6

476 28 8
                                    

 
Bundan dört yıl önce liseye geçtiğim yıl lise ortamını görünce afallamıştım. Gaydim bununda farkındaydım. Ergenliğimin ilk yıllarındaki o hormon artışları gördüğüm her erkeği bana çekici gösteriyordu. Ama bunun benim için çok yanlış olduğunuda biliyordum. Türkiyedeyiz sonuçta. Homofobik insan dolu her yer. Homofobik insanları geçiyorum bunun yanlış olduğu düşüncesiyle yetişen insanlarla çevriliydi etrafım. Kimseye eşcinsel olduğumu söyleyemem beni daha da yalnızlaştırıyordu. Sürekli ağlamalar yalnız kalma isteklerim gün geçtikçe artıyordu. Etrafımdaki insanlarla iletişime geçtiğimde onların da eşcinsel olduğunu düşünmeye başlıyordum. İletişim bozukluğum da tam o zamanlar başlamıştı. Yıllar geçti lise üçe başladım. Etrafımdaki eşcinselliği sorun eden insanlar gibi eşcinselliği savunmaya başalayan insalarda gün geçtikçe artıyordu. Bu kişlerden birisinde Nazlı'ydı. Nazlı sıkça eşcinsellikten bahsediyor, zavallım bunun yanlış olduğunu düşünerek büyüyen insanlara açıklama yapamaya çalışıyordu. Lakin pek de başarılı olduğunu söyleyemezdim. Nazlı'yla aram oldukça iyiydi. Arkadaşlığımız gün geçtikçe ortak noktalarımızın artmasıyla da artıyordu. Bu konuda gün geçtikçe birbirimize destek olmaya başlamıştık. En sonunda ona güvenim tam olarak sağlamlaşmıştı. Ona açılmayı düşünüyordum. Birgün beraber okul çıkışı bir cafeye gittik. Bir kahvenin kırk yıl hatrı var derler ya işte bizde bundan istifade kahve içmiştik. Daha sonra ona gay olduğumu ne gibi sorunlar yaşadığımı anlattım. Bana "Çok geç kalmıştın ama olsun. Zaten herşeyin farkındaydım. Keşke daha önce söyleseydin de sana zor zamanlarında elimden geldiğince yardımcı olsaydım. Kaya senin ne olup olmadığın benim için hiç önemli değil. Sen benim gözümdeki en değerli arkadaşımsın. Seni kaybetmek için hiçbir şeyi göze alamazdım. Belki farketmişsindir bilmiyorum ama son zamanlarda bende senin bana açılmanı bekliyordum. Sürekli imalı konuşmamın sebebi de buydu. Lütfen yanlış anlama." Çok duygulanmıştım. Oracıkta arkadaşımın boynuna sarılarak yıllarca içinde biriktirdiğim acıları göz yaşımla dökmeye başladım. Gerçekten çok şanslıydım onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için.
   Bu eski anılar aklıma gelince duygulandım. Çok özlemiştim o şapşalı. Ankarada bir üniversite de eczacılık kazanmıştı. Bugün yanına gidecektim. Hemen duş alıp üzerimi giyindim ve erkenden yola çıktım. İkimizde Ankara hakkında bir bok bilmiyorduk. Kızılay da bir cafeye gittik ve kahvelerimizi yudumlamaya başladık. Okuldaki konuları konuşurken yaşadığım herşeyi bir bir anlatmaya başladım. Küçük bir çığlık koparmıştı. Toprağın fotoğrafını görünce. "Kaya canımın içi inşallah çocuk gaydir de belki birlikte olursunuz çok da yakışıyorsunuz maşallah."
   Buket'te gelmişti cafeye. Buket'i Nazlı'yla tanıştırdım. İkiside oldukça cana yakın insanlardı. Dışarıdan gören birisi ikisini yıllardır arkadaş sanabilirdi kolaylıkla. Nazlı'yla vedalaştıktan sonra okula geçtik. Aklım hâla Topraktaydı. Onu görmek için can atıyordum. Buketle bahçedeki cafeye geçmiştik. Tek amacım Toprağı biraz olsun görebilmekti. Ve hayatımdaki tüm şansımı onu görebilmek için harcamıştım sanki. Zaten çoğunlukla cafede arkadaşlarıyla oturduğunu gözlemlerim sonucunda görmüştüm. Özellikle de Şule'yle geliyorlardı. Hem sevgili gibi duruyorlar hem de çok yakın arkadaşmış gibi görünüyorlardı.
Umarım sevgili de değilleridir. Toprak olayını Buket'e de anlatmıştım. Ve Buket'ten çok sevineceğim bir bilgi edinmiştim. Toprak ve Şule sevgili değillerdi. Sadece yakın arkadaşlarmış. Instagrama girdiğimde Toprağın beni takip etmeye başladığını gördüm. Hesabıma nerden ulaşmıştı ki acaba diye düşünürken tek seçenek olarak Buket'in hesabından ulaşabileceği aklıma geldi. Bende onu takip etmeye başladım. Allah Allah yarabbim ne kadar da ponçikti yaaa. Aralarda Buket'i zorla dışarıya çıkarıyordum. Tek amacım Toprağı görmekti. Çimlere oturmuşlar Şule'yle konuşuyorlardı. Şule bizi görünce el salladı. Yanlarına doğru yürümeye başladık. Şule "Günaydın nasılsınız?" "Teşekkürler siz nasılsınız?" Dememe kalmadan Toprak ayağa kalktı ve tek kelime etmeden gitti. Buketle biz bu duruma biraz şaşırmıştık. Şule "Toprağın bugün canı biraz sıkkın kusura bakmayın tek kelime etmeden gitti zaten. Size de ayıp oldu." Buket "Yok canım hiç önemli değil." He he cidden hiç önemli değildi. Sanki beni görünce kaçmış gibi bir hali vardı. Buketle Şule'nin yanına oturduk ve biraz konuştuk. Daha sonra son derse girmek için kalktık. Şule de bizimle beraber kalkmıştı. Onun bölümü farklı olduğundan son dersine girmişti zaten. Çıkışta Buket'in işi olduğundan Kızılay'a kadar beraber yürüdük. Ben iş yerine geçmiştim.
Merdivenleri hızla indim ve soyunma odasına girdim. Çantamı dolabıma koyup üstümdeki t-shirtü çıkardım. Çantamdan aldığım gömleğimi giyerek saçımı düzelttim. Birazda parfüm sıkıp soyunma odasından çıktım. Bara girerken Toprağın geldiğini gördüm. Yine aynı masada oturuyordu. Ama önünde bir şey yoktu. Daha sonra göz göze geldik ve Toprak bana doğru gelmeye başladı. "Bana beş tekila verir misin?" "Tabi hemen hazırlayım" Tekilasını hazırlayıp bar tezgahına koydum. Bugün kapanış olarak tektim. Hafta içi olduğundan dükkan fazla kalabalık değildi. Oldukça sakindi. Sadece arka kısımda birkaç masa doluydu. Bar tezgahına yaslandım ve onu izlemeye başladım. "Bugün anlaşılan dediğimi yapıp az içiceksin galiba." "Aslında canım pek içmek istemiyor ama ilginç bir şekilde de içesim geldi." Paketinden bir sigara çıkarttı. Çakmağının çakmak taşı bitmişti anlaşılan. Bir türlü yakamadı. "Çakmağın varmı?" demesiyle cebimden çakmağımı çıkardım ve uzattım. Oda bana sigarasından uzattı. Marlboro red içiyordu. "Yok teşekkürler Marlboro red çok ağır geliyor bana." Kendi paketimden bir dal da ben çıkarttım ve yaktım. "O sigara tedavülden kalkmamış mıydı? İki hafta öncesine kadar bende kullanıyordum ama hiçbir yerde bulamadım." "Aynen kalktıda. Ben kalkıcağı haberini alınca stoklamıştım." Hafif gülmeye başlayınca bende ona eşlik ettim. "Nerde oturuyorsun?" "Eskişehirden geldim. Yurtta kalıyorum." " Anladım. İyi en azından işe girdiğine göre öğrenmişsin buraları." "Aynen Buket sağolsun çoğu yeri gezdirdi bana." "İstersen bende gezdirebilirim. İnan çok beğenebileceğini düşündüğüm bolca yer var." " Olur. Neden olmasın." " Ne zaman müsait olursun?" Yarın müsaitim. Aslında her çarşamba izinliyim. Yarın sende müsaitsen neden olmasın?" Allahım Toprakla gezicektim yarın. Bunun için herşeyimi verirdim. "Tamam bana uyar. Telefon numaranı verir misin? Haberleşelim duruma göre yarın okula gelmeyeceğim zaten." Telefon numaramı verdim. Ve beni çaldırdı. Ben de onun numarasını kaydettim. Tabi nasıl kaydettim orasını da söyleyim. Doprağım. Allahım çıldırıyorum. Toprak sigarasını bitirdikten sonra kalan tek tekilasını da içtikten sonra kalktı. " İyi geceler ben gitsem iyi olacak. Biraz işim var. Yarın haberleşiriz." "Tamam. İyi geceler."
Şu an rüyalarım gerçek olmuştu sanki. O gün işin ne kadar hızlı bittiğini bile anlayamamıştım.

Little BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin