''Bunu- bize- yaptırmaya- hakkınız- YOK!'' diye çığlık attı odayı boydan boya karışlayan kız. Sinirle yürürken, kahverengi saçları arkasında aşağı yukarı sallanıyordu.
Dumbledore'un zamankinden biraz daha farklı olan Müdür/Müdire odasında ki her şeyi yıkıp kırma isteğin karşı koyamıyordu. Aptal Seçmen Şapka onu, birinci yılından beri kendisine düşman olan, kendisinin de nefret ettiği, Slytherin'in aptal yılanlarından birisi olan, safkan delisi ve kendini aşırı beğenmiş Draco Malfoy ile eşleştirmişti.
Bu da, en az 5 yıl onunla evli kalması gerektiğini açıkça belirtiyordu. Lanet olasıca Malfoy ile lanet olasıca ( Ve yaklaşık olarak) 1825 gün demekti.
Bakanlık'ın aşırı derecede saçma olan uygulaması yüzünden bütün bunlara katlanmak zorundaydı. Bir yandan odayı arşınlarken, homurdanıyordu.
''Bu-bu yaptıkları tamamen özel hayata saygısızlık! Özel hayatı müdahale! İstismar! İnsanları sadece şu aptal yasa ve aptal savaş yüzünden birbirleriyle evlendiremezler!''
''Bayan Granger, müsade-''
''Savaştan sonra Bakanlık'ın ve Büyüceşura'nın daha mantıklı kararlar vereceğini umuyordum, ama şu olana bakın!''
En sonunda, kendini masanın yanında ki bir koltuğa attı. Ne kadar konuşursa konuşsun işe yaramayacağını biliyordu. Harry gibi, sevdiği birisi ile eşleşse ne olurdu sanki? Ron gibi birisiyle mesela?
''Bayan Granger, müsade ederseniz cümlemi bitireceğim. Seçmen Şapka, sadece birbirlerine en uygun iki kişiyi seçer, ruh eşleri gibi. Dikkatinizi Bay Potter ve Bayan Weasley'e çekmek isterim.''
Hermione, kahkaha isteğini zorla bastırmaya çalıştı. Ruh eşi? En uygun? O ve Malfoy'mu? Muggle-Doğumlu ve Safkan mı? Hayatında duyduğu en saçma şey buydu, hatta hırgür boynuzlardan ya da buruşuk boynuzlu hırhırlardan bile saçmaydı.
''Seçmen Şapka, hata yapmış olamaz mı Profesör?'' diye sordu sesinde ki alayı gizlemeye çalışarak.
McGonagall, ona gözlüklerinin üstünden sertçe baktığında yerine sindi. ''Şimdi, Bayan Granger, sizden Ortak Salonunuza dönmenizi istiyorum.''
''Ama-''
''İtiraz kabul etmiyorum.''
''Ama ya-''
''Kesinlikle hayır.''
Yüzünü ekşitip, oflayarak ayağa kalktı. Kapıyı açmadan önce son kez McGonagall'ı kafasıyla selamladı -ya da uğurladı?-. Kapıyı arkasından kapatırken, Phineas Nigellus Black'in arkasından 'Benim zamanımda böyle davrananları zindanlara asardık...'' diye homurdandığını duydu.
Hogwarts'ın hareketli merdivenlerinden ve karmakarışık koridorlarından geçtikten sonra, sonunda Gryffindor Kulesine gelmişti. ''Kanlı lolipoplar.'' dedi Şişman Leydi'ye. Portre, suratını ekşitip ileri doğru savruldu.
Hızla içeriye doğru tırmanıp, Gryffindor Ortak Salonunun sıcaklığına kavuştu. Şöminenin önünde ki koltukta oturan Harry ve Ron'un arasına attı kendini.
''Nasıl gitti?'' diye sordu Harry. Bir yandan da Astronomi dersi için günlük Yıldız Haritasını tamamlıyordu.
''Berbat.'' diye iç geçirdi Hermione. Tam Ron'a bir şey sormak için dönecekti ki onun durumunu hatırlayınca hemen sustu.
Ne zaman birisi onunla konuşmaya çalışsa, kafayı sıyırmış gibi ''Parkinson ile...Parkinson ile....Parkinson ile...'' diye mırıldanmaya başlıyordu.
Bacaklarını kendine çekip, şöminede dalgalanan ateşi izlemeye başladı. Saçma ve saçma olmayan düşüncelerinde dalmıştı.
Normalde, şu an ya ödev yapıyor olurdu, ya da kitap okurdu. Ama böyle bir durumda kafasını onlara veremeyeceğini biliyordu. Harry ve Ron'a iyi geceler dileyerek, hızlı adımlarla savaştan sonra Ginny -O'da 7. Sınıftı- ile paylaştığı odasına girdi. Normalde bir odada 4 kişi uyumaları gerekirken, Harry, Ron, Ginny, kendisi, Neville gibilere özel odalar verilmişti.
Sabahleyin, korkunç bir baş ağrısı ile uyandı. Kafasını yastığından kaldırır kaldırmaz tekrar atmak zorunda kalmıştı. Eğer Ginny onu zorlamasaydı, bütün gün orada kalabilirdi.
''Hermione! Sihir Tarihine geç kalacağız!'' diye yatağının dibinden gelen seslere daha fazla dayanamadığı için homurdanarak banyoya doğru ilerledi. Kısa bir duş alıp, saçlarını kurutup, dişlerini fırçaladıktan sonra üstünü giydi.
Dışarı çıktığında Ginny çoktan hazır, onu bekliyordu. İkisi beraber Sihir Tarihine yürürken, Ginny yanında yeni (!) dedikoduları anlatıyordu, bu kendisine ne kadar Parvati ve Lavender ile paylaştığı odasını hatırlatsa da, o dedikoduları umursayan birisi değildi. Aklında bugünün konularını tekrar ediyordu.
Hogwarts'ın tek hayalet öğretmeni olan Profesör Binns'in sınıfında, ders boyunca Profesör dışında konuşan olmazdı. Profesör, her gün dersini monoton bir şekilde anlatırken öğrenciler dersin ilk 20 dakikasında uyukluyordu, eğer hava oldukça sıcaksa bu 10-15 dakikaya da inebiliyordu. Çoğu kişiye göre, Profesör Cuthbert Binns'in öldüğünden bile haberi yokmuş.
Sadece, 2. sınıfta, Hermione Sırlar Odası hakkında bir şey öğrenmek için sözünü kesmişti.
Hermione, Harry ve Ron'un arasında ki yerini alıp, kitaplarını çıkarttıktan sonra sessice dersi dinlemeye başladı.
Profesör Binns, her zaman ki gibi sanki öğrencilerin burada olduğundan haberi yokmuşta sadece kendisi için anlatıyormuş gibi, o uyku getiren ses ile konuşarak sıraların arasında uçuyordu. Fazla geçmeden Hermione, sağında oturan Harry'nin horlamasını duyar gibi olmuştu.
Herkes iyice sızmışken, çat diye açılan kapı yüzünden bütün sınıf yerinden sıçradı. İçeriye, Profesör McGonagall girdi.
Binns, sınıfı ilk kez görüyormuş gibi yerine çakılmıştı. ''İzin verirseniz, Profesör, duyuruyu yapmam gerek.'' diye konuştu otoriter sesi ile McGonagall.
Profesör Binns, gözleri hala aynı şekilde açıkken yavaşça masasına doğru süzüldü. O sırada McGonagall, elinde ki parşömeni açmış yüksek sesle okuyordu.
''Büyüceşura'nın yeni verdiği kararlar ve yeni çıkartılan yasalar doğrultusunda, Hogwarts'ta eğitim gören bütün 6. ve 7. sınıfta olan büyücü ve cadılar, Madde E, 4. Bent'e göre eşleri ile kendileri için özel olarak ayrılmış kısımda, kendi eşleri ile yeni alanlarında yaşayacaklardır.
Sihirli Evlilik Kararnamesine uymayan, uygulamayan, karşı çıkan ve ya her türlü eksi eylemi gerçekleştiren büyücü ya da cadının asası kırılarak, Büyü Dünyasından atılacaktır.
Sihir Bakanlığı.''
''BUNU YAPMAZSINIZ!'' diye bağırdı Ravenclaw'dan erkek bir öğrenci. Hogwarts tarihi boyunca, Binns'in Sihir Tarihi sınıfı böyle sesli olmamıştı.
Bazıları kendi arasında fısıldaşırken, diğerleri bağırıyordu. Hermione ise içinde dalgalanan siniri daha kaç saat tutabileceği hesaplıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me ● dramione.
FanfictionHer şey Başkanlığın yeni bir uygulamayı yürürlüğe koymasıyla başladı.