-Bana nefesim kadar yakın olmanı seviyorum-
Boynuna değen saçlarla uyandı Suho. Sevgilisi hala mışıl mışıl uyuyordu. 'Saat 07.35,uyanmaması gayet normal' diye düşündü. Yixing son zamanlarda daha çok morfin alıyor, bu yüzden biraz daha uyuyabiliyordu. Almadığı zaman baş ağrıları dayanılmaz hale geliyordu. Kendini ilaçlara bağımlı olmuş gibi hissediyordu.
Suho aşağıya indi ve miniğine kahvaltı hazırladı. Buzdolabının üstündeki notu farketti. 'Bugün 18 Nisan,doktor kontrolüne gitmemiz gerek' diye iç geçirdi. Yixing'i kontrole götürmek oldukça zordu. Saatlerce gitmemekte inat eder,hatta bazen gitmemek için ağlardı. Suho onun ağlamasına dayanamasa da,gitmek zorundalardı.
Üst kattan gelen seslerden Yixing'in uyandığını anladı. Tam yardım etmek için merdivenlerden çıkıyordu ki Yixing'in çığlığını duydu. Koşturarak odaya girdi.
"Yixing noldu!"
Yixing cevap veremiyor,bağırarak ağlıyordu. Yerleri yumrukluyor, kendi vücuduna zarar veriyordu. Suho hemen onu kucaklayıp sakinleşmesini bekledi. Miniğinin çığlıkları ok gibi kalbine batıyordu. Doktoru söylemişti, bu günlerin geleceğini. İstemese de bir morfin içirdi sevgilisine. Onu bu kadar güçsüz görmek kendini çaresiz hissettirmişti. Küçük meleği günden güne ölüyordu ama onun yapabileceği hiç,hiç bir şey yoktu. Yaralarına sarmak dışında.
"Yixing sevgilim neden ağlıyorsun? Söyle bana"
"V-vücudum artık hiç bir işe yaramıyor, yürüyemiyorum bile. Biliyorsun, bana bakmak z-zorunda da değilsin. Senin hayatını berbat etmek istemiyorum"
"Lütfen,bunları duymamış kabul ediyorum. Ben seni her halinle seveceğimi söylemiştim. Senin sevgin beni ayakta tutan şey Yixing. Asıl senden ayrı kalırsam hayatım berbat olur. Lütfen şimdi daha fazla ağlama meleğim, kendini daha fazla üzme lütfen tamam mı? Seni çok seviyorum"
Sevgilisini sıkıca sardı ve sonra dolaptan kıyafetlerini çıkarıp üstünü giydirdi.'Ne giyerse giysin o hep mükemmel'diye düşündü.
Aşağı inip Yixing'e kahvaltısını yaptırdı. İyice yediğinden emin olduktan sonra çekinerek konuştu.
"Bebeğim, bugün doktor kontrolüne gitmemiz gerek."
"Oh,anlıyorum. Peki gidelim o zaman."
Suho çok şaşırmıştı. Gitmemek için inat eden Yixing şimdi itiraz etmeden kabul etmişti. Şaşkınlığı geçtiğinden sofrayı topladı ve Yixing'i evden çıkardı. Arabaya bindirip yola koyuldular.
-Hastane-
Doktor elindeki röntgen filmini ışığa tutup incelemiş, sonrasında umutsuzca başını sallamıştı.
"Suho Bey, sizinle özel olarak görüşmek istiyorum. Lütfen odama buyrun."
Suho içeri doğru yürüdü. Doktordan duymak istediği bir mucize vardı.
"Buyrun doktor sizi dinliyorum. "
"Öncelikle, hastanın durumunu biliyorsunuz. Bunu tüm açıklığıyla anlatmak benim görevim, onun çok az bir süresi kaldı. Tümör çok hızlı bir şekilde yayılıyor,bu yüzden artık morfin bile hastanın ağrılarını dindirmeyecektir. Sizden,ne kadar zor olsa da,ümidinizi kesmenizi istiyorum. Belki bir,belki iki hafta. Üzgünüz, belki tedaviyi kabul etseydi kurtulma şansı vardı, ama artık hiç yok. Kendinizi her şeye hazırlayın. Mümkünse son zamanlarını stressiz ve mutlu bir şekilde geçirsin. Çaresizliğinizi anlayabiliyorum fakat biz de sizin gibi bir şey yapamayız.Güçlü kalmaya çalışın. Hasta psikolojik olarak çökmesin."
Bir şey demeden çıktı odadan Suho. Ne diyebilirdi ki zaten. Ruhu çekilmiş gibiydi. Bu kadar mıydı? 'Bizim masalımız bu kadar mı sürecekti?' diye düşünüyordu. Yixing'inin yanına gitti.Ona sımsıkı sarıldı ve güzel kokusunu içine çekti. Yixing kötü bir haber aldığını anlamıştı.Ne kadar zamanı kalmıştı, bir ay?Yada daha mı az? Hüzünle gülümsedi Yixing.
Hastaneden dönerken yine bir yerlere gitmek istedi Yixing. Bir parka. Suho arabasını parka doğru sürdü.
Parka geldiklerinde Yixing yürümeyi denedi. Suho'ya tutunarak biraz yürüyebildi. Ayaklarını yeniden hissetmek onu mutlu etmişti. Ağaçların yanına doğru yürüdü. Ağacın kabuklu gövdesine dokunuyor, temiz havanın kokusunu ciğerlerine dolduruyordu.
Suho yine onu izliyordu ve yine Yixing'e yakalandı. İkiside gözlerinden yaş gelene kadar güldüler.Sonra Yixing her zaman yaptığı gibi yanağından öptü.
Suho'nun dizlerinde yatıyordu Yixing. Merak edip sordu.
"Suho-ah,en sevdiğin ay hangisi?"
"Tabi ki Eylül"
"Neden?"
"Çünkü Eylül ayında sen doğdun meleğim"
"Yahh utandırmaa"
"Senin en sevdiğin ay hangisi peki?"
"Mayıs. Çünkü Mayıs güllerini çok severim. Küçükken hep Mayıs güllerini toplar anneme hediye ederdim."
"Annen çok şanslı senin gibi bir oğlu olduğu için. "
Yixing utangaçca başını eğdi. Sevgilisinin boynuna sarıldı ve huzuru buldu.
Suho onun utangaç halini çok seviyordu.
Miniğinin ensediği anladı. Gitme vakti gelmişti.
Arabaya bindiler ve eve gittiler.
º○º○º○º○º○º○º○º○º○º○º○º○º○º○º
Yixing'in ilacını içirdikten sonra pijamalarını giydirip yatırdı. Yorucu bir gün geçirmişlerdi. Suho Yixing'e belli etmek istemedi üzüntüsünü. Onu bu kadar kısa sürede bırakmak istemediğine emindi. Ve bırakmayacaktı da. Ne olursa olsun bırakmayacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maybe.
FanfictionUmutlar tükendiği zaman tek yapılan şey biraz daha zaman dilemektir. SuLay ficidir. İlk ficim olduğu için yanlışlarım olabilir. İyi okumalar.