Karşımda göz kapaklarını birbirine sıkıca bastırmış,10-11 yaşlarındaki kız çocuğunu gözümü bile kırpmadan seyrediyorum.Ay ışığının aydınlattığı bu boş arazide ikimizden başka kimse bulunmuyor.Küçük kız,dizlerinin üzerinde başına ne geleceğini bilircesine iki büklüm oturuyor.Elimi pantolonumun arkasına sıkıştırdığım silahıma doğru uzatıyorum ve hiç beklemeden silahı sol elimle kavrayıp kafasına nişan alıyorum.Başımı iyice dikleştirip tek el ateş ederek onu yere seriyorum.
Ufak bir çığlık atarak hızlı bir şekilde doğruldum.Derin derin alıp verdiğim sıcak nefeslerim ve alnımdan boynuma doğru akan küçük ter damlacıklarıyla birlikte gözlerimi bulunduğum yerde gezdirdim.Odamdaydım.Kendimi rahatlatmaya çalıştığım sırada demir kapının ardından ince bir ses duyuldu.Hızlıca ayağa kalkıp kapının sağ tarafındaki küçük camı açtım.
'' İyi misin ? Bağırdığını duydum. ''
'' İyiyim,sadece bir rüya. ''
''Peki.''
Tam camı kapatmaya çalıştığımda elini koyup bunu engellediğini farkettim.
''Gerçekten Liya.İyi misin ? ''
Başımı sallamakla yetindim.Fazla ısrar etmeyerek arkasını dönüp karanlık ve uzun koridorda gözden kaybolana dek onu izledim.Camı yavaşça kapatıp yatağımın üzerine tekrar yerleştim.Başımı yumuşak yastığın üzerine koyduğumda aynı anda yorganımı üzerime çektim.Gözlerimi kapatıp bu gecenin çabucak bitmesini diledim.
Sabah gözlerimi ne kadar yüzüme vuran güneş ışığıyla açmak istesemde,olmamıştı.Neredeyse beş yıldır gözlerimi karanlığa açıyordum.İnsan alışamıyor ama bir süre sonra kabullenmekten başka bir şansı kalmıyor.Giydiğim koyu yeşil pantolon ve kazağımla her zaman ki gibi görünüyordum.Siyah postallarımı ayağıma geçirip saçımı sımsıkı bir topuz yaptım.Ve hazırım.Kapıya ilerleyip kilidi bir çırpıda açıp en az geceki kadar karanlık olan koridorda yürüdüm.Bileğimde ki saatimin ışığı önümü görmemi sağlıyordu.Meydana vardığımda gözlerim çıkış kapısının önünde toplanmış kalabalığa kaydı ve süratle o tarafa koşturdum.Beni gördükçe temkinli bir şekilde bana yol veren kalabalığın arasından geçtim.Biri kız üçü erkek olmak üzere dört yabancı karşımda duruyordu.
'' Neler oluyor burada? ''
Sorduğum soruyla kalabalık sessizliğe bürünürken Akın amcanın tok sesi kulaklarımı doldurdu.
' 'Bunlar savaşta karşı tarafa sığınanlardan,kızım. ''
'' Ha,hainler yani ? ''
Soru sorarmışcasına kurduğum bu cümleye karşın,karşımdaki esmer ve yüzünde çizikler bulunan kalıplı genç,kızgın bakışlarını benimle buluşturdu.Kaşlarımı kaldırıp ifadesiz yüzümü bozmadan bakışlarına karşılık verdim.Bakışmamızı sona erdiren şey bir hıçkırıktı.Benimle birlikte herkes dört hainden kız olanına bakışlarını sabitlemişti bu sefer.Genç kız kendini tutamamış ve gözündeki yaşları serbest bırakmıştı.Güzel bir kızdı.Yaşı en fazla on altıydı.Kumral saçları,ela gözleri vardı.Korkmuş olduğu her halinden belliydi.Acaba buraya gelme nedenleri neydi ? Asıl soru şu olmalıydı.Burayı nasıl bulmuşlardı ? Düşüncelerimden yeniden Akın amcanın sesini duymamla uzaklaştım.
''Ali şunları yemekhanenin yanında ki odaya götür biraz kendilerine gelsinler.Daha sonra neler olduğunu anlar ve ne yapacağımıza karar veririz.''
Aliye söylemişti fakat aslında hepimize söylemek istediğini farkettim.Başımı Akın amcadan çevirip o dört haine tükürürcesine baktıktan sonra başımı eğdim ve odama doğru yol aldım.Arkamda duyduğum tek şey ise hala ağlayan küçük genç kızın iç çekişleriydi.