Toprak arabasına yaslanmış sigarasını içiyordu. Beni görünce sigarasını attı ve merhabalaşıp hemen arabaya bindik. Hava gündüze göre daha da soğuktu. "Nasılsın? Nasıl geçti bugün?" "Yine her zamanki gibiydi. En azından fazla kalabalık değildi dükkan. Yalnızdım barda. Yalnız olmak aslında kötü olsada siparişleride zorluk çıkarsada barda sana kimse karışmayanıca daha kolay oluyor. Sen ne yaptın hallettin mi işlerini?" "Hallettim. Birinin sana karışması cidden bir süre sonra çok daha kolay oluyor." "Aynen. Şunu yap bunu yapma diyen olmuyor en azından" biz konuşurken gelmiştik bile. Zaten yakındı ama Toprak daha da hızlı gelmişti. Acaba benimle vakit geçirmeyi sevmiyor muydu? derken "Yorulmuşsundur. Yarın malum dersler perşembe olduğundan erken başlayacak. Hem hava çok soğuk. Ondan hızlı geldim. Dinlen yorulmuşsundur. Yarın daha kalın giyinmeyi unutma." Benim için mi erken gelmişti. Ben yoruldum diye mi. Allahım çok ince bir hareketti. Çok hoşuma gitmişti. Düşündüklerimden dolayı kendime kızmıştım. "Teşekkürler. Beni düşündüğün için. Bana karşı bu denli önyargısız davrandığın için." "Önyargılı davranmam için herhangi bir sebep yok zaten. Neden böyle dedinki şimdi?" "Yani ne biliyim şu yaşıma kadar birçok kez okulu değiştirdim. Lisede ortaokulda. Yeni tanıdığım insanlar hep önyargılı ve tanımadan eleştiren konuşan tarzdan insanlardı. Yani o yüzden demiştim." "Anlıyorum. İnsanların çoğunun bu boktan saçma hareketlerini bende anlamlandıramasam da ben o tür insanlar gibi olmak istemem asla. Hem lafımı olur. Arkadaşız sonuçta. Aynı ortamda bulunuyoruz." "Teşekkürler Toprak. Ben daha fazla oyalamayım seni. Sende yorulmuşsundur. İyi geceler." "Önemli değil. Sanada iyi geceler. Dikkat et." "Hadi görüşürüz Toprak." "Görüşürüz Kaya." Arabadan indim ve doğruca yurda giriş yaptım. Yarın daha kalın giyinecektim. Cidden götüm donmuştu. Odama girer girmez duşa girdim. Odamda banyo vardı. O kadar para vermiştim sonuçta yurda. Ama yinede boktan bir yerdi. Banyo olduktan sonra üstüme en sevdiğim avokadolu pijama takımımı giydikten sonra kendimi yatağıma bıraktım. Normalde ya boxerla ya da çıplak yatardım. Yatağın verdiği o yumuşak sıcak hisse bayılırdım. Ama bugün çok üşümüştüm. Bu pijama takımımı da zatem acil durumlar için almıştım.
Sabah uyanır uyanmaz Buketle buluşup kahvaltı yaptık. Öyle havadan sudan konuşurken eşcinsellik konusu açılmıştı. Buketle bu konuda zaten birçok kez konuşmuştuk. Onun bu durum hakkındaki görüşleri zaten benim için olumluydu. Ama ondan yine de olumlu cevaplar alamak beni mutlu ediyordu. Ona karşı kendimi daha rahat hissetmek istiyordum. Gay olduğumu söylesem mi söylemesem mi ikilemde kalmıştım. İlk açıldığım kişi olmayacağından daha rahatça ona bunu söyleyebilirdim. Ama hala emin değildim. Sonra bir anda sözü biter bitmez "Buket sana uzun süredir birşey söylemek istiyorum. Artık bu konuda senin de görüşlerini bildiğimden içim daha rahat." Bana ne oluyordu böyle çok spontane bir şekilde söylediğim cümleme şaşırmıştım. "Söyle kuzum. Seni dinliyorum. Söyleyeceğin ne bilmiyorum ama şunu bil ne olursa olsun sen benim canımsın." "Buketim ben gayim." "Ciddi olamazsın. Hasiktir!" Bir an söylediğimden pişman olsamda "Neden daha önce söylemedin. Aslında suç bende anlamalıydım. Canımın içine olduğun yönelimin ne olduğu benim için hiç önemli değil. Seni seviyorum ve hala da sevmeye devam edeceğim bunu bil." demesini duyduktan sonra sevincimden sarılmıştım. Öyle sarmaş dolaş biraz durduktan sonra ayrıldım. "Nerden anlayabilirdin ki hayatımın anlamı gay olduğumu." "Anlamayan salaktır yani rahat. Hangi erkek bu kadar muhteşem eğlenceli sanatkar olabilir ki. Hangisi bu kadar sevimli akıl dengi kültürlü olabilir ki." "Yaa canımın içi. Seni seviyorum." "Bende seni bir tanem." Daha sonra hesabımızı ödeyip dükkandan çıktık. Artık kendimi çok rahat hissediyordum. En azından Buket'e daha fazla yalan söylemek zorunda kalmayacaktım. Derse ancak yetişebilmiştik. Aslında biraz erken gelip kütüphaneye gidecektik ama çok trafik vardı. Derslerimizin aralarında kütüphanede ineklemeye başladık. Çünkü bayağı eksiğimiz olduğunu finaller yaklaşırken ancak fark etmiştik.
Bugün Toprağı okulda görememiştim. Galiba gelmemişti. Veya biz sürekli aralarda kütüphanede olduğumuzdan görememiştim. İşe geldiğimde doğruca kıyafetlerimi giyinip bara geçtim. Bugün allahtan tek değildim. Perşembe cuma kalabalık oluyordu dükkan. Mertle siparişlere anca yetişebiliyorduk. O kadar çok rakı satmıştık ki artık alt barda Müslüm baba Orhan baba çalmaya başlamıştı. Dertli insandan anlayan dertli adamlar. Üst bardan rakı taşıya taşıya yorulmuştum. Sanırsan şişe şişe su satıyorduk.
Mertle konuştuktan sonra çıkmak için soyunma odasına gitmiştim. Ben part time çalıştığım için Mert kapanışı tek başına yapacaktı. Yazık çocuğa çok kalabalıktı bugün. En azından Müdür Anıl Bey yanına üst barda fazla eleman olduğundan birini yollatmıştı. Dükkandan çıkar çıkmaz üşümeye başladım. Çok soğuktu yine. İnşallah hasta olmazdım. Bana sıcacık çorba yapıcak annem taa Eskişehir de kalmıştı. Annem aklıma gelince onu ne kadar özlediğimi fark ettim. Hemen odama girer girmez haftaya pazar gününe Eskişehire tren bileti aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Boy
Teen FictionSevdiğim adam karşımda duruyordu. Ona sadece uzaktan bakmakla yetiniyordum. Yılbaşında beni de evindeki davete çağırmasıyla başlamıştı herşey. O kadar alkol almıştım ki az kalsın bayılacaktım. Beni kendi odasına götürdükten sonra bir anda dudakların...