Arabayı Carla'nın evinin önüne park ettikten sonra içimde gittikçe büyüyen meraka aldırmadan saate bakıyorum.
1.15 PM
Yaklaşık bir saat boyunca stadyumda kaldım fakat bu bana on beş dakika gibi geldi. Çocukların hepsi gerçekten çok iyi. Hem kişilik olarak, hem de futbolcu olarak. Onları daha önce maçlarda canlı olarak defalarca izledim ama hiçbir şey onların bu kadar yakınında olmanın yerini tutamaz. Thomas bana fotoğraf çekilmeyi teklif etti! O an nasıl konuşup onu kabul edebildiğimi hala bilmiyorum. Tabii daha sonra onu İnstagram'a atması, beni takip etmesi var.
Heyecan ve merak midemi kemirirken arabadan inip eve doğru yürüyorum. Basamakları ikişer ikişer çıktıktan sonra kapıyı çalıyorum. Elim daha zilin üzerindeyken kapı açılıyor ve Carla dışarı fırlıyor.
Kolumdan tutup beni ağabeyimin arabasına doğru sürüklerken konuşuyor. "Saat 1.15! 1.30'da orada olmalıyız. Acele et!" Kapıyı açıp sürücü koltuğuna oturuyor. "Anahtarları alayım."
Hiçbir şeyi sorgulamadan anahtarları ona uzattığımda bana minnettar bir biçimde gülümsüyor.Nereye gideceğimizi merak etsem de bana söylemeyeceğini bildiğim için ağzımı kapalı tutuyorum.
Yaklaşık 10 dakika sonra araba durduğunda nerede olduğumuz hakkında herhangi bir fikre sahip değilim.
"Burası arkadaşımın stüdyosu." diye açıklıyor Carla. "İçeri girince herşeyi anlayacaksın."
Apartmanın kapısını açıyor ve beni beklemeden hızla merdivenlere yöneliyor. Ne kadar kibar bir arkadaş! Stüdyodan kastı ne bilmiyorum ama bu işin sonu pek iç açıcı gözükmüyor. Peşinden hızlı adımlarla basamakları çıkıyorum ve ikinci kata geldiğimizde onun ani bir şekilde durması yüzünden sırtına çarpıp bende duruyorum. Bana bakmadan elleriyle saçlarını ve kıyafetlerini düzeltiyor. Kapıyı çalıp beklemesini sessiz bir merakla izliyorum. Bu zaman içerisinde bana sadece bir kez bakıyor ve göz kırpıyor. Bense gülümsüyorum. Kapı gürültüyle açılıyor. Ardından görüş açımıza uzun boylu, sarışın, mavi gözlü bir çocuk giriyor. Sarı saçlı, insanın içini ısıtan bir gülümsemeye sahip.
"Hoşgeldiniz bayanlar!"
Çekingen bir tavırla Carla'nın peşinden içeri giriyorum. Sarı saçlı konuşuyor.
"Hemen başlayalım mı, ne dersiniz?" Gözlerimi Carla'nınkilerle buluşturuyorum ve ona bakıyorum. Sadece bakıyorum. Beni yıllardır tanıyorsa gözlerimdeki bakışların ne demek istediğini anlardı.
"Neresi burası? Neye başlayacağız? Kim bu çocuk?..."
Beni anlamış olacak ki konuşmaya başlıyor. "Sadece beni takip et."
Koridorda sarı saçlının peşinden yürümeye başlayınca bende onun peşinden yürüyorum. Duvarlar krem rengine boyanmış ve üstüne yetmişlerden kalma plaklar, Elvis, Beatles ve Queen posterleri asılmış. Uzun bir koridorun sonundan sola döndüğümüzde gördüğüm şey Carla'nın ne planladığını belli ediyor. Bana gülümseyerek bakarken onu tersliyorum.
"Hayatta olmaz!" Bunu dememi bekliyormuş gibi anında beni cevaplıyor.
"Bu öyle profesyonel birşey olmayacak. Sadece ileride eşine, çocuklarına ve torunlarına dinletebileğin bir şey olsun istiyorum. Ben Mesut'tan bir hafta önce tüm bestelerini yazdığın defteri istedim. -Sen farketmediğin için ne kadar mutluyum, bilemezsin.- Sonra Dirk'le beraber defterde belirttiğin enstrümanları çalacak arkadaşlar bulduk ve şarkılarda hiçbir değişim yapmadan bunları kaydettik. Şimdi eksik olan tek şey senin sesin." derken gözlerinin içi gülüyor. İçimdeki gerginlik ve merak yerini mutluluk ve heyecana bırakırken ona doğru bir adım atıp kollarımı sıkıca boynuna sarıyorum. O da ellerini bana sardığında Tanrı'ya, bana böyle bir arkadaş verdiği için şükrediyorum. Birbirimizi bıraktıktan sonra sarı saçlı yeniden konuşuyor.
![](https://img.wattpad.com/cover/22018027-288-k941447.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM || Mario Götze
FanfictionKollarımdan tutup beni sarstı. "Sana en başında söylemiştim: Onlar acıtır." Sözünü kesip suratına doğru tüm gücümle bağırdım. "Sen nesin peki? Söylesene Mesut! Sen de onlardan değil misin? Sen de futbolcusun." Sona doğru sesim fısıldar gibi çıktı...