10. bölüm

530 36 11
                                    

Castiel'den devam...

Crowley'e ilk defa acımıştım. Annesi ona berbat şeyler yapmıştı. Hiç Crowley'nin de bir zamanlar küçük bir çocuk olduğu gerçeği hala tuhaf geliyordu. Şeytanlar da eskiden insandı sadece cehennemde ruhları bozulmuştu. Cennete doğru kanatlarımı çırpmaya başladım. Spencer'ı bulmam biraz zamanımı alsa da onun cennetini buldum. Cennette ne kadar mutlu olduğunu gördüm. Kendi kendime kızdım. Böyle bir kadının cennetimizde ne işi vardı. Tabiiki önce Crowley'nin anlattıklarının doğruluunu öğrenmem gerekiyordu. Yanına gidip elimi başına koydum. Anılarının içinde geçmişe doğru gitmeye başladım. Bir süre sonra bir engelle karşılaştım. Daha çok bir duvara benziyordu. Duvarı yıkmadım sadece diğer tarafa geçtim ve Crowley'nin anlattığı herşey oradaydı. Ona eziyet etmesi ve öldürmesi de dahil. Hemen anılarından uzaklaştım ve bilinç altından çıktım. Onu cennetten çıkarıyordum. Arada sırada acıyla inliyordu ama zaten nazik olmaya çalıştığım da söylenemezdi.

'''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''

Dean'den devam...

Cass cennete o ruhu almaya gitmişti ve bende yorgundum. Odama doğru giderken odamın kapısında dikilen Crowley'le karşılaştım.

C:-Sen ve Cass arasında neler oluyor?

Lanet olsun birşeyler anladığını biliyordum. Yalan söyledim.

D:-Hiçbirşey olmuyor. Neden?

C:-Ona olan bakışların değişmiş.

D:-Aramızda hiçbirşey yok.Ben yatmaya gidiyorum eğer kapımın önünden çekilirsen.

C:-Tamam çekiliyorum. İyi uykular uyuyan güzel. Meleğin geri gelirse haber veriyim mi?

D:-Sadece beni rahat bırak Crowley.

Castiel'den devam...

Yanlarına ulaşmama çok az kalmıştı. Oraya vardığımda Dean uyuyordu. Crowley ise içki içiyordu. Elimde taşıdığım çantayı görünce hemen ayağa kalktı. Bir an gözünde zafer pırıltıları gördüğüme eminim. Çantayı açtım ve ruhu görmesi için Crowley'e doğru çevirdim. Yüzüne hemen o sırıtışını yapıştırdı.

Crowley:-Yıllar önce cehennemin jralı olacağımı söylemiştim. Hatırlıyor musun? Senin için özel bir oda ayırdım. Kaybettiğimiz zamanı telafi edicez. Sadece sen ve ben çok eğlenicez anne.

''Anne'' derken sesi iğreniyor gibiydi. Ben onun istediğini yapmıştım. Artık özümü istiyordum.

Cass:-Özüm nerde?

Crowley bana döndü ve çantayı kapadı. Elinde beliren cam şişenin içindeki masmavi saf güç kesinlikle benimdi. Şu an bile kendimi daha güçlü hissediyordum. Elime aldım ve kapağı açıp tamamını kafama diktim. İçimi dolduran enerji parmaklarımı karıncalandırıyordu. Sanki damarlarımdaki kan daha hızlı akıyordu. Hemen dönüp Crowley'e nereden bulduğunu soracaktım ki durduğu yerde şuan Dean duruyordu. Crowley gitmiş ve Dean uyanmıştı.

D:-Neleri kaçırdım?

Arkanma kanatlarımın gölgesini gösterdim. Dean rahatlamış ve mutlu gözlerle bana bakıordu. Ona gülümsedim ve yanına gidip yüzünü ellerimin içine aldım. Gülümsedi. Gülüşü çok güzeldi. Tüm insanoğlunu ve cenneti kıskandırabilecek kadar güzel. Bu gülüşün ve gözlerinin yeşilinin içinde kaybolmak istiyordum. Onu kendim ve duvar arasına aldım. Kızarmıştı ve kalbi çok hızlıydı. Ona böyle hissettirmek hoşuma gidiyoru. Onu kendime daha çok bastırdım sanki mümkünmüş gibi. Dudaklarımı dudaklarına yapıştırdım ve onu sanki son kez öpüyormuş gibi öpüyordüm. Yere ilk düşen şeyler onun gömleği ve benim trenchcoatım oldu. Onunla birlikte odaya ışınlandığımda ilk defa kontrol bendeydi. Dudaklarımı dudaklarından ayırıp boynuna ve sırayla karnına doğru indirdim. Ona iyi hissettirmek beni mutlu ediyordu

'''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''.

Dean'den devam...

Cass ilk kez kontrolü eline almıştı. Dokunduğu heryer yanıyordu. Bu melek bunu yapmayı nerden öğrenmişti. Büyük ihtimalle pizzacı adamdan diye düşündüm. Ağzımdan ''tanrım'' diye bir inilti çıktığında bunu söylediğim için kendime lanet okudum ama artık çok geçti. Cass bunu duymuş olacak ki durdu ve yüzüme baktı. Sanki neden bunu söylediğimi düşünüyordu. Az önce bir meleğe ''normalde'' yapmaması gereken birşey yaparken babasının adını söylemiştim.

'''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''

Castiel'den devam...

Neden ''tanrım'' demişti ki? Kendimi suçlu hissetmem gerekmezmiydi şu an? Ben sadece mutlu hissediyordum. Herkesin yanlış dediği şeyin beni böylesine mutlu etmesi normal miydi? Yaptığım şey yanlışsa bile kesinlikle durmaya niyetim yoktu. Dean pişman gözlerle bana bakıyordu.

D:-Üzgünüm Cass. Ben öyle demek istememiştim ama ağzımdan kaçtı. İstiyorsan hemen durabiliriz.

C:-Hayır Dean uzun zamandır ilk kez mutluyom ve bunu tanrı bile bozamaz.

Onu öpmeye devam ettim ve elimi dahada aşşağı kaydırdım.

'''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''

Dean'den devam...

Cass'in yanında olmak cennet gibiydi. Hayır. Cenneti de görmüştüm ve bu kesinlikle ondan daha iyiydi. Cass'in yanında olmak sanki bulutların arasında uyumak gibiydi. Sanki şu anda herşey durmuştu. Ne canavarlar vardı ne melekler ne de şeytanlar. Sadece O ve ben. Cass'in nefesini kulağımda hissetmemle gözlerimi açtım.

C:-Bu kadar iyi hissettireceğini söylesen daha önce yapardım.

D:-Kapa çeneni küçük melek.

''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''''

Castiel'den devam...

Dean'le olmak tüm duyduklarımca yanlış olsada kendimi harika hissediyordum. Bu gece Dean'e uyku yok gibiydi.

^^^^^^^^^^^^^

Sabaha kadar uyumadık ama Dean çok yorgun duruyordu. İkimizin de üstlerini parmaklarımı şıklatarak giydirdim ve ona sarıldım. Dean de bana sarıldı fakat aradan bir süre geçti. Uyuyamadığını farkedince elimi anlına koydum ve onu uyuttum. Yataktan çıkmayarak Dean'in uyanmasını bekledim. Yavaş yavaş uyanırken sessiz bir küfür savurdu. Onu uyuttuğumu anlamıştı.

C:-Sadece 4 saattir uyuyorsun. Çok yorgundun.

En parlak gülüşünü takınarak.

D:-Cidden yorgundum. Kimin sayesinde...

Hemen yataktan kalkıp Sam'i aradı. Telefonu kapatıp.

D:-15 dakikaya Sam geliyormuş.

Dean mutfağa doğru yürürken onu takip ettim. Hemen kendine kahvaltı hazırladı ve yemeye başladı. Birkaç dakika sonra Sam içeri girdi. Dean'e ufak bir bakış attım ve kulağına doğru eğilerek

C:-Konuşma zamanı.

∞ DESTİEL ∞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin