10. BÖLÜM FINAL

238 24 3
                                    

Evet geldik final bölümüne. Bu bölüm bütün okuyuculara armağan olsun♥

-Bizim masalımızın sonunu sen belirle-

2 Mayıs 2008

Korkunç bir baş ağrısıyla uyandı Yixing, "yine". Saat daha geceyarısını yeni geçmişti. İçtiği ilaçların artık bir faydası yoktu. Tamam,o da biliyordu öleceğini. Fakat tek istediği biraz daha yaşamaktı Suho'suyla.

Yan tarafında uyuyan küçük adama baktı. Her zorluğa göğüs geren bu küçük adam onun kahramanıydı. Geçirdiği güzel günlerin mimarıydı. 'Ona ne kadar teşekkür etsem az' diye düşündü. Varlığıyla mutlu olduğu bu adamı bırakıp gitmek o kadar zor geliyordu ki...

Saat 7.30 olduğunda Suho kıpırdanarak uyandı. Yan tarafında onu izleyen bir Yixing beklemiyordu. Sevgilisinin erken uyanmış olmasına şaşırmıştı,asıl gerçeği duysa ne yapardı merak etti Yixing.

Aşağıda kahvaltıyı hazırlarken Yixing konuştu.

"Suho-ah ,bugün Kai ve Kyungsoo'la buluşabilir miyiz?"

"Tabi sevgilim buluşalım. Nereye gitmek istediğini söylemen yeterli."

"Um-mm, şey bizim ilk buluştuğumuz yere gitmek istiyorum. Adını hatırlayamıyorum."

"Han Nehri'ne mi?"

"Evet"

Suho telefonla Kai'yi arayıp müsait olup olmadıklarını sordu. Daha sonra buluşma saatini ve yeri söyledi.

Yixing'in üstüne ince bir ceket giydirmiş, sonra da aşağı indirmişti.

"Sevgilim unuttuğumuz bir şey var mı?"

"Odamdaki çekmecede kırmızı bir defter var,onu bana verir misin?"

"Peki geliyorum."

Suho defteri aldı ve aşağı indi. Sevgilisinin elinden tutup arabaya bindirdi ve gittiler.

<><><><><><><><><><><><><>

"Suho-ahh, şu ağacı benim için çizer misin?"

Suho kalemi eline aldı ve çizmeye başladı. Yixing bir saattir elindeki deftere bir şeyler yazıyor,bazı resimler çiziyordu. Parmakları yorulmuş olacak ki büyük çınar ağacını sevgilisine çizdiriyordu. Suho yazdığı şeyleri merak etti ve Yixing'den gizlice bakmaya çalıştı.

"2008.05.02

Şuan sevgilim ve arkadaşlarımla Han Nehri kıyısındayız. Bugün Mayıs'ın 2'si ve ben burdan bile güllerin kokusunu hissedebiliyorum. Biliyorum. Zaman geldi. Beni yanına almak istiyorsun Tanrım. İtiraz etmiyorum. Etsem de bir şey değişmiş olmayacak. Ben sadece biraz daha onun olmak istemiştim. Onu biraz daha hissetmek. Onunla yeni bir güne daha uyanmak. Tek istediğim buydu. Fakat,zaman gelmişse buna kimse engel olamaz. Bana onunla geçirebildiğim günler verdiğin için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ve Suho,sevgilim, eğer bunu okuyorsan,senden istediğim tek şey üzülmemen. Sen her nefes aldığında bende nefes almış olacağım. Kalbin her attığında beni hissedeceksin. Benim küçük adaşım Yixing'i korumanı istiyorum. Beni koruduğun gibi . Lütfen sevgilim, benim için çok fazla üzülm-"

Yazı burada bitiyordu. Suho'nun gözleri dolmuştu. Neden burda bitirdiğini merak etmişti. Dizinde yatan çocuğa seslendi.

"Yixing? Yazını neden bitirmedin? Parmakların yorulduysa senin için yazabilirim."

Cevap yoktu.

"Yixing? Uyuyor musun?"

"YIXING!"

Suho endişeyle sevgilisini sarstı. Cevap vermiyordu. Başını kendine doğru çevirdi. Meleğinin yüzündeki soluk ama bir o kadar da minnettar bir gülümseme vardı.

"Yok,hayır. Hayır Yixing. Şimdi olmaz. Beni bırakamazsın."

Bir yandan gözyaşları akıyor, bir yandan da Yixing'i sarsıyordu. Ama o beklediği cevap gelmedi.

Kyungsoo Kai'ye sarılmış, olanları gözyaşlarıyla izliyordu. Kai ise şok olmuş bir halde,hiç bir şey yapamıyordu.

Suho'nun hali içler acısıydı. Bağırıp çağırıyor, ölmediğe inandırmaya çalışıyordu kendini.

Ellerini soğuk bedene sardı. Isıtmaya çalışır gibi. Bağırarak ağlıyordu hala. Yixing'in kulağına fısıldıyordu.

"Gitme Yixing. Mayıs güllerini ne çok sevdiğini biliyorum. Onlar gibi solma lütfen.Gitme sevgilim nolur. Daha çok erken. Daha yaşaman gereken günler var. Beni bırakamazsın. Bırakma Yixing..."

Genç adamın çığlıkları hiç susmadı. Hem de hiç. Bırakmayacakmış gibi soğumuş bedene sarılıyordu.

Ve o an anladılar ki, ne Yixing ne de Tanrı onun çığlıklarını susturabilirdi...

Maybe.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin