Yoongi iki gündür evde olan Jungkook için endişelenince soluğu evinin önünde bulmuştu. Telefonunu açmamış ve mekana da gelmemişti, bu artık çok sık oluyordu. Endişelenmekten kendini alamazken rahatsız edilmekten de nefret ettiğini biliyordu.
Yavaşça kapıya yaklaştı ve içeriden gelen cılız sesi duydu.
Gitar çalıyordu. Bu yüzden gülümsedi. Büyük ihtimalle yine duyguları ağır gelmişti. Yine de gitmeden önce emin olmak için kulağını kapıya yasladı ve Jungkook'un mırıldanır gibi söylediği sönük şarkı kulağına doluştu.
İçi rahatlamıştı ve arkasını dönerken Jimin'i aramış merak edecek bir şey olmadığını söylerken derin bir nefes alıp işine dönmek için hızlı adımlarla orayı terk etti.
O sırada merdiven dairesinde son dakika zorlukla gizlenen beden fark edilmediği için derin bir nefes aldı.
Jungkook gitarını çalmayı bırakmıştı. Kaşlarını çatmış ve yavaşça koltukta geriye doğru yaslanmıştı. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu ve ne yapacağını bilmemesi onu sadece daha fazla düşünmeye itiyordu.
Düşünmemek bile bir düşünceyken, her şey çok zordu.
Önündeki defterlere bir şeyler karaladıktan sonra her bir sayfayı yarıda bırakıp diğerine geçmişti, ne yazık ki hiçbiri gözüne güzel görünmüyordu ve yer yer karalama yaptığı kağıtları karşıdaki koltuğa attı.
Kafasını koltuğa yaslarken bağladığı uzun saçları ona zorluk çıkartıyordu. Bu yüzden hışımla elini saçlarına atıp lastik tokasını çekip çıkardığı gibi nemli ve dalgalı tutamlar etrafa dağıldı. Bıkkınlıkla koyu renk uzun saçlarını dağıttı ve etrafa yayılan şampuanının kokusu ona anılarını anımsatı.
Taehyung bu kokuyu çok severdi.
Bütün salon birden şampuan değil de anıları kokmuştu sanki buram buram. Biraz özlem de vardı sanki, azıcık da acı...
Gülümsedi Jungkook, onun burnunu her zaman saçlarında hissettiğinde tüyleri diken diken olurdu. Şimdi ise yokluğu onu tatlılıktan uzak bir şekilde ürpertiyordu.
Onun karşısına çıkıp artık hatalarını göz yaşlarıyla sulamak istemediğini, o hataların kuruyup gitmesini istediğini haykırmak istiyordu ama yapamıyordu.
Onunla nasıl tekrar yaşayacağını bilmiyordu.
Tek bildiği şey onun çokça değişmiş olduğuydu. Boyattığı saçları ve verdiği kilosu, giyinişi ve gülümsemesi bile değişmişti.
Bu Jungkook'u çok korkutuyordu.
Onun karşısına çıksa ve hata çiçekleri kuruyup gitse bile, bu onların eskisi gibi olmayacaklarının en büyük göstergesiydi.
Umutsuzluk denizinde boğulmak sorun değildi şu an için. Zaten Jungkook'un pek nefes aldığı söylenemezdi. Nefes almayan biri nasıl boğulsundu? Sadece fazla yakıyordu. Yakması elbet sorundu, çünkü yaşayacak gücü kendinde zor buluyordu.
"Keşke gözlerimi kapatsam ve açsam, sora sol anahtarım yine sol yanımda uyuyor olsa. " Mırıldanışı önce umutları arasında yankı yapmış ardından da göz yaşlarına çarpmıştı. En son durağı da kalbiydi.
Burnunu çekti önce, ağlamamalıydı. Ağlarsa sesi akacaktı ve Taehyung'un en çok sevdiği şey olan sesini kaydedip şimdi atamayacaktı.
Önce biraz mırıldandı, sonrasında sesi çatladı. Yavaş yavaş gözleri doldu, kendini sıktı, derince yutkundu.
Bunu da yapamamıştı işte, becerememişti.
Kendine sinirli olması hiçbir şeyi değiştirmeyecekti, bu yüzden sadece ona bugün söyleyeceği şarkıyı mırıldanırken sessizce ağlamaya devam etti.
Hayattan fazla bir beklentisi yoktu ama son zamanlarda istedikleri şeyler ona ağır gelmeye başlamıştı. İsteklerine adımlar atmak istiyor ama yolda bir sürü engele takılıyordu.
Mesela bazen fazla hırs yapıyor ve hızlı hızlı yürüyordu, sonucunda ayakları birbirine takılıyor ve yüz üstü düşüyordu. Bazenleri fazla ağlıyordu ve sonra boğuluyor gibi oluyordu. Pes ettiği de oluyordu ama başka yola sapmayı bilmiyordu. Mecburen sol anahtarına ulaşmak için başa dönmeye razıydı.
Hıçkırıklarını yutup yana bıraktığı gitarını aldı ve masanın üstüne duran telefonundan ses kaydediciyi açtı. Ona bir şarkı yazamıyorsa, hep yaptığı gibi söyleyecekti.
Aynı Taehyung gibi.
O, hiç ona sevdiğini söylememişti ama hissettirirdi.
heartsays:
*ses kaydı*"Sana bir şarkı yazmak istiyorum.
Senin gibi tatlı olduğu kadar güzel olan,
sadece sen gittiğinde hissettiğim acının bir ipucu.
Sana bir şarkı yazmak istiyorum."heartsays:
*ses kaydı*"Sana ceketimi ödünç vermek istiyorum,
senin yanağın kadar yumuşak olan.
böylece dünya soğuk olduğunda,
gidebileceğin bir saklanma yerine sahip olacaksın.
Sana ceketimi ödünç vermek istiyorum.""İhtiyacım olan senden aldığım her şeyi, sana geri vermek yapmak istediğim tek şey."
"Sana bir bot inşa etmek istiyorum,
güçlü olduğun kadar özgür olan.
Böylece, kalbinin ne zaman batacağını hissetsen, batmayacağını bileceksin.
Sana bir bot inşa etmek istiyorum."heartsays:
*ses kaydı*"Sana bir şarkı yazmak istiyorum.
Kalbine beni hatırlatacak bir tane.
Böylece ne zaman gitsem, sesimi dinleyebilir ve beraber söyleyebilirsin.""Sana bir şarkı yazmak istiyorum."
"Sana bir şarkı yazmak istiyorum."
taekim:
Ne yapmaya çalışıyorsun?
Jungkook, anlayamıyorum.
heartsays:
Bir şeyler için uğraşacağım, sol anahtarı.taekim:
O 'bir şeyler' için sence de çok geç değil mi?
Bana bu kelimeyi söyleneni istemiyorum.heartsays:
Ben,
bilmiyorum.
Anca cesaret bulabildim.taekim:
Sen ciddi misin?
Aylar sonra mı beni kazanmaya çalışıyorsun?heartsays:
(Görüldü)taekim:
Boşuna kürek çekme.
İyi günler.heartsays:
(Görüldü)xX
Düşüncelerini çok merak ediyorum!
Buraya bunu bırakıp hemen Smeraldo'ya bir şeyler yazmaya koşacağım. Geç kaldığım için üzgünüm, seni seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
songs that i want to sing for you | taekook
Fanfiction[semi-texting] Hatalar arasında açan çiçekler bazen özür gözyaşlarıyla, bazen affedilme gülüşleriyle sulanırdı. Şimdilik kuraklık çekiyorlardı. heartsays: *ses kaydı* "Eğer bu sadece feromonlardan kaynaklanıyorsa, Keşke senin de benim için birazcı...