-6-

311 5 2
                                    

(Beyonce-Scared of lonely ile okuyun.)

" Farklı bir şey var mı ? "

Enesle 'kaya' oluşumuzun üzerinden iki gün geçmişti.Bu iki gün içerisinde küflenmiş peynir gibi kokan,küçücük bir odada alıcıdan gelebilecek olası bir haber için gece gündüz beklemiştik.Bir gelişme yoktu,olacağına dair umudumda yoktu.

" Hayır,hiçbir şey yok. "

Enes'in sıkıntıyla belkide şu kırk sekiz saat içinde yüz kere dile getirdiği cümleyi sadece kafamı sallayarak cevaplamakla yetindim.Elimde mor bir kupa,kupanın içinde ise büyükannemden öğrendiğim bitki çayı vardı.Uzun parmaklarımın seramik kupada çıkardığı sese demir kapının gıcırtısı eklendi.Kafamı o yöne çevirdiğimde 'hain' kızın bakışları bakışlarımla buluştu.

" Şey,girebilir miyim ? "

Şu sorunun ne kadar saçma olduğunu düşünen tek kişi ben miydim ? Zaten buradasın kızım,içeride.

" Tabi Defne,gel. "

Enes'in az önceki sıkıntılı halinden eser kalmamıştı.Gözümün önüne gelen ve bakışımı bulanıklaştıran bir tutam saçımın arasından onun gözlerine bakmaya çalıştım gizliden,o ise adının Defne olduğunu henüz öğrendiğim kıza parıltılı gözlerle bakıyordu.Bana hiç kimse böyle bakmamıştı.Hiç kimse.

" Konuşabilir miyiz ? "

Üzerinde kırmızı renkli bir hırka vardı,yanakları hırkaya uyum sağlamak istercesine kızarmıştı.Pantolununun cebine küçük bir ipek sıkıştırmış,rengarenk ipeğin püskülleri dışarıya sarkmıştı.

" Tabi konuşalım. "

Enes Defneye yaklaşmak için ayağa kalktığında,Defne sanki olasıymış gibi daha çok kızararak başını eğdi ve cılız sesiyle tek bir kelime söyledi.

" Yalnız. "

Kimsenin başka bir şey söylemesine gerek kalmadan hızlıca odadan çıktım.

Beynimde su balonları varmış gibi hissediyordum.Su dolu,aptal ve hiçbir işe yaramayan koca balonlar.Bir iğne alıp tek tek onları patlatmanın hayalini kurdum bir an.Düşünsenize.Beyniniz tüm o gereksiz şeylerden arınmış,tertemiz.Sıkıntı yok,dert yok.Gerçi buraya gelmeden önce de beynimin şuan ki halinden bir farkı yoktu.Tabi balonlar biraz daha küçüktü,biraz daha önemsizdi.Annem bana bazı şeyleri çok fazla sorun ettiğimi söyleyip dururdu.Bu konu da kendisine benzediğimi söyleyip dik dik bakardım ona.Annemle gerçekten çok benzerdik,gerek olaylara bakış açımız,gerek dış görünüş bakımından.Ben onun klonlaşmış hali gibiydim.

Gözümden yanağıma düşen bir damla yaşı çabucak sildim.Şuan önünde bulunduğum yere baktığımda şok içinde kendime kızdım.317 no'lu oda.Burdan gitmem gerekiyordu,aslında hayır buraya hiç gelmemiş olmam gerekiyordu.Üç adım attım ve arkamda ki kapının açılması,ardından duyduğum tok ses beni yerime çiviledi.

" Liya ? "

Bunu bana yapmamalıydı.Susması gerekiyordu,susmalıydı.Gözlerimden akan yaşlar kontrolünü kaybetmiş, bir başkası tarafından yönetiliyor gibiydi.Koluma dokunmasıyla tüylerimin ürperdiğini hissettim.Elini kolumdan iterek ona doğru döndüm.Yıllardır görmemiş olduğum yüzünde biraz gezdirdim bakışlarımı.Sonra ela gözlerine takıldı gözlerim.Kahretsin,babama o kadar benziyordu ki.

" Kardeşim. "

Söylediği tek kelime,onun değil ama benim boğazımı düğümlemişti sanki.Sindirmem için zaman gerekebilirdi,tabi ona ayıracak zamanım olsaydı.Bana 'kardeşim' diyen aslında benim için bir yabancıdan farksız adama iyice yaklaştım.Boyu benden çokça uzundu.Bir şey söyleyip defolup gidecektim,içimde kalsın ve beynimde yeni bir su balonu oluşsun istemiyordum.Omuzlarımı dikleştirip en güçlü sesimle konuşmaya başladım.

" Ben senin kardeşin değilim. "

Kendimi alıcı gözetleme odasının kapısının önünde bulduğumda derin bir nefes alıp içeri girdim.Defne gitmişti,Enes ise korkulu gözlerle bana bakıyordu.Yanım gelip elini yüzüme koymak için kaldırdı ve yapamadan indirdi.

" Ne oldu Liya,iyi misin ? "

İyi olmadığımı biliyordu.Farkındaydı çünkü şuan beni gören herkes bunu anlayabilirdi.Biraz önce koyamadığı elini bu sefer hiç çekinmeden yanağıma koydu ve nazikçe okşadı.Bir saniyeliğine gözlerimi kapattım ve tekrar açtım.

" Liya.Ne oldu ? "

Gözlerimi gözlerine kenetledim.Acaba gözlerinin ne kadar güzel olduğunun farkında mıydı ? Acaba daha önce biri ona bunu söylemiş miydi ? Yanağımda ki eli kendini belli edercesine hareketlendi.Gözümden yaşlar akarken ona en çok ihtiyacım olan şeyi,nefesim yüzüne çarpacak şekilde fısıldadım.

" Bana sarılır mısın ? "

Bu söylediğime ne şaşırmıştı ne de başka bir tepki vermişti.Kolları bana dolanmıştı hemen,tüm bedenimi sarmıştı.Nefeslerimiz küçücük oda içerisinde yankılanıyordu.Gözyaşlarımın göğsünü ıslattığına emindim ama o hiçbir şey söylemedi.Sadece beni kendine daha çok çekmekle yetindi.O bir düşmandı,bir haindi,başka bir taraftan bakarsak ailemin,sevdiklerimin katiliydi.Belki de onun kolları arasında bu kadar güzel hissetmemeliydim kendimi ? O da bana bu kadar güzel sarılmamalıydı belkide ? Aslında gerçek şu ki,şuan hiçbiri önemli değildi.Bu benim en çok ihtiyaç duyduğum şeydi.Birine sarılmam gerekiyordu,bu herhangi biri olabilirdi fakat o buradaydı ve bu kişi o oldu.Olay bu kadar basitti.Saçıma kondurduğu minik öpücüklere karşın ne kadar mümkünse o kadar daha sokuldum bedenine.Kokusunun iyileştirici etkisi olduğunu düşünmeye başlamıştım,iyice içime çektim.Belki iyileşirdim.Şuan için beynimde ki balonlar yoktu,tamamen gitmemişlerdi fakat beni şu bir kaç dakika içerisinde yalnız bırakmışlardı.Enese sarılmakla programlanmış gibiydim,başka hiçbir şey düşünemiyordum.Ne kadar süre böyle kaldık bilemiyorum ama masanın üzerinde ki cihazdan garip seslerin çıkmasıyla birbirimizden ayrıldık.Enes hızlıca sandalyeye oturdu ve hiç anlamadığım cihazın birkaç tuşuna bastı.Elimi oturduğu eski,tahta sandalyenin kenarına koydum ve bir umutla yine aynı soruyu sordum.

" Bir şey var mı ? "

Enes yavaşca bana döndü ve ekranı göstererek konuşmaya başladı.

" Çok şey var. "

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 04, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin