BÖLÜM 3 : SAPIK

34 3 1
                                    

İşaret parmağımla onu gösterirken ''Senn...'' diyebildim sadece.

"Evet,ben. Beni birkaç kere gördün herhalde. Ahh, tabi bir de dün akşam. Neden koştığunu anlayamadığım için seni takip ettim. Sanırım beni sapık falan zannettin. Sana bunu açıklama ihtiyacı duydum ben de. Sizin evin çaprazındaki eve yeni taşındım. Ahh,siz kızlar herşeyin merkezine kendinizi koymaktan çok hoşlanıyorsunuz."

Hızlıca konuştuktan sonra kapşonunu çıkardı. Kafasını iki yana birkaç kez salladı. İç güdüm istemsizce onu süzerken çocuğun teninin ne kadar beyaz olduğunu fark ettim. Sonunda sapık olmadığına kanaat getirdim. Üstelik bir sapığa göre fazla yakışıklıydı.

"Muhtemelen bir sapık olamayacak kadar yakışıklı olduğumu düşünüyorsundur ama yüzüme bakmayı kes."

Ne kadar egoist olduğunu düşünürken önüme döndüm. Sonra aklıma benden dört beş durak aşağıda otobüse bindiği geldi.

"Çaprazımda oturduğunu söylemiştin değil mi? Peki,neden otobüse dört ya da beş durak aşağıdan biniyorsun? Aynı durakta biniyor olmamız gerekmez mi?"

"Her sabah yürüyüş yapıyorum."

''O zaman okulun yanındaki durakta ne işin var?"

Bana dönüp ''Gerçekten mi?'' bakışı attıktan sonra önüne döndü, başını yine iki yana salladı.

"Hala benim senin -senin'i acaip vurguladı- sapığın olduğumu mu düşünüyorsun? İstiyorsan öyle düşünmeye devam edebilirsin. Ama tanımadığım birine özel hayatımdan bahsetmeye gerek duymuyorum. Ayrıca sana her yaptığımı açıklamaya da niyetim yok."

Haklıydı. Biraz fazla abartmıştım. Sanırım daha az Sherlock Holmes okumalı ve izlemeliydim.

"Sanırım sapık değilsin."

"Sanırım mı? Ayrıca bir sapığın bile seni takip etmeyeceğine emin olabilirsin."

"Biraz kibar olabilir misin? Hakaret etmeye gerek yok."

"Hakaret ettiğim falan yok. Güzel olmadığını mı söyledim? Sadece üstündekilere bir baksana,oğlan çocuğu gibi giyiniyorsun."

Üstümdekilere bir göz attım. Altımda eşofman,üstümde ise erkek reyonundan aldığım bir t-shirt vardı. Kız t-shirtlerini sevmezdim. Ne bileyim biraz fazla şey oluyordu fazla...kızsı?

"Podyuma falan çıktığım yok. Okula gidip geliyorum ve rahat bir şeyler giymeyi tercih ediyorum."

"Tamam o zaman, senin zevkin."

Ellerini benden günah gitti der gibi kaldırdıktan sonra geri indirdi. Senin zevkin mi? Zevksiz biri olduğumu mu söylemeye çalışıyordu yoksa ben mi her lafın altında bir ima arıyordum? Düşünmemeye karar verdikten sonra önüme döndüm. Otobüs boyunca konuşmayacağıma dair kendi kendime söz verdim ve kulaklığımda çalan müziğe yöneldim. Daha doğrusu eğer şarjım bitmeseydi yönelecektim. İçimden güçlü bir küfür savurdum.

"Şarjın bitti galiba."

"Başkalarıyla hep böyle ilgili misin? Sana ne benim şarjımdan?"

"Atarlı genç kız tavırlarını bırakır mısın? Komşunuzum ve sen benle ilgilenmek yerine müziğinle ilgileniyorsun. Normalde komşular tanışır, konuşur, birbirleriyle iyi geçinmeye çalışırlar. Bence benim yaptığım değil senin yaptığın yanlış burda."

"Merhaba ben Ayça. Tanıştığımıza memnun oldum."

Elimi sıkması için uzattığımda elime bakıp yine kafasını iki yana salladı.

"Sen adam olmazsın."

Ben zaten kızım adam olamam deyip kendimi bir ergen gibi göstermekten vazgeçtim.

"Ailemle birlikte yaşıyorum. Babam avukat,annem iç mimar. Benden iki yaş küçük bir erkek kardeşim var. Sen?"

"Sadece ben varım."

"Haa, anladım sen şu zengin züppe çocuklarındansın."

"Ailemi trafik kazasında kaybettim, hepsini."

Birden sarf ettiğim kelimeler yüzünden pişman oldum. Düşüncesizce hareket etmiştim

"Özür dilerim, üzgünüm."

Yüzündeki ifadeye bakarak ne kadar acı çektiğini söyleyebilirdim. Yarasını deşmiştim ve bu kadar büyük tecrübelerle baş etmiş olması olağanüstüydü. Yüzüne bakarken ne kadar beyaz olduğunu bir kez daha fark ettim. Ölü gibi...

"Soru sırası bende."

Sanırım bütün sorunlarını göz ardı etmeye çalışıyordu.

"Seni dinliyorum."

"Hiç biriyle öpüştün mü?"

"Ne?? Hayır. Yani sana ne bundan?"

Ne yaptığımın farkına varmadan saçmalamıştım yine. Yüzümün domates gibi olduğuna eminim. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu ki? Fazlasıyla aklımı karıştırıyordu. Pis pis sırıtmaya başladı.

"Bir soruyla seni nakavt ettim. Gerçekten hiç öpüşmedin mi? Yanaktan bile mi?"

Yüzümün daha fazla kızaramayacağını anladığımda sonunda konuşmaya başladım.

"Sapık!.."

"Yok artık!"

Tam kafasına bir şaplak geçirmek üzereydim ki ona dokunmamla ortadan kayboldu. Elim havada asılı kalırken beynim ne olduğunu kavramaya çalışıyordu. Ona dokunmamla yok oldu. Ona dokunmamla yok oldu. Ona dokunmamla yok oldu.

YOK?!!

30 DakikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin