süzülürken, Sua hedefi tam ortadan vuracağına emindi bu yüzden oku izlemek yerine ikinci oku yerine yerleştirdi. Oku atmak için ikinci kez hedef aldığında ise hedef tahtasında ok olmadığını gördü.
Gördüğü görüntü jarşısında şaşkına dönen Sua yanlıl gördüğünü düşünerek hedef tahtasına yaklaşmaya karar verdi fakat değilen bir şey olmadı. Ok hedefin 10 metre kadar sağına düşmüştü ayrıca hedef tahtasının yakınana ulaşamadan yere düşmüştü. Sua esen rüzgarı fark edip "Muhtemelen rüzgar yüzünden atamadım, yoksa bu kadar kötü atış yapmam imkansız." diye söylenerek tekrar yerine geçti. Hem rüzgarı hem de mesafeyi hesaplayarak ikinci atışını yaptı. Bu sefer ok hedefin solundan geçerek arkasına düştü. Suanın attığı diğer üç okda da sonuç değişmemişti. Sua atışlarını bitirdikten sonra Muhafız yanına gelerek hedef tahtasına baktı. Hedef tahtasında tek bir ok göremeyince sinirli bir şekilde "Kör birisi bile senden daha iyi atardı. Komutanın senden neden bu kadar övdüğünü anlamadım." dedi ve biraz düşünerek "Öğle yemeğine gitmiyorsun, molalarda dinlennek için oturmuyorsun. Her 25 ok atışında kışlanın etrafında sırtında ağaç kütüğüyle iki tur koşuyorsun, illerdeki ağaca çıplak elle 50 yumruk atıyorsun ve ilerdeki göle gip yüzüyorsun. Giysilerini değiştirmeyeceksin ve bütün bunları yaparken üstünde zırhların giyili olucak. Bütün bunları 5 kez yapıcaksın ve akşam yemeğine kadar vaktin var . Akşam yemeğine geç kalma. " dedi.
Sua kışla binasına doğru giden muhafızın arkasından uzun süre bakakaldıktan sonra kafasını iki yana sallayıp kendine geldi ve yayı eline alıp atışları yapmaya başladı. Attığı 25 oktan sadece 4 tanesi hedefi bulmuştu. İlk tur atışlarını bitiren Sua kışlada Muhafızların koşarken sırtlarında taşıdığı kısa ama ağır kütüklerden birisini sırtına aldı ve kışlanın etrafındaki parkurda koşmaya başladı.
Koştuğu yere parkur denemezdi çünkü engel veya çukur nerdeyse hiç yoktu ama Sua gene de zorlanıyordu çünkü sırtında ağır bir kütük ve üstünde zırhı vardı ayrıca yerler çamur ve balçıkla kaplıydı buna rağmen Sua iki tur olan koşusunu bitirdikten sonra nefes nefese kalmıştı sırtındaki kütüğü rastgele fırlattıkdan sonra Muhafızın kendisine gösterdiği ağacın yanına gidip çıplak elle yumruk atmaya başlamıştı. Ağaca attığı her yumrukta uyguladığı kuvvet geri teperek kolunda kısa süreli bir ağrıya sebep oluyordu. Muhafız her seferinde gelip kendisini gözetliği için her şeyi tam yapmak zorundaydı. 13. yumruktan sonra kanayan sağ eliyle daha fazla drvam edemeyeceğini düşünen Sua sol eliyle yumruk atmaya devam etti.
Yaklaşık 1 saat sonra yumruk atmayı bitiren Sua bitkin halde ilerdeki küçük göle gitti. Gölün bir ucundan diğer ucuna mesafe 130 metreydi. Sua bu mesefeyi zırhlı bir şekilde yüzmesinin imkansız olduğunu düşünse de kendisini izleyen Muhafızın yapacaklarından korktuğu için zırhlı bir şekilde suya girdi. Suya girdiği anda zırhın ağırlığı yüzünden batmaya başladı. Hem ileri gitmesi, hem de yukarda kalması gerekiyordu. Gölün ortasına geldiğinde en dibe batan Sua yukarı çıkmak için kalan son gücünü kullandı. Suyun yüzüne çıktığında kalan mesafe gözünde bitmeyecek bir mesefaye dönüşmüştü. Ciğerlerine kaçan su yüzünden öksüren Sua yoluna zorlanarak devam etti.
Sudan çıktığında kendini yere atıp bir süre bekledi bu süre içerisinde ise Muhafız yanına gelip karnına bir tekme savurmuştu ve "Hem sabah geç kaldın, hem 5 oktan hiçbirisinde hedefi tutturamadın, şimdi de ben dinlemeyeceksin dememe rağmen yatıyorsun, çabuk kalk." dedi.
Sua karnına yediği tekmeden dolayı yerden bir süre kalkamadı çünkü atılan tekme sıradan bir tekme değildi. Üstündeki zırh atılan tekmeyle içeri doğru bükülmüştü ve tekmenin geldiği yere baskı yapıyordu. Sua zorlanarak ayağa kalktı ve yavaş adımlarla tekrar atış alanına gitti çünkü bütün bunları 4 kez daha tekrarlaması gerekiyordu.
Hava karardığında Sua kendisine verilen görevleri bitirmişti ve yemek saatine daha vakit olmasına rağmen yemekhaneyi bulup tek başına oturmuştu.
Cebinden iki tane bez parçası çıkarıp iki elini de sarmaya başlamıştı. Bez parçalarını revirden almıştı ama revirde hiç kimse olmadığı için kendisi sarıyordu. Sarma işlemini bitirince iki eline de bakıp içinden "idare eder." diye geçirdi ardından kafasını masaya koyup gözlerini kapatmıştı. Bu gün yaptığı hata kendisine ders olmuştu.
Sua kafasını kaldırıp arkasındaki duvara yaslandı ve yapması gereken şeyleri zihninse sıralamaya başladı. "İlk olarak oğlumu, annemi, kardeşlerimi, arkadaşlarımı bulmam lazım ardından Pandorayı bulmam lazım, yarım kalan işlerimi tamamlamam lazım. Bunları yapıcak daha çok vaktim olucak, şimdi sadece uyumak istiyorum." diye düşündükten sonra içeri girmeye başlayan diğer öğrencilerin sesleriyle gözlerini açtı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ETALAS
FantasiaKimsenin kaçacak yeri kalmadı, herkes bana tek tek hesap verecek. Artık hesaplaşma zamanı. Sönen bir intikamın külleri, rüzgarla savrulup kendi kıyametlerini yaratacak.