İlk uçaktan indiğim anda beynim durdu. Çok kalabalıktı ve herkes bir acele içindeydi. Zar zor insanlarin içinden sıyrılıp bir köşeye geçtim. Bir yandan da koca bavullarımı idare etmeye çalışıyordum. Oturacak yer bulur bulmaz ilk işim annemi aramak oldu.
"Anne ben indim."
"Tamam kızım. Oradan bir taksi tut ve kampüse git." dedi annem sanki dünyanın en kolay şeyiymiş gibi.
Birden paniğe kapıldım. Daha önce babamın memleketi olan İskoçya hariç hiç yurt dışına çıkmamış olan ben, Londra gibi koskoca bir şehirde tek başıma nasıl idare edecektim?
"Anne burası çok kalabalık."
"Ee?"
"Geri dönüyorum ben."
"Kızım saçmalama. Azcık sabrediver, bir kaç güne ben de gelicem beraber eşyalarını yerleştiririz. Bu senin en büyük hayalindi, her şey güzel olacak tamam mı? Şimdi derin bir nefes alıyorsun ve kendine güvenli bir taksi buluyorsun. Hadi bakayim."
Annemin tavsiyesine uyarak derin bir nefes aldım. Boş bulduğum bir yere oturdum ve etrafa bakınmaya başladım. Her milletden her türden insan vardı. Tam da hayal ettiğim gibi. Kimse kızıl saçlarımdan dolayı bana tip tip bakmayacaktı. Birden buraya içim ısındı.
Yemek satan mağazaların olduğu yere göz gezdirirken birden tatlış bir donut dükkanı gördüm. Evet bu da en cok istediğim şeylerden biriydi. Çünkü Ankarada donut dükkanı çok nadir var ve çok pahalı.
Böylece mutlu mesut ve aç bir insan olarak valizlerimi yüklenip donutcının yolunu tuttum. Kasada saçlarını arkadan toplamış genç bir çocuk vardı. İstediğim donutları tek tek sayarken birden fazla obur olduğum için utandım. Ama hemen geçti. Çünkü burası Londra, burda her şey mübah. Her şey degil tabi ama neyse.
Çocuk poşeti bana uzatırken, "Burda yeni misin?" diye sordu.
Omg! Bana soru sordu! Kalbim hızla çarpıp kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. "mnm..yes" gibisinden birşeyler geveledim. Ve ona bakmadan parayı uzattım. Sıcak bir şekilde gülümsedi ve, "Umarım burayı seversin dedi."
Ben de sırıttım ve para üstünü alarak dışarı çıktım. Kızardığımi fark etmiş olmaliydi. Ne kadar salağım. Ama neyse ki türkçe cevap falan vermedim. Bir an önce bunu yenmem lazım. Beklemediğim anda bana bişey dendigi zaman heyecanlanip saçmaliyorum. Muhtemelen tamamen yabanci bjr yerde olduğum için. Keşke annem burda olsaydı. Ve de umarım bir an önce arkadaş edinirim cünkü yanlizlik cidden hiç bana göre değil.
Kolumda donutlarim, sirtimda devasa cantam ve arkamdan sürüklediğim ben boyutlarinda valizimle berber taksi aramaya koyulduk. Bir süre ne diyeceğimi prova ettikten sonra bir kaç insana yol sordum. Biri bilmiyorum dedi. Biri bir seyler anlatti ama heyecanlandigim icin tek kelime anlamadim. (Lanet olasi huyum!)
Sonunda bir teyzecik de taksi durağina gidiyormuş gel seni götüreyim dedi. Ben de teyzecigin bir organ mafyası olmadığını umarak onu uslu uslu takip ettim. Sonra beni güvenli gibi görünen bir taksiye bindirdi. Bu tatlı teyzeciğe milyonlarca kez thank you dedikten sonra valizimi bagaja koydum ve arkaya oturdum. Valizimin adı da sarıkız bu arada. Tanıştirmasam darılırdı. Taksi şöforüne "university of london" dedim ve yola koyulduk.
Evet çok cool hissediyorum. Artık üniversiteliyiz canim. Ergenlik gunleri geride kaldi. Partiler, diskolar hazir olun ben geliyorum!
(Onlar da beni bekliyordu zaten.)Merhabalar! Bu ilk hikayemdi. Ve bu karakteri çok sevdim. Umarım sizde seversiniz.😊😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ, İKİ, BİR... KAYIT!
ChickLitPekala, bu benim. Ve hayatım bir filmse, şu an yepyeni bir sahneye başlamak üzereyim. O zaman; Üç, iki, bir, ve KAYIT!