İki.

25 4 3
                                    

(Geniş bir çukur. Derin mi derin. Toprağın içinde bir oyuk. Yerim orası. Gömsem kendimi. Bitse her şey. Sonuna gelsek filmin, kopsa film! Fark etmez bizim için. Yeter ki derine, çok derine gömsünler bizi. On dakika uğraşsak nefes almak için. Sonra da yorulup "Eyvallah." desek ölüme. Bitse her şey.

-Hakan Günday [Kinyas ve Kayna])

...

Bu minval neydi? Nasıldı? Fazla belirsiz. Ama çocuk bunu önemsemedi. Gitarını çıkardı ve birkaç melankolik nota fısıldadı denize. İlânihâye gibiydi notalar saat üçe kadar. Bu hicran ilânihâye olabilirdi, ancak hercümerç duygular içerisinde titizlikle seçiyordu sözlerini.

Onun içinse her söz, lafü güzef... Bu ne şakil tenâkuz? Melül melül giderken bunu düşünüyordu. Lâyemut sevgisi arasından. Düşünüyordu... Müsterih şahsiyetlere imreniverdi. Mağmumdu çünkü. Çok. Mütemadiyen mağmum. İşkilleniyordu. Bu fedakârlık ağır gelmişti ona. Bu dünya gibi. Dünyadaki tüm denizleri sırtlamışçasına. Hani şu bomboş sayfaların desisesi. Bir mürekkep lekesi. Bir mürekkep lekesine bakıyordu ölüm.

Mezbelede gibi hissetse de dayanıyordu işte. Gelişine. Vebal işlemişçesine tutuşan kalbini söndüremeden hem de. İhtiyaçtı tekerrür. Mugalataların her yanını sardığı bu şehirde pejmürde kaçmak doğaldı. Kıtıpiyastı hisler. 

Ancak öyle...

Akıbet ise acıydı.

Çünkü sayfalar, okunmamak üzere yazılmıştı.

Ya İntihar Bir Mucizeyse? [YunoKen]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin