ÖLMEK İÇİN YAŞA 1 BÖLÜM KÜL OLDUM
18 Mart gecesinin soğuk ayazında , incecik bir montla sokaklarda hızlı adımlarla ilerlemeye çalışıyordu bir kız. Keskin soğuk nefesini keserken biraz daha hızlanmasının farkındaydı. Üzerinde ki mont artık ısıtmaz olmuştu.
Artık koşmaya başladığında , nefesi boğazını yakmaya başlamış bacaklarını hissetmez olmuştu. Evine bir sokak kala elini neredeyse yıkılacak bir duvara koyup nefes almaya çalıştı. Geç kalmıştı ! Yine ! Her gece böyle olurdu. Ne kadar hızlı olursa olsun hep geç kalırdı. Okula geç kalırdı. Yemeğe geç kalırdı. Bazen hayata bile geç kaldığını düşünürdü. Bunda on aylık olmasının da bir belirtisi olarak görürdü. Annesinin karnında o kadar rahatı yerindeydi ki gelmek istememişti belli ki . Ama doğmuştu işte. Adının aksine buz gibi bir gecede doğmuştu. Yine bir mart ayı , yine aynı soğuk.
Evinin önüne geldiğinde kısa bir nefes aldı. İçeri girmek zorundaydı. Mecburdu ! Başka çaresi yoktu. Niye mecbur olduğunu bilmese de mecburdu ,işte. Belki de vicdan borcuydu ya onun ki. Nereye kadar gidecek o da bilmiyordu.
Evin kapısını anahtarıyla açıp içeri girdi. Buz gibiydi yine ev. Soğuk ruhsuz. Oturdukları odaya geldiklerinde annesinin ona mahcupça baktığını gördü.
"Sultanım " dedi sevecen bir sesle.
"Yavrum "
Güneş annesine sıkıca sarıldı. "Geç kaldın be yavrum aklım çıktı sana bir şey olacak diye.
Güneş başını "bir şey olmaz " gibisinden iki yana salladı.
"Bana bulaşmaya kalkacak adam dünyaya gelmedi be annem. Korkma sen !"
"Sen böyle diyorsun ya ben daha çok korkuyorum. Kız başına o kadar yolu yürüyorsun gece karanlığında "
"Bir şey olmaz bana. Hem seni meleğimi bırakır mıyım ben hiç . Sahi o nerede ?" diye sordu.
"Mutfaktaydı en son. " diye mırıldandı. Güneş odadan çıkıp küçük mutfağa girdi. Yine olmuştu işte. Her akşam bu manzarayla karşılaşır her seferinde lanet ederdi kendisine. Yetemiyordu ya onlara bir türlü.
"Meleğim "
Melek bir tabureye çıkmış , buz gibi olduğunu bildiği suyla bulaşıkları yıkamaya çalışıyordu.
"Ablaa" diyerek minik dudaklarını büzdü Melek.
"Biz seninle ne konuşmuştuk bebeğim "
"Ama sen çok yoruluyorsun " diye mırıldandı kız çocuğu. On yaşında olmasına rağmen yaşıtlarından daha kısa daha zayıftı meleği. Doğru dürüst beslenemediği için vücudu çok cılızdı. Ne kadar üşümüyorum dese de hemen hasta olurdu.
Güneş meleğinin ellerini havluyla kuruladı. Taburenin üzerinde bile çenesine anca yetişen kardeşine gülümseyerek baktı.
"Bana yardım etmek istiyorsan , okuldan gelince hemen annemin yanına gir ki onu ısıt. Hasta olmasın olur mu ? "
Melek kocaman badem gözlerini ablasına dikti. "Tamam ! "
"Aferin benim meleğime. Şimdi doğru yatağa . Bende şuraları toplayım tamam mı ?"
Melek koşarak annesinin yanına girdi. Güneş hızlı bir şekilde birikmiş bulaşıkları yıkadı. Su buz gibiydi. Ellerinin üzeri kıpkırmızı olmuş soğuktan tahriş olmuştu.
Buz dolabını açtığında derin bir nefes aldı kız. Bazen isyan etmek istiyordu. Bağıra bağıra ağlamak bir şeyleri yıkıp dökmek.
Dolapta biradan ve peynirden başka bir şey kalmamıştı. O da üvey babasınındı. Yine gün içinde gelip o lanet arkadaşlarıyla yemek yemiş olmalıydılar. Buz dolabının kapağını kapatıp çekmeceden bir paket makarna aldı. Suyu ateşe koyup kaynamasını bekledi. En azından kalan peynirle yiyebilirlerdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/116313720-288-k909226.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLMEK İÇİN YAŞA ! ARA VERİLDİ
Ficción GeneralÖLMEK İÇİN YAŞA ! Bu Hikaye de klişeler yok. Mutlu bir hayat yok. Saf bir kız yok. Aşık bir adam yok. Acımazlığın diz boyu olduğu bir dünya da hayatta kalmaya çalışan , karşı karşıya gelmiş iki kişi var. Ölümün soğuk nefesini ensesinde hisseden...