***
Siz hiç kendi annenizin cenazesine gittiniz mi? Ben gittim...
Eğer anneniz acılar içinde çığlık çığlığa öldüyse ve onun ölümüne sebep olan o ufak yaratik sizin kucaginizdayken annenizin üzerin e toprak attildigini izlemek...
"başın sağ olsun kızım" işte bu... teselli için bir başın sağ olsun , omzuma iki teselli dokunuşu sonra bir daha göremediğim canım (!) teyzelerim.
"Bu nasıl helva yaa!" diyen ufak çocuklar, içimden boyna dua ediyordum "Allah'ım bende bir rüya görüyor olayım. helvanın tadını beğenmemmiş olayım ".
benim toprağım değil başkasının toprağı ölmüş olsun. Bense toprak olan , annemse tomurcuklarını açan gül.
Ama ölen benim ANNEM!! Ölen Annem! Ölen Benim!!
Ölmüş toprakta ne bitkiler çiçeklenir, ne aşıklar gezinir. Biz ölmüş bir toprakta hayat arayan üç kardeş***
Elimde tutuğum kalemle çözemediğim geometri sorusuna bakıyordum. "Bu nebiçim bir soru ya, çözülmüyor işte" deyip. Her tarafı işlem dolmuş soruya umutsuz vakaymış gibi bakıp test kitabını rastgale bir şekilde yatağıma fırlattım.
2 hafta okula gitmemiştim. Dolayısıyla bütün konulardan geri kalmıştım. Yetmezmiş gibi bir de rehber öğretmenimin bana DELİ damga vurması beni iyice alt üst etmişti.
Annem vefat ettiğinde zaten 15 tatilindeydik. Okul açılınca Besteyle okula gitmiştik derslerde annemi hatırlayınca kendimi tutamayıp ağlıyordum. en sonunda hocamız beni rehber hocasına yönlendirdi.
"kızım öğretmenlerin her ders hıçkırarak ağladığının söylüyor, neden ağlıyorsun, sınıfın ders işlemesini neden engelliyorsun" sonlara doğru sesini yükseltmişti. rehber hocası böyle deyince gözlerim dolmaya başlamıştı. onlara annemin öldüğünü söyleyemiyordum, tek söyleyebildiğim
"O, Yok artık , O Öldü diyebiliyordum." Benim şizofreni olduğumu ve saçma sapan olayları gözler önüne getirdiğimi sicilime işleyip beni daha da kötüye sürükledi. her okula geldiğimde tüm okuldakiler bana " okulun bir şizofreni yoktu, oda oldu" deyip bana alaycı gözlerle bakıyorlardı. Ben yine bestenin kollarından ağlarken nöbetçi gelip
" Hazal Çetin müdür çağırıyor seni" deyip gitti. şaşırmıştım, ilk defa bana alaycı gözlerle bakmayan ablanın arkasından ağzım açık baktım beste beni güldürmek için " kanka kapa şu ağzını şimdi Furkan'ın silgisi ağzına girecek " deyince gülümseyip ıslanmış yanağımı silip sıradan kalktım. Besteyle beraber merdivenleri inip müdürün odasına gelince korkarak besteye baktım acaba müdürde bana şizofren mi diyecekti. Niye insanlar başkasının sıkıntısını dinlemeyip direk yargılıyorlar.
kapıyı tıklatıp içeri girdim müdürümüz oturağına oturmuş bir şekilde bana dik dik bakıp ruhsuzca "otur ,Hazal" deyince oturağa hızlıca oturup müdüre baktım.
"Hazal biliyorum annen vefat etmiş ama yapacak bir şeyimiz yok hayat devam ediyor, bak sen yetişkin bir insan oldun kendine çeki düzen vermelisin, psikolojinin bozuk olmasını anlıyorum ama bunu okula yansıtma, bir an önce toparlan diye sana 2 hafta izin veriyorum psikolojini düzelt ve gel bir daha böyle bir şey istemiyorum okulumda"
Müdürün bana bunlarını demesiyle hışımla yerimden kalktım artık bıkmıştım okuldakilerden, evdekilerden, bana alaycı bakan gözlerden, bıkmıştım .
sesimin yükseldiğini fark etmeden
" hocam siz annenizi gözleriniz in önünde acı çekmesini ,çığlıklar atarak ölmesini izlediniz mi?. Annem ölürken onun yanında bende ölüyordum, ona bir şey yapamadıkça kendi boğazımı sıkıyodum. onun bembeyaz kefeninin üzerine toprak atılırken elimden hiç bir şey gelmiyordu. siz bunların yarısını bile yaşamadınız demi hocam?, çünkü anneniz ölmedi , tamam bana şizofren deyin ama beni de biraz anlayın bende insanım , ben daha lise çağında bir kızken yaşadıklarımı hemen atlatmamı beklemeyin , umarım siz bu acıyı çekmezsiniz hocam, çünkü gerçekten çok kötü bir duygu, benle okuldaki herkes alay ediyor ama ben alay edilecek bir şey yapmadım , sadece annemi hatırlıyorum hocam, bende istemezdim annemin ölmesini ama benim elimde değildi, peki hocam zaten siz beni anlamayacaksınız ama ben yinede söyledim 2 hafta sonra görüşürüz hocam "
odadan çıkarken Müdür'ün gözlerini dolduğunu gördüm, bende ıslanmış yanaklarımı silip kapıyı çekip çarparak kapattım. kafamı kaldırınca okulun çoğunun kapının ağzında olduğunu ve bazılarının gözlerinde yaşlar olduğunu gördüm. Galiba biraz fazla bağırmıştım, ama bu sefer insanlar bana alaycı değil acıyarak bakıyorlardı , bu bakışa da alışmıştım çünkü bu bakışları annemin cenazesinde çok üzerimde görmüştüm . bestede kızarmış gözleriyle boynuma sarılıp
"Hadi gidelim " dedi ona kafa salladım arkamı dönmüş tam giderken okuldakilerin "Hazall" demesiyle onlara döndüm sınıfımızdaki kızların koşarak bana sarılmasıyla şaşırmıştım , ama karşılık vermedim onlar benim bu zor zamanımda benle şizofren diye dalga geçerken onlara nasıl sarılabilirim ki . kendimi onlardan kurtarıp merdivenlere koşarak gittim . ağladığımı görmelerini istemiyordum , sınıfa çıkınca kapıyı arkamdan kapatıp tutuğum hıçkırıklarımı ve bedenimi saldım. İçeri beste girip koşarak bana sarıldı işte tek güvencem ,tek dostum , her şeyde ilk bana inanan kardeşim onun kollarında sakinleştim .
beste kulağıma adımı fısıldayarak beni sakinleştiriyordu. Kendimi toparlayınca kalkıp besteye
"Gidelim mi?" diye sorunca kafasını sallayıp çantasını toplamaya başladı , bende kendi çantamı alıp sırtıma taktım, besteyle beraber merdivenleri inerken beste "kuşum iyi misin " diye bir daha sordunca onu rahatlatmak için gülümseyip "iyiyim canım" deyince oda bana genişçe gülümsedi aşağıya gelince topluluğun dağılmadığını görünce başımı dikleştirip, kapıdan dışarı çıktım ama herkesin gözünün bizde olduğunu biliyordum
Hikayemi sevdiyseniz lütfen yıldıza bakarmısınız 💥
"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yetimin Aşkı
ChickLitBir ailenin bıraktığı 3 kişi bir birine yoldas mi olur sizce yoksa onlar da mı dagilir, annesini yeni doğan kardeşi yüzünden kaybeden kızın hayatı tamamen değişir ablasının davranışları babasının sorumsuzluğu bu kızı ayakta tutacak tek şey sevgisiy...