7. BÖLÜM

211 25 3
                                    

-Seni aklıma kazımalıyım ki,cehennemde bile olsam yine de sana ait olduğum aklımdan çıkmasın-

Mutfaktan gelen tıkırtılar ve güzel kokularla uyanmıştı Yixing. Sabah uyandığında minik sevgilisini yanında bulmayı ummuştu ama seslerden mutfakta olduğunu anlamıştı. Yavasça ayağa kalkmaya çalıştı. Ayağı dünkü kadar çok acımıyordu. Parmak uçlarında yürüyerek mutfağa girdi. Gördüğü manzara karşısında ağzı açık kaldı. Pembe yemek önlüğü giyip kahvaltı hazırlayan Suho muydu?

"Uhmm,günaydın"

"Oh Yixing,korkuttun. Neden ayaktasın? Daha henüz iyileşmedin bile."

"Endişelenme ben iyiyim. Sadece merak etmiştim. Ne yapıyorsun?"

"Senin için krep hazırlıyorum minik unicorn"

Yixing'in gözlerinde sevinçten kalpler oluşmuştu. Küçük çocuklar gibi yerinde zıplayıp duruyordu.

"Yixing! Zıplayıp durma.Ayağını acıtacaksın."

"Peki peki oturdum"

Yixing bir yandan gülümsüyor bir yandan da Suho'yu inceliyordu. Gözü ister istemez ince ama kaslı bacaklarına takılıyor,sonra da kötü düşünceleri yüzünden kendine kızıp utanıyordu. O sırada Suho tam masanın ortasına koca bir tabak krebi yerleştirmişti. Yixing kreplerin üstüne çöktü ve nefes bile almadan yemeye başladı. Suho onun bu hallerine gülüyordu. Bazen çok çocuksu bazen de tam bir yetişkin olan bu genç çocuk, onun hayatıydı.Ona o kadar bağlanmıştı ki, onsuz bir saniyesinin bile geçmesini istemiyordu.

Yixing ara vermeden krepleri yemeye devam ediyor, arada bir de Suho'nun ağzına veriyordu. Kahkahalarla dolu çok güzel bir kahvaltı geçirmişlerdi. Suho Yixing'ine bakarak konuştu.

"Sevgilim,bunu söylemesi bana o kadar zor geliyor ki... Fakat eğer ki Tanrı bizi yanına almayı bu kadar çok istiyorsa,hala hayattayken yapmak istediğimiz ne varsa yapalım olur mu? Çünkü ben seninle ne olursa olsun yaşamak istiyorum. Her zaman seninle olacağım,bana inan." Yixing'in ellerini tutup öptü ve "Seni çok seviyorum. Beni hayatına kabul ettiğin için çok teşekkür ederim"

Yixing'in güzel gözleri dolmuştu. Sevgilisine sıkıca sarıldı ve o anlam dolu sözcükleri söyledi. "Seni seviyorum. "

Bulaşıkları kaldırdıktan sonra Yixing sevgilisine arkasından sarılmıştı. Bu şekilde onun kokusunu daha iyi alabiliyordu. Suho yüzünü döndü ve konuştu.

" Bakalım benim küçük unicorn'um bugün ne yapmak istiyor?"

"Umm,bugün yetimhaneye gidebilir miyiz?"

"Tabii olur. Hadi üstünü giydirelim."

Mart ayıydı ve Yixing bu aylarda neler yapabileceklerini bilmiyordu. Mayıs ayında olsalardı, Yixing nereye gideceğini iyi bilirdi; bahçelere. Mayıs ayı onun en sevdiği aydı, Mayıs güllerini sevdiği gibi. Gül bahçelerine gider ve saatlerce bu eşsiz kokuyu içine çekerdi. Güller onun için çok değerliydi, tıpkı Suho gibi.

Suho onun sıkı giyindiğinden emin olduktan sonra elinden tutarak aşağı indirdi. Dışardan gören biri Yixing'i penguen zannedebilirdi. Kat kat giydirmiş, taktığı yün şapka ve atkıyla paytak paytak yürüyordu Yixing. Sevgilisinin bu koruyucu tavırları çok hoşuna gitmişti.

Yetimhaneye vardıklarında Yixing buranın görünümünden ürknüştü. Beton duvarları ve uzun demir parmaklıklarıyla bir hapishaneyi andırıyordu. İçine girdiğindeyse oldukça şaşırmıştı. Dışarıdan korkutucu görünen bu bina,içerden de oldukça sıcaktı. Minik çocuklar birbirleriyle oyun oynuyor, gönüllü annelerse onlarla ilgileniyordu. Oyun oynayan miniklerin arasına karıştı ve onlarla ilgilendi. Onlara sarılıyor,öpüyor, evden çıkmadan önce cebine doldurduğu şekerlemeleri veriyordu. Aralarındaki 5-6 yaşlarında gözüken sevimli bir kız çocuğu Yixing'e yaklaştı ve eliyle yüzüne dokundu. Beğendiğini belli eden bir gülümseme sunup peltek sesiyle konuşmaya başladı.

"Sen çok yakışıklısın oppa. Benim sevgilim olur musun?"

Yixing gülümsemeden edemedi. Minik kızın kulağına eğildi.

"Sende çok güzel bir kızsın küçük melek fakat benim bir sevgilim zaten var.İşte bak orada"

Suho'yu işaret etti. Küçük kız onun yanına gitti ve yine gülümseyerek konuştu.

"Onu gerçekten çok seviyorsun mu?"

"Evet onu herşeyden çok seviyorum."

"O da seni çok seviyor. Sakın onu ağlatma oppa"

Suho küçük kızı çok sevdi. Minik ellerinden tuttu,yanağına bir öpücük bıraktı. Sevimli minik arkadaşlarının yanına döndü ve oynamaya devam etti.

Yixing küçüklerle ilgilenirken Suho da onun köşeden seyretti. Onun ne kadar mükemmel bir aile olacağını düşünüyordu. Gitme vakti gelmişti. Miniklere veda edip odadan çıkarken bir ağlama sesi duydular. Hemen sol taraftaki kapıdan geliyordu. İçeride bir görevli minik bir bebeğin üstünü değiştiriyordu.

Yixing merak ederek bebeğin yanına gitti. Görevli kadına sordu.

"Bu daha çok küçük. Burda mı yaşıyor? "

"Onu daha bugün getirdiler. Bir çöp konteynırının kenarında bulmuşlar. Daha 8 günlük. Bir adı bile yok."

Yixing bu minik bebek için çok üzülmüştü. Minik yumuk elleri, bembeyaz bir teni vardı küçük meleğin. Suho yanına geldi ve ufaklığa baktı. 'Tıpkı Yixing'e benziyor' diye düşündü.

"Ne dersin Yixing, bu miniğe senin adını koysunlar mı? "

"Uhm şey bilmem ki. Mümkün mü ki?"

İkisi de beklentili gözlerle görevli kadına bakıyorlardı. Kadın gülümsedi ve başını salladı. Yixing artık kendiyle aynı adı taşıyan küçük adaşını kucağına aldı ve mis kokusunu içine çekti. Suho bu güzel görüntüyü gizlice fotoğraflamıştı.

Yetimhaneden çıktıktan sonra eve gidene kadar konuşmuşlardı. Ne istediklerinden, hayallerinden, korkularından... Suho'yla bir bütün olmadan önce hiç bir şeyden korkmuyordu. Bu hayatta kaybedecek hiç bir şeyi yoktu. Fakat şimdi ölmekten çok korktuğu bir şey vardı;O'nu kaybetmek. Yixing'in hayatta en çok korktuğu şey buydu...

Maybe.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin