-9-

797 43 71
                                    

Ağzım hayretle açılıyor.

"Kime?" diyorum merakla. "Söyledi mi?"

Kafasını iki yana sallıyor. Söylediğini biliyorum ama Thomas'ı zorlamak istemiyorum. Seçenekleri kafamdan geçiriyorum fakat aklıma kimse gelmiyor.

Abim aşık olmuş. Abim. Aşık. Abim ve aşık?

Bu garip hissettiriyor çünkü sanırım bu konu, birbirimizle üzerinde konuşmadığımız nadir konulardan.

O aşk acısı çekiyor.

Bir an kalbim burkuluyor. Aşk acısının nasıl bir şey olduğunu bilirim, o yüzden şimdi yanına gidip ona sarılmak ve herşeyin geçeceğini söylemek isitiyorum. Fakat Thomas'a söz verdim. Bilmiyormuş gibi davranacağım. Eve gidince bu konuyu detaylı düşünmek üzere beynime gömüyorum ve abimin yanına oturuyorum. Sarhoş olmuş ve sürekli gülüyor. Aslında buna seviniyorum. En azından kısa bir süreliğine o kızı düşünmeyi bırakabilir.

O kız.

O kızdan nefret ediyorum. Hayır, abimi kıskandığımdan değil; o kız abimi üzüyor. Bu dünya üzerinde yaşayan kimse böyle bir hakka sahip değil, onu kimse üzemez.

Bir süre sonra Oscar bana dönüp fısıldıyor.

"Mario ile çıkıyorsunuz sanırım." Gülümsemesi oldukça içten. Bir an düşünüyorum. Biz çıkıyor muyuz?

"Sanırım." diyorum. Tek kaşını kaldırıyor. Ona anlatıp anlatmamak konusunda kararsız kalıyorum ama içimden bir ses ona güvenebileceğimi söylüyor.

"Tanışalı çok olmadı ama bir kez randevuya çıktık. Ondan hoşlanıyorum, sanırım o da benden. Ama ikimiz de ağırdan almamız gerektiğine karar verdik. Çıkıp çıkmadığımızı bilmiyorum açıkçası."

Kafasını anlayışla sallıyor. "En doğrusunu yapmışsınız." Gülümsüyorum. Dışarıdan bakılınca yaramaz ve sevimli bir çocuğa benziyor. -Oldukça tatlı bir çocuk.- Fakat aslında oldukça aklı başında ve ağırbaşlı.

Kolundaki saate bakıyor. "Ben artık gitmeliyim, yarınki uçağım çok erken saatte." Ayağa kalkıyor, biz de onunla beraber kalkıyoruz. Öncelikle hemen yanımdaki Mesut'la sarılıyorlar, daha sonra da Mario ve Thomas'la vedalaşmasını izliyorum. Sıra bana geldiğinde gülümsüyorum. O da yüzüne o kocaman gülümsemelerinden birini yerleştirip bana sarılıyor.

"Tanıştığıma memnun oldum Adel." diyor "Ve sonra yeniden görüşmeyi çok isterim."

Gülümsemem tüm suratımı kaplıyor, hatta gözlerimin gözükmediğine eminim. "O zaman sonra görüşürüz."

"Görüşürüz."

--

Mario ve ben, Mesut'u merdivenlerden çıkarmaya çalışıyoruz. Daha doğrusu Mario çalışıyor.

"Adel, biraz yardım etsen hiç fena olmazdı."

Elimle ayaklarımı gösteriyorum. "Bu topuklularla mı?"

Önden gidip Mesut'un odasının kapısını açıyorum ve Mario'nun onu içeri sokmasını izliyorum. Mesut, yarı baygın bir şekilde kendini yatağına atıp birşeyler mırıldanıyor ve anında uyuyuveriyor.

İkimizde aşağı iniyoruz ve kapının önünde durup birbirimize bakıyoruz. Ayakta durmakta zorlandığımı anladığımda onun yaptığı gibi duvara yaslanıyorum. Bir süre birbirimizi izliyoruz. Sessizliği bozan o oluyor.

"Artık gitmeliyim."

Bunu istemesemde kafamı hafifçe sallıyorum. Şu an öyle garip hissediyorum ki, anlatamam. Şimdi ona sarılmalı mıyım? Yoksa öpmeli miyim?

Parmak uçlarımda yükselip yanağına ufak bir öpücük konduruyorum. Geri çekileceğim sırada bileklerimi tutuyor ve kollarımı omzuna sarıyor. Bardaki pozisyonumuza dönüyoruz.

"Sarıl, daha iyi hissettirir." sesi o kadar kısık çıkıyor ki ben bile zor duyuyorum. Bir süre öyle kalıyoruz.

"Sanırım sana aşık olmaya başlıyorum." diyor. Bir an nefesim kesiliyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Ben de ona aşık mıyım? Büyük bir ihtimalle, evet. Kalbim daha öncekilerden farklı bir ritim tutuyor. Mario kendini geri çekip ellerimizi birleştiriyor. Gözlerimi onun gözlerine kilitliyorum. Bu durumda gözlerimi kaçırmamak için irademi oldukça zorlamam gerekiyor.

"Adelinda, Oscar seni elimden almadan benim ol."

Kıkırdıyorum, "Oscar beni elinden almayacak."

"Benimsin yani?" diyor yarım ağız gülümserken.

Fısıldıyorum. "Ben kimsenin değilim."

Ellerini belime dolayınca benimkiler boşta kalıyor ve bende ellerimi onun boynuna sarıyorum. Birden belimdeki ellerini sıkıp beni kendine yapıştırıyor ve dudaklarını dudaklarıma bastırıyor. Önce şok oluyorum, gözlerim kapanıyor fakat sonra tüm vücudum uyuşmaya başlarken ona karşılık veriyorum. Boynundaki elim saçlarının arasına kayıyor ve sarı saçlarını karıştırmaya başlıyorum. Belimdeki elleri yukarıya kayıp beni kendine daha çok bastırıyor. Önce çekiniyorum. Bu benim ilkim. Fakat onun dudakları benimkini yönlendiriyor. Sadece onun dudaklarına odaklanıyorum. Bütün vücudum alev almış gibi. Masum ya da ateşli bir öpüşme değil bu. İki aşığın hikayesi. Ona aşığım ve ben kimsenin değilim, onunum. Kafamı yavaşça geriye çekiyorum. Alnını benim alnıma yaslıyor. Gözlerim hala kapalı. Ve Mario konuşuyor.

"Şimdi, benim misin?"

Gülüyorum. "Beni bir öpücükle etkileyebileceğini mi sandın?"

Bir anda kendimi duvarla onun arasında buluyorum. Bana o kadar yakın ki dudaklarımız birbirine değiyor. Eliyle bacaklarımı beline sarıyor. Ben, daha az önceki şeyin etkisinden kurtulamamışken bu yaptığı şey panik olmama sebep oluyor, korkuyorum. Ama yine de onu öpmekten kendimi alamıyorum. Küçük, korkak bir kız çocuğu gibi yüzümü yüzüne yaklaştırıyorum. Dudaklarımız yeniden birleştiğinde ellerimle onun yanaklarını okşuyorum. Kendini bana iyice bastırdığında inlememek için kendimi zor tutuyorum. Kısa bir süre sonra beni bırakıyor ve ayaklarım yere değer değmez tüm vücudum titremeye başlıyor. Ellerimi ellerinin içine hapsediyor, bu sefer ben alnımı onun alnına yaslıyorum ve gözlerimi kapatıyorum.

"Peki bu seni etkiler mi?" Nefesi yüzümü yalıyor. Cevap vermiyorum.

"Benim misin?"

"Seninim."

--

Mesut'un yanında, onun yatağında yatıyorum. Ben hala az önce olanların etkisindeyim. O ise sarhoşluğun verdiği etkiyle derin bir uykuda. Ona bir teşekkür borçluyum. Çünkü bana güvendi, onun yanında olmama izin verdi. Ve ben, onun güvenini boşa çıkarmayacağım. Mario onu nasıl ikna etti bilmiyorum ama oldukça merak ediyorum, ve ben birşeyi merak edersem mutlaka öğrenirim.

Her şey bir kenara şimdi ilgilenilmesi gereken başka bir konu var. Mesut.

Ellerim onun kısa saçlarını tararken o kızın kim olduğunu düşünmeye başlıyorum. Ama aklıma kimse gelmiyor, tek bir isim bile. Eğer o kızın kim olduğunu bulursam onu gerçekten üzeceğim.

Onun aşk acısı çektiğini düşünmek beni gerçekten üzüyor. Küçüklüğümüzden beri ne zaman birşey olsa hemen birbirimize anlatırdık. Beni üzen Mesut olsa bile beni mutlu edebilen yine oydu. Ve şimdi o üzülüyor fakat onu teselli eden kişi Thomas.

Korkuyorum,

Ya abim bundan sonra üzüldüğünde benim kollarıma sığınmak yerine başkasına giderse?

Korkuyorum,

Çünkü o benim bu hayatta sahip olduğum tek gerçek akrabam.

SEÇİM || Mario GötzeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin