Av

192 14 11
                                    

Pervasızca davrandığımı biliyordum, bunu fark etmiş olacaktı ki etrafına bakmadan edememişti.İleride yanlış sokaktan gittiğini bile düşünemeden öleceğini bilseydi benim ellerimde,bin kere ölmeyi tercih ederdi aslında.Arkasından yürümeye devam ettim bir süre, ta ki durup arkasını dönene kadar.Bunu neden yapıyorsun diye attığı bakışını görmezden geliyordum.Yanlış ellere düşmüştü çünkü.O gecenin kazananı her zamanki gibi ben olacaktım.Şah damarını açıp bir çeşmeymiş gibi ağzımı dayadığımda, ben mi kaybetmiş olacaktım yani ?..Bir müddet beni süzmüştü.Bu süzüş dış görünüşümün yarattığı korkudan olsa gerekti.Ki bu saatte bende kendimi görseydim eğer korkacağımdan adım gibi emindim...İçinden, biraz sonra atacağı çığlıkların provasını yaptığını biliyordum kaçacak yer aradığını da.Niyetim belliydi, bunu anlamıştı.O gece orda ölecek olması ne ironiydi ama..Bir an onu evime götürmeyi düşündüysem de bundan vazgeçtim.Sokakta ölecek olması ona yeterliydi.Evimde ölmesine luzum yoktu.Önemi de yoktu aslında nerde öleceğinin.Nerde ölürse ölsün acılar içinde öleceğine garanti verebilirdim.Beni süzmesine izin verdim bir müddet daha.Bu beni son görüşü olacaktı, tadını çıkarmasını umut ediyordum.

*   *   *

Aramızda çok mesafe yoktu.Siyah saçları rüzgarda dalgalanıyordu ve gözlerindeki acı görülebilir bir hal almıştı.Sağlıklıydı ve kalbinin delice atışı damarlarına daha çok kanın gittiğinin habercisiydi.Korku iyiydi, adamı dinç tutardı.Vazgeçmeyi denedim bir an.Ama yapamayacağımı biliyordum.

Orada ne kadar kaldık bilmiyordum ama harekete geçmenin vakti çoktan gelmişti bile.Sabırsızlanıyordum artık ve buna bir son vermeyi düşünüyordum.Yanına yaklaşıyordum sakince.Gozlerimin içine bakıyordu, sonsuz kırmızılığın içine.İçimdeki karanlığı görebiliyordu.Benimde istediğim buydu.Bu karanlığı görenlerde çok yaşamıyorlardı zaten.Yanına vardığımda 'lütfen yapma' diyebildi sadece.Ondan sonra da konuşamadı.Buna izin vermedim.Onu dedikten sonra çıkan tek ses de daha önceden provasını yaptığı çığlıklar olmuştu.Konuşmaya değil de çığlıklara izin vardı ancak..Uzun köpek dişlerim şah damarına nazikçe girmişti.Şimdi oluk oluk kan akıyordu ve kanının tadını çıkarıyordum.Beyaz tişörtü kırmızıya boyanıyordu yavaşça.Bir süre sonra çığlıklar kesilmeye yüz tutmuştu,solukları tükeniyordu çünkü.Kalbi atmakla atmamak arasındaki o ince çizgideydi.Son anlarında onu rahatlatmak istercesine bir elimi saçlarında gezdiriyordum.Böyle bir şeyi yapmamam gerekirdi ama, devam ediyordum gezdirmeye.Ve işte..Kalbi sönmüştü artık.Bir daha atmamak üzere durmuştu.Ve ben, kanını içmeye devam ettim.Tek damlası bile ziyan olmamalıydı.

*

Onunla işimi bitirdiğimde kaldırımın kenarına yatırdım.Vücudunda tek damla kan kalmamıştı ve yerlere de hiç damlamamıştı.Bu benim açımdan iyiydi.Kanıtları yok etmekle çok uğraşmayacaktım.Şah damarına açtığım delikleri kanımla iyileştirirken bir yandan da üstündeki kanla kaplı tişörtü çıkarıyordum.Bu tişörtü diğer kanlı kıyafetlerin yanına koyacaktım.Otopsi yapılsa bile kanının boşalmasına sebep olan faktörü bulamayacaklardı.Vücutta bir tane kesik bir yer bile bulamazlardı bu yüzden kanın nasıl boşaltılmış olabileceğine dair soruları yanıtsız kalacaktı.İşimi titizlikle yapardım.Muhtemelen cinayet dosyası bir ay içinde kapanırdı.Bu güne kadar hiç yakalanmamıştım ve yakalanmayı da düşünmüyordum.Gitme vakti gelmişti, gün yavaş yavaş ağarıyordu.Karnım dolu halde evin yolunu tuttum.

Two KillerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin