Bu bölüm @XlovexoX'ya ithaf edilmiştir. Seni seviyorum bitanem♥
Keyifli okumalar~
-Keşke hayat bizim için biraz daha uzun olsaydı.-
Bir sabah daha Yixing kafasındaki soru işaretleriyle dans odasında uyandı. Dün gece baş ağrısıyla uyanınca ağrısını unutmak için dans odasına inmiş, saatlerce dans etmişti. En sonunda yorgun düşmüş olacakki olduğu yerde yığılıp uyuyakalmıştı. Kendini çok yorgun ve hasta hissediyordu Yixing. Dün de dans hareketleri sırasında oldukça yorgun düşmüştü. Hastalığı dolayısıyla artık vücudu daha hassas ve yorgun oluyordu. Doktoru bunların olacağını söylemişti. Gece artan baş ağrıları,halsizlik,sürekli hasta olmak,unutkanlık ve en sonunda Yixing tekerlekli sandalyeye mahkum olacaktı. Bunların hepsini biliyordu,doktor tüm gerçekliğiyle anlatmıştı ona. Ama o son zamanlarını hastane köşelerinde geçirmek yerine evinde ve ailesinin yanında geçirmeyi yeğliyordu. Bu yüzden tedaviyi reddetmişti. Reşit olduğu için de ailesinin onu ikna etmekten başka bir şansı yoktu. Tabii ki babası bu duruma çok üzülüyordu fakat annesi berbat durumdaydı. Hergün mutlaka tedaviyi kabul etmesi için yalvarırdı ama Yixing ikna olmazdı. Her gün kiliseye gider,Tanrı'dan ona ömür ve sağlık vermesi için dileklerde bulunurdu. Zavallı kadıncağız oğlu için bir çıkış yolu arıyordu.
Mutfaktan krep kokularının geldiğini hisseden Yixing koşarak mutfağa gitti. Bu hayatta en çok özleyeceği şeylerden biri de krepti -birincisi tabi ki Suho-. Annesi oğlunun geldiğini farkedince üzüntüyle gülümsedi. Minik oğlunun sesini çok özleyecekti bu evde.
"Günaydın Changsha'nın kraliçesi,bu gün nasılsın bakalım? "
"Ben iyiyim oğlum,asıl sen nasılsın? Nasıl hissediyorsun?"
"İyiyim anneciğim merak etme beni. Bu krepler muhtemelen biricik oğlun içindir.Öyle değil mi? "
"Tabii ki öyle, hadi otur bakalım ve güzelce karnını doyur. Portakal suyu ister misin tatlım?"
"Ah,evet lütfen. Teşekkür ederim anne."
"Afiyetle ye bakalım. "
Daha sonra annesi ufak bir işi olduğunu söyledi ve evden çıktı. Yixing kreplerini bitirdikten sonra telefonunu aramaya koyuldu. Yaklaşık 10 dakika sonra yatağının altında bulmuştu. Telefonuna bilmediği bir numaradan mesaj gelmişti.
"Günaydın Yixing-ah. Nasılsın? Dün gece eve döndükten sonra dinlendin mi? Aramayı düşündüm ama uyuyorsundur diye aramadım. Umarım bu mesajı görürsün. Yani umuyorum. Tanrım ne saçmalıyorum ben! Bu kadar saçmalamam doğru değil. Hep Yixing etkisi. Herneyse, lütfen uyandığına dair bir mesaj gönder. Seni ararım tabii istersen ama istemezsen de alınmam tabii kkkk -Suho"
Yixing Suho'nun bu hallerine şapsal şapsal sırıtıp karşılık verdi. Ne de güzel bir çift olmuşlardı ama!
Tuvalet ihtiyacını karşıladı ve salona dönüyordu ki-
"A-ahh"
Yixing hızla merdivenlerden yuvarlandı. Başı döndüğü için ayağı boşluğa gelmiş ve düşmüştü. Sonunda zemine ulaştığında Yixing acıyla inliyordu. Sol ayağı oldukça acıyordu. Bu hiç iyiye işaret değildi. Yavaş yavaş sürünerek koltuğa oturmayı başardı. Eline telefonu aldı ve hemen Suho'yu aradı.
"Yobuseyo?"
"Suho-ah, sanırım ayağım kırıldı. Eğer müsaitsen beni hastaneye bırakabilir misin? Şuan annem evde değil ve nereye gittiğini bilmiyorum Kai'yi de aramak istemedim çünkü o bu konuları çok abartır. Yani eğer müsaitsen bir sü-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maybe.
FanfictionUmutlar tükendiği zaman tek yapılan şey biraz daha zaman dilemektir. SuLay ficidir. İlk ficim olduğu için yanlışlarım olabilir. İyi okumalar.