Jeon Jungkook bir haftanın ardından mekana dönmüştü. Yine yüksek taburesinde oturmuş boş gözlerle önünde duran tek boş masayı izliyordu.
Oraya kimseyi oturtmazdı.
Elektro gitarını tek bacağına yaslamış ve gevşekçe tutuyordu. Ruhu çekiliyor gibiydi, hiçbir şeyi sıkı sıkı kavramak istemiyordu. Gücü olduğunu da düşünmüyordu.
Nefret ettiği sigara kokusu üstüne sinmişti. Kaçıncı içip ters çevirdiği bardağı bilmiyordu ama Yoongi'nin garson çocuğu bir daha içki vermemesi için uyardığını tahmin ediyordu.
Saçları görüş açısını büyük bir ölçüde kapatırken dalgaları dağınıkça saçılmıştı alnına. Göz altlarındaki koyu renkleri kapatmasını umdu, Jungkook.
Yaşıyor gibi değildi.
Yaşamayı taklit ediyordu.
Başkalarından görüyordu, onlar gülüyordu. Bu demek oluyordu ki yaşarken mutluyum. O yüzden o da gülüyordu, mutluyum taklidi için. Sonra bir bakıyordu, insanlar tasasızca nefes alıyordu. Jungkook da öyle yapıyordu.
Yapmazsa, yakıyordu.
Boş vermişlik içinde olmak istediği yegane şeydi. Ama o hiçbir zaman umursamaz biri olamamıştı. Her şey üstünde düşünmek ve umursamak istemeden yaptığı şeylerdi. Çoğu insanın da böyle olduğuna inanıyordu.
Düşünceleri öyle bir geziye çıkmıştı ki beyninin içinde, giderleri için asla gücünü yetiremiyordu. Her şey için fazlaca zahmet istiyorlardı, oturdukları her lokantada hesap o kadar kabarık geliyordu ki, bazen her şeyi bırakıp kaçası geliyordu. Hele konakladıkları oteller, onun direnme gücüne resmen hakaretti. Fazla masraftı, ağırlıktı. Düşünceleri onu hiç düşünmüyordu, nasıl kalksındı bütün her şeyin altından tek?
Yavaşça söyleyeceği son şarkı için düşüncelerinden izin istedi. Sadece biraz rahat bırakmalarını istiyordu. Onu dinleyen ve bir şeyler için onca insan varken sadece bir iki şarkılık zaman istiyordu. Biraz çakırkeyifti, hafif sallanıyor gibiydi etraf. Umursamadan boğazını temizledi, yorgun bünyesini zorladı her zamanki gibi.
Gitarını bir kenara bıraktı, yorgun sesini çıt çıkmayan mekanda yankılandırmadan önce telefonunun ses kaydını açtı.
"Uyumam için bana şarkı söyle.
Uyumam için bana şarkı söyle.
Yorgunum ve ben,
yatağa gitmek istiyorum."Yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Loş ışıkta parıldayan gözleri, yavaşça kirpiklerinin yaşlarla dolmaya hazır olan gözlerini gizlemesine izin verdi. Sonra Taehyung'la olan sabahları gözlerin kapatmasını bekliyormuş gibi göz kapaklarına ilişti.
Gülümsemesi büyümüştü. Hatta ağzından belli belirsiz bir kıkırtı kaçtı.
"Uyumam için bana şarkı söyle.
U-uyumam için bana şarkı söyle
ve sonra beni yalnız bırak.
Sabah olduğunda beni uyandırmaya çalışma,
çünkü gitmiş olacağım."Bu son zamanlarda düşündüğü tek şeydi, gitmişti ilk başlarda ama sonradan dayanamamıştı. Nasıl hatalarını her bir gün boğazına dizilip çiçek açarken gitsindi ki? Çiçekler ona soluk alması için izin vermiyordu.
Koparmaya da kıyamıyordu.
"Benim için kötü hissetme.
Bilmeni isterim ki, kalbimin en derinlerinde,
gittiğim için çok memnun hissedeceğim."Gitmek istiyor, mutluluğu bu olarak görüyordu. Görmesinde bir şey yoktu, gerçekleştirememesi içinde daha büyük yaralara çiçek açıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
songs that i want to sing for you | taekook
Fanfic[semi-texting] Hatalar arasında açan çiçekler bazen özür gözyaşlarıyla, bazen affedilme gülüşleriyle sulanırdı. Şimdilik kuraklık çekiyorlardı. heartsays: *ses kaydı* "Eğer bu sadece feromonlardan kaynaklanıyorsa, Keşke senin de benim için birazcı...