Saat 8'di. O evin kapısının önüne geldiğimde saat 8'di. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Beni eve almasalardı ne yapardım ? En fazla Baray Önür denilen adam evden çıkıncaya kadar onu evinin önünde beklerdim. Peki ya sonra ? Ona ne diyecektim ki ?
"Biletimi çalmışsınız. Lütfen paramı geri verin."
O da bir şey söylemeden parayı bana verecekti. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama aklımda onlarca işe yaramaz fikir vardı ama ne yapacağıma sonra karar verecektim. Sanırım tam o adamın karşısındayken karar vermek en doğrusuydu.
Karşımda duran malikaneden biraz küçük eve bakınca bile başım dönüyordu. İki katlı ve havuzlu ev, beyaz boyanmıştı ve yeni olduğu belliydi. Evin önünde sütünlar vardı ve bu evi daha zengin gösteriyordu. Sütunların üzeri işlenmişti.
Demir giriş kapısınn önünde durdum. Kapı kapalıydı. Görevli küçük kulubesinden çıkıp demir parmaklıkların diğer tarafında durdu.
"Ne için gelmiştin ?"
Aslında benim biletimi çalan ev sahibesinden paramı almak için gelmiştim. Kapıyı açar mısınız ?
"Baray Bey ile görüşmek için geldim." Görevli beni baştan aşağı süzdü. Sonra elimdeki küçük spor çantasına bakıp kafasını salladı.
"Buyurun. "
Demir kapıyı benim geçebileceğim kadar araladı. Neden görüşmek istediğimi bile sormamasına şaşırmıştım ama bunu dert etmedim. Yürümeye devam ettim. Adamla konuştuktan sonra hastaneden Güneş'i çıkaracaktım ve Buse ile sinemada buluşacaktık. Bu yüzden ona hediye olarak aldığımız kıyafetleri küçük bir spor çantasının içine koymuştum. Çantayı taşımak o kadar poşedi taşımaktan kolaydı.
Küçük malikanenin kapısına ulaştığımda zile bastım. Zil normal ziller gibi çalmıyordu. Hoş bir melodi çalıyordu. Melodi kulaklarıma tanıdık gelse de hangi parçadan olduğunu anlayamamıştım.
Zil çaldıktan kısacık bir süre sonra kapı açıldı. Kapıyı filmlerdeki gibi siyah etek ve beyaz gömlek giymiş bir kadın açtı.
"Ben Baray Bey ile gö..." Cümlemi bitiremeden kapı tamamen açıldı ve kadın eliyle beni içeri davet etti.
"Buyrun geçin içeri. " Benden biraz küçük ya da aynı yaşta olan kadının beni içeri davet etmesiyle gerçekten şaşırmıştım. Sorgusuz sualsiz beni içeri almıştı. O da güvenlik görevlisi de aynı şeyi yapmıştı. Olmaması gereken bir şeyler oluyordu.
Yine de Baray Önür ile konuşmayı o kadar kafama koymuştum ki bir şey sormadan içeri girdim. Hizmetçi arkamdan kapıyı kapattı ve önüme geçti.
"Ben sana odayı gösteriyim." Şimdi de direkt Baray Önür'ün odasına mı gidiyordum? Bu işte kesin bir terslik vardı. Ona daha Baray Önür ile görüşmek istediğimi bile söylememiştim.
"Biz aslında sizi yarın bekliyorduk. O yüzden odanız tam hazır değil."
Önümde yürüyen siyah saçlı hizmetçinin söylediği cümlenin bir kelimesini bie anlayamamıştım.
"Beni bekliyor muydunuz ?" diye sordum merakla. Beni nasıl bekliyor olabilirlerdi ki? Kimseye buraya geleceğimi söylememiştim. Buse'ye bile sadece işim olduğunu söylemiştim. İşimi merak etse de söylememek için kendimi tutmuştum. Umutlanmasını istemiyordum. Eğer bu işi başarabilirsem ona olanları anlatacaktım. Bu yüzden bu kadının beni beklemesine imkanı yoktu.
"Evet tabiki bekliyorduk. " Bunları söylerken merdivenlerden çıkmaya başladı. Onu takip ediyordum. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum ama bir umut Baray Önür'ü görürüm diye onu takip ediyordum. Merdivenlerden çıktıkan sonra koridorun sağ tarafındaki 3. odanın önünde durduk. Önümdeki kadın bana kapıyı açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zengin
Teen FictionTesadüflere inanır mısınız ? Her şey bir tesadüf ile başladı. Beste o gün Baray ile çarpışmasaydı cebindeki bileti düşürmezdi . Baray o bileti yerden almasaydı Zengin olamazdı. Eğer çekilişte çıkan sayılardan birisi bile biletteki sayılardan farkl...