21:00 Tokyo
Tokyo da 3 kişinin ölüsü bulundu. Aynı yerde ve aynı zamanda ölen cesetlerin kalp krizinden öldüğü düşünülüyor. **** sokakta oluşan olaydakilerin yakınları...
Yemek yapmayı bırakıp gözümü televizyona diktim. **** sokak mı? Buraya çok yakın. 3 kişinin aynı anda kalp krizinden öldüğünü de sanmıyorum. Birisi bir şekilde onları öldürmüş olmalı ama nasıl?
" Çok yakın!" Abimin sesi ile yemek yapmaya geri döndüm.
" Uru Uru dikkatli olmalısın."
" Ben de katilin önüne atlamayı planlıyordum."
Abim masaya oturdu ve sunduğum yemeği yemeye başladı. Normalden daha ciddi duruyordu. Aslında ilk defa abimi bu kadar ciddi görüyordum.
Anne ve babamız yoktu. Trafik kazası gibi bi kılişe yüzünden de değildi. Annem hastalığından ve babamdan dolayı kendini intihar etmişti. Duvara ' Artık yeter.' yazılmış bir oda da kendisini asmıştı. İlk odaya giren kurban ben olmuştum.
"Biz geldi- Anne?"
Arkasından abim benimle birlikte girdi. Gördüğü şey karşısında sadece benim gözlerimi kapattı.
11 yaşındasın ve anneni kanlar içerisinde ölüsünü buluyorsun. Ne biçim bi anne buna izin verir?
"Eee! Bugün ne yapıyoruz aşkım?" dudaklarını büzdürmüş benim öpmemi bekler gibi duran abime kesme tahtasını kafasına geçirdim.
Babam da terketmişti bizi. Doğal olarak başka birini buldu tabi. Şimdi abimle beraber yalnız yaşıyorduk. Ben okuyordum, abim ise işiyle uğraşıyordu ama işinin ne olduğunu bilmiyordum. Artık umrumda da değildi.
" Ben çıkıyorum." dedim. Abim daha kahvaltı yapıyordu.
" İyi yolculuklar, peşine birini takıyım mı?"
"Yakışıklı mı?"
"Erkekti. Bir kaç saniye önce ama şimdi kız."
" Kalsın." dedim kapıyı kapatıp.
Okula koşturdum. Sınıfa girdiğim de herkesin suratı bembeyazdı. Erkeklerin bile. Kızlar fısıldaşmayı yine de ihmal etmemişlerdi.
" Uğursuz. Belki onun yüzünden yakınlarımız da olay oldu?!"
"Evet, annesi onun yüzünden öldüğünü duydum. Belki bunda da...."
Onlar fısıldaşadursun sırama geçtim. Ve tek en iyi arkadaşıma selam verdim. Onun da yüzü bembeyazdı ama korkudan değil, her zaman hasta olduğu içindi.
" Yine." dedi dedikodu eden kızları göstererek.
" Boşver Haruka."
Senseinin gelmesiyle dedikoducu kızlar sustu. Onun yerine gözleriyle konuşmaya başladılar. Hatta sınavda el işareti kullandıklarını bile görüyordum. Bunlar havada, karada, suda farketmez yine konuşmanın yolunu bulurlardı.
Okul çıkışı Haruka'ya veda ettim. O da bana dikkatli ol dedi. Olacağımı söylemiştim ama içimdeki ses bir şeyler olacak diyordu.
Eve doğru yürümeye başladım. Yolumun tadilat nedeniyle kapalı olduğunu gördüm. Etrafından dolanmalıydım. Ve bunun içinde... Ara sokak? En kötü yer seçimi. Bu yoldan başka yolda eve çıkmıyordu. Çaresiz yürü Urubel.
Ayaklarım gitmemekte zorluyordu. Karanlık sokaktan, ölüm sokağından, tek seçenek bu ara sokaktan geçmek zorundaydım. Olay yerine yakındı ama o kadarda değil. Ben kendimi avuturken ayaklarıma söz geçirdim ve ilk adımı attım. Bu çok zor olacaktı.
***
Kaç saattir yürüyorum ama daha yeni yolu yarılamıştım. Ah! Ayaklarım beni öldürüyor! O kadar çok gerilmiştim ki korkum olmasa aha şurada bağdaş kurup dinlenecektim.
Omzuma değen bir elle irkildim.
"Küçük hanım yardım eder misiniz?"
Başlıyoruz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ara Sokak
Teen FictionTek yol burasıydı. Keşke Naruto gibi sıçrayarak binalardan binalara atlayabilseydim ama ara sokakta yürümekten başka çarem yoktu. Eve ulaşmam lazımdı. Adımları atmaya başladım. Yolu yarılamıştım. Ayaklarım gerilmekten acıyordu. Omzumda bir el hisse...