İZLER

33 2 1
                                    

Gözlerimi açtığım an korkuya kapıldım.
"Neredeyim ben?"
Derin derin nefesler alıp koltukta doğruldum. Ailemle yaşadığım eski günler de yaşadığımı sandım. Gerçek hayatıma dönünce yaşananlar bir bir aklıma geldi. Şimdi bu iğrenç çöplüğüm yabancı gelmiyor. Tek odalı evimde mutfağa gitmek zor olmadığı için hemen su içtim. Saate baktığımda işe geciktiğimi gördüm.
"Siktir, siktiiiir.."
Hemen banyo da elimi yüzümü yıkadım. Yüzüme dokunmaktan nefret ediyordum. Parmaklarım tenime değince o pütürlü kısımlar canımı yakıyordu. İnsanların bana bakıp acımasına, çocukların korkmasına o kadar alışmıştım ki hiçbir tepki artık tuhafıma gitmiyordu. Buna alıştırılmak zorunda bırakıldığım için kendimden, hayatımdan nefret ediyorum. Yinede saçlarımı sağ doğru tarayıp yüzümdeki o dikiş izlerini az da olsa örtüyordum. Sağ yanağımdan kulağıma kadar yaklaşan uzun bir çizgiydi. Bazı izlere alışırsın, bazıları çocuklukta kötü bir anıdır ama bazıları var ki unutulmuyor, cana batıyordu. Aynalardan nefret ettiğim için hemen hazırlanmıştım. Çok oyalanmadan iğrenç sarı etek ve sarı gömlek olan iş kıyafetimi giyip evden çıktım. Bugün bir tuhaflık vardı. O kadar ay sonra ilk defa birilerinin beni izlediğini hissettim. Hızlıca işe doğru yürüdüm. Evime beş dakikalık mesafedeydi ama bu sefer sanki saatlerdir yürüyormuş gibi hissettim.

"Selam, Bob. Sen kızmadan söyleyeyim hastalandım. Kadınsal bir durum anlarsın yaa."
Göz kırparak kocaman gülümsedim. Yalan söylediğimi artık anlıyor gibiydi ama bir şey demiyordu. Kasa arkasından o şişman vücuduyla hem sinirli hem de gülmemeye çalışan bir patron gördüm. İş yerine gelince o içimdeki huzursuzluk az da olsa gitti. Bob, bir patrondan çok bana, abi olmuştu.
"Bence patron sen ol. Ciddiyim, hangimiz patron belli değil. Maaşından keseceğim billl!"
Gözlerimi devirdim. Her zaman bu klişe tehditten sıkılmıyordu. "Bob, kadınsal bir durum dedim ve anlayışsızlık yapıyorsun. Gerçi karın artık olmuyorsa bu durumlarda anlayışsızlık yapman normal."
Kendi çapında söylenmeye başladı. Hemen mutfağa gidip önlüğümü giyerek işe koyuldum. Küçük bir hamburgerci olmasına rağmen iyi kazancı vardı. İş arkadaşlarım hep üniversite öğrencileriydi. Benim halimde olmamak için hem işde çok çalışıp hem de derslerine çok çalışıyorlardı. Herhalde 26 yaşlarına gelince daha iyi yerlerde olmak istiyorlar. Bilmiyorlar ki okulumu erkenden bitirip, en iyi derece alan bir öğrenciydim. Psikiyatriyi bitirir bitirmez hemen kendime özel ofis bile açtırmıştım. O zamanlar her aynaya baktığımda kendimle gururlanırdım. Şimdiyse bir çöplükten farkım yok.
"Sienna, yine daldın gittin. Kaç defa seslendim ama duymadın."
Veee sürekli beni rahatsız eden bir iş arkadaşım. 9 ay geçmesine rağmen hala bu yeni ismime alışamamıştım. O yüzden duysam bile yine dönüp bakmam.
"Kusura bakmayınız, saygıdeğer iş yerimizde işleri çok titiz ve düzgün yapmamız gerektiği için başka şeyleri duymuyor, görmüyorum."
Patronu arkada görünce böyle tatlı espriler yaptım. Sürekli beni rahatsız eden iş arkadaşım, Maria ise bir kahkaha attı. Öyle güldü ki sesi dışarıya kadar çıkmıştır. Gerçek bir kahkahadan ziyade küçümseyiciydi.
"Şu komik yanını bırakmalısın ve dönüp yüzünde ki lekelere benzeyen masaları silmelisin."
Bob, öksürerek Maria'ya kızdığını gösteriyordu. Hiç bozuntuya vermeden işimi yapmaya devam ettim. Eskiden küçücük bakışa, kötü söze, dalga geçene, fazlasıyla haddini bildirir hatta hıncımı alamaz gider döverdim. Şimdi ise o kadar şey yaşadım ki boğazıma bıçak dayasa tamam derim. Yüzüme benzeyen masaları temizliyordum. Bu kadar yerin dibine düşmek için ne yaptığımı bile bilmiyordum. Hayat benimle iyi oynuyordu.

Saatler birbirini kovaladı ve etrafımda ki herkes değişti. İğrenç iş arkadaşım Maria'nın, vardiyası bitip yerine Jack, gelmişti. Kendisi daha yeni birinci sınıf öğrencisiydi ve haşlığını çıkarmaya çalışıyordu. Çok zeki bir çocuktu, molalarını bile kitap okumaya çalışır, bilmediği kelimeleri ayırt edip araştırırdı. Ben sigara içerken sürekli bana sorular sorardı. Her sorduğu sorunun cevabını en iyi şekilde verirdim. Yine bana deli gibi soru sorup cevaplarını bilmeme hayret ediyordu. Sonunda dayanamayıp sordu.
"Bu kadar şeyi bilmene rağmen neden buradasın, Sienna?"
Kocaman gülümsedim. Neyi anlatsaydım, bilemedim. Sadece yüzümde ki izi anlatsam burada olduğuma, nefes aldığıma şaşırırdı.
"Kafanı benimle bu kadar yorma, derslerine çalış ve kariyer yap. Hayalim hep mükemmel bir kariyer yapmaktı. Deli gibi ders çalış, kitaplarını bitir ve kurtul buradan."
Beni onaylayarak kafasını sallıyordu. Yolu izlemeye devam ettim. Sigaram bitmeden diğerini yakıyordum. Aylık üç-beş bir şey kazanıyordum ve onuda sigaraya veriyordum. Akşama doğru iş yeri hareketleniyordu. İnsanlar beni çok yoruyordu. Her zamanki gibi sahte gülümsemelerle günü bitirmiştim. En son masaları temizleyip, patrona el salladıktan sonra iş yerinden çıktım. İnsanlar kendilerini gündüzleri iyi hissederken, ben ise korkuyordum. Her şey apaçık ve görünür. Karanlık geceler de herkes aynıydı. Geceleri dışarı çıkmak korkutmuyordu. Siyahın içinde kaybolduğumu düşünüyordum. Bu hayat benim değildi. Her an ölmeyi isteyen biri için nefes almak çok zor. Sokakta bir ses duydum. Hemen arkamı dönerek, "kim var orada?" dedim.
Karanlıkta hiçbir şey gözükmüyordu. Etraf tamamen sessizleşmişti.
"Sen misin, öldürmeye mi geldin?"
Umutsuzca sesleniyordum. Derin bir nefes alıp yoluma devam ettim. O kadar şey yaşadım ki korkmuyordum. Gökyüzüne bakıp 'ne suçum vardı?' diye iç geçirdim. Eve girmeden önce alt katımda ki teyzeyi ziyaret edip öyle eve girdim. Her zaman halini hatırını sorardım. Şu sıralar biraz boşlasamda o benim hemşirem, bakıcım, hayat kaynağımdı. Bu evde ilk uyandığımda nerede, hangi şehirde olduğumu bile bilmiyordum. Kolum kırık, vücudum da morluklar, daha yeni araba kazasından çıkmıştım. Hiç tanımadığı birine saatlerce ve hatta haftalarca bakmıştı.

Hisli İzlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin