Bu bölümü bana ilk yorumu yapan @azuraalexis e armağan ediyorum :)
Koşmam mı gerekiyordu? Yoksa kendi kendime kuruntu mu yapıyordum? Ben bunları düşünürken ayaklarım istemsizce koşmaya başlamıştı. Yağmur yüzüme vururken daha da hızlı koşmaya başladım. Bahçe kapısını açıp içeri girdiğimde kendimi biraz daha rahat hissediyordum. Bir de eve girseydim hepsi tamamdı. Zili çaldıktan hemen sonra kapı açıldı. Annem sanki beni bekliyor gibiydi. Nefes nefese içeriye daldım.
"Ayça, niye bu kadar geç k- Dur bir dakika sen niye koştun ki?"
Arkamdan ayak sesleri duydum, korktum, koştum diyemezdim. Gururum buna el vermezdi. Hem salak gibi gözükürdüm.
"Yağmur yağdığı için ıslanmak istemedim."
"Hadi üstünü değiştir gel, yemek hazır."
Odama çıktığımda pencereye doğru yöneldim. Ne bekliyordum ki? Eğer biri beni takip ettiyse eve girince bırakmış olmalıydı. Dışarıya baktığımda onu gördüm. Kapşonlu!.. Yağmuru hiç umursamadan altında duruyordu. Sanki onu ıslatmıyorlarmış gibi. Kafasını odama doğru kaldırınca hemen içeriye çekildim.
"Harika yaa (!) Artık bir sapığım oldu."
"Ayçaaa, hadi kızım çabuk ol."
Perdemi çekip dolabıma yöneldim. Üstümü lamba kapalıyken giyinmeye karar verdim. Sapık olduğuna göre yanında dürbün falan olmalıydı değil mi? Üstümü giyinip aşağıya indiğimde anneme söylesem mi söylemesem mi diye ikilemde kaldım. En iyisi söylememekti. Hem daha onun benim sapığım olduğu konusunda kesin bir kanıya varmamıştım. Belki bu civara yeni taşınmıştı.
Babam yine evde değildi. Avukat olduğu için sürekli şehir dışında işi olurdu. Kardeşim de arkadaşlarında yatıya kalmaya gitmişti. Bu yüzden evde annemle ben kalmıştık. Annem yine de yemek konusunda geri kalmamış, sanki hepimiz evdeyiz gibi yemek yapmıştı. Bu kadının hiç mi işi yoktu yaa? Gerçi genelde evde olur, çok az iş alırdı. Ama ben onun yerinde olsaydım, çalışırdım. Yani sen git, onca yıl oku sonra evde otur ha? Kafam bunu hiç almıyordu işte.
"Anne, sen niye çalışmıyorsun?"
"Ben çalışıyorum. Sadece işe çok gitmiyorum."
Annem ülke çapında tanınan bir iç mimardı. Genelde zengin insanların evlerini tasarlardı. İşi az almasına rağmen aldığı para öyle değildi.
"Aslında düşünüyorum da ben de seninle birlikte sınava mı girsem?"
Boğazıma kaçan lokmanın etkisinden kurtulmaya çalışırken az daha ölecektim.
"Neee?!"
"Diyorum ki ben de sınava girsem?"
"Anne, lütfen saçmalama yaa."
"Ne var?"
"Sınava niye gireceksin ki?"
"Gastronomi okumak istiyorum. Evde otur otur çok sıkıldım."
"İşte o yüzden diyorum ben de sana çalış diye."
"Yemek yapmayı daha çok seviyorum."
Annemin yüzü asılmıştı. Sanırım bunu ilk bana söylemişti çünkü kardeşimle babam eminim benden daha fazla tepki verirdi. Üstelik yanına destekçi de arıyor gibiydi. Bir anneme bir de yaptığı yemeklere bakarken bunun o kadar da kötü bir fikir olmadığını kendime kabul ettirdim. Sonuçta annemin yemekleri cidden güzeldi.
"Eğer gerçekten istiyorsan..."
"Heh hey! Benim kızım bir tane."
Annem beni sulu sulu öperken ve pestilimi çıkarır gibi beni sıkarken bunu gerçekten istediğini farkettim.
"Anne, tamam, bir dur ya, anneee... ya anneee.. bak vazgeçeceğim şimdi."
Hemen beni bırakıp uslu bir çocuk gibi bana bakmaya başladı. Bazen annemden daha olgun olduğumu düşünüyorum. Yemeğimi yedikten sonra yukarı çıktım. Sıcak bir duş aldıktan sonra ders çalışmaya başladım.
Sabah kalktığımda boynum ağrıyordu. Masada uyuya kalmıştım. Saate baktığımda daha erken olduğunu gördüm. Masada uyumanın bedeliydi işte. Yatağıma yatıp tekrar uyumayı düşünsem de bir faydası olmayacaktı. Uyandıktan sonra geri uyuyamayan biriydim. Odamın balkonuna çıkıp gerindim. Sabahları hava çok güzel oluyordu. Boş boş oturup etrafı seyrettim. Üşüdüğümü farkedip içeri geçtiğimde mutfaktan gelen enfes kokular karşıladı beni. Annem isteğini kabul etmeme karşı jest çekiyordu belli ki. Masada uyumam iyi olmuştu. Doya doya kahvaltı yapabilecektim. Aşağıya inip mutfağa girdiğimde gözlerim beş karış açık kaldı. Pardon ağzım olacaktı. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Bu kadarını da beklemiyordum doğrusu. Annem beni gördüğünde sırıttı.
"Bu kadar erken kalkmanı beklemiyordum."
"Ben de."
"Eee, hadi yemeyecek misin?"
"Sen bunları nasıl hazırladın?"
"Meslek sırrı. Yani olacak inşallah. Ayy, çok heyecanlandım şimdi."
Hiç görmemiş gibi yemeye başladım. Hayatta sevdiğim üç şey var demiştim. Onun dört olduğunu şimdi anladım. Yemek yemekten yürüyemeyeceğimi anladığımda kendimi durdurdum.
"Anne, beni okula sen bıraksan?"
"Sadece bugünlük ama."
"Tamam."
Yukarı çıkıp üstüme rastgele bir şeyler geçirdikten sonra arabaya indim. Annem beni bekliyordu.
"Hadi Ayça, yine geç kalacaksın."
"Anne saat daha çok erken, ben bu saatte otobüse biniyorum. Geç kalmam merak etme. "
"Bugün sınavın var, unutmadın değil mi?"
"Basit bir deneme sınavı anne, gerçek sınav değil."
Annem bana deneme sınavlarının önemli olduğu konusunda nutuklar çekerken okula gelmiştik. Annemle ya da babamla geldiğimde hep nasihat dinlediğim için otobüsle gelmek daha iyiydi bence.
Okul her zamanki gibi sıkıcı bir şekilde geçti. Bugün okulda gerçekleşen en ilginç olay Merve'nin derslerde uyumamış olmasıydı.
Kulaklığımı takmış, müzik dinleyerek durağa doğru yürürken mesaj geldi. Otobüse bindikten sonra mesaja baktım. Gözlerim fal taşı gibi olmuşken ağzımı kapatmaya çalıştım. Mesajı gönderen okuldu ve bugünkü denemede okulda on yedinci olduğum yazıyordu. -Bizim okul her deneme sonrası sonuçları velilere ve öğrenciye mesaj atar.- Şaşkınlığım mutluluğa dönüşürken ailemden isteyeceğim hediyeyi düşünmeye başladım. Birinci mi oldun da bu kadar seviniyorsun demeyin. Bizim okulda -ineklerle dolu olduğunu göz önünde bulundurursak- ilk yirmiye girmek üstün başarı isterdi. Otobüste salak salak hareketler yapmadan ilerlemeye çalışırken sonunda oturacak yer buldum. Ben oturduktan hemen sonra yanıma biri oturdu.
"Merhaba, ben Burak."
Otobüste gördüğü birine kim ismini söyler diye düşünürken yanıma bakmamla onu gördüm.
KAPŞONLU???!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
30 Dakika
FantasíaHayat bazen sıkıcı,bazen heyecanlı,bazen hüzün dolu. Bizi anlayan kimse olmadığını düşündüğümüz anlarla geçiyor ömrümüz. Ve bir gün 'o' nun geleceği ümidiyle. Tesadüfler, şans eseri karşılaşmalar ve mutlu sonlar her zaman filmlerde olur. Bende inanm...