Bu bölüm Brian'ın ağzından yazılmıştır.Onun düşüncelerini de merak edeceğinizi düşündüm.İyi okumalar..
Brian
Afalladığımı söylesem pek de yalan olmazdı.Engellenmese tam hedefine ulaşacak bıçağı son saniyede dönerek muhteşem bir çeviklikle yakalamaştı ve bu beni şaşırtmıştı.Şimdi de vahşice gülümsemesini takınmış, bana doğru geliyordu.Çabuk olmalıydım.Yoksa ölmem işten bile değildi.Ama daha ne olduğunu anlayamadan ellerini omuzlarımda hissettim.Beni karşı duvara fırlattı ve kaburgalarımdan bir kaçının kırıldığını belirten sesi duydum.Bir kaç saniye sonra yanımdaydı.Omuzlarımı iki yanımdan tutup duvara yapıştırarak gözlerime baktı.Ellerindeki sınırsız gücü hissediyordum şimdi.Bir kaç dakika boyunca gözlerinin kahverenginden kan kırmızısına dönüşmesini izledim.Ardından köpek dişlerinin uzamasını.'Neden benimle ilgileniyorsun?' diye sordu uzun köpek dişlerinin arasından.İçinde yaşanan hiddeti görebiliyordum.'Çünkü sen benim kaderimsin.' deyince alaylı bir gülüş gönderdi.Ona karşı çaresizdim.Görmemesini umarak arkamdaki silaha uzandım.Hala kollarının hapsinde olmama rağmen silahı göğsüne dayayıp bir el ateş ettim.Şimdi bir kaç adım gerilemişti.Bende bunu fırsat bilerek şömineye yöneldim.Elime ok biçiminde sivri bir metal geçirdim ve bana arkası dönük olan Victoria'nın sırtına sapladım.Arka kaburgalarından giren sivri metal göğüs kafesinden çıktı.Yere yığılmasını beklerken, o , göğsüne girmiş olan kurşunu uzun ve sert tırnaklarıyla çıkarıyordu.Kurşunu çıkardığında elleri kan olmuştu.Oku sapladığım yerlerden de kan sızıyordu.Bir kaç dakika sonra da sert yumruklarının tadına baktım.Bir yumruk..Bir yumruk daha..Bir tane daha..Ve bir tane daha..Ve..bir tane daha.Ardından tekmeler..Sayısız yerimden darbe almıştım.Öksürürken ağzımdan kanlar süzülüyordu.Artık neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremez haldeydim ve bilincimin üstüne kara bir çarşaf örtülmek üzereydi.Bilincimi yitirmek üzere olduğumu anlayınca beni bıraktı.Gördüğüm son şey vücuduna saplamış olduğum oku çıkarması oldu.Ardından zihnime derin bir karanlık çöktü.* * *
Gözlerimi hafifçe araladım.Bir yataktaydım ve sokak lambasından pencereye sızan cılız bir ışık dışında her yer karanlıktı.Kalkmaya çalıştım.Üstümden tır geçmiş gibiydi, sağ kolumda ve bir kaç parmağımda sargılar vardı.Büyük ihtimalle kırılmış olmalıydılar.Kaburgalarımda büyüklüğünü anlatamadığım bir acı vardı.Sağlam olan elimle yüzüme dokundum.Yer yer yaralar vardı, kimisi hâlâ tazeymiş gibi duruyordu.En sonunda ayağa kalktığımda sendeledim.Buna rağmen dengemi korumayı başardım.Odadan temkinlice dışarı çıktım ve merdivenlerden yavaşça aşağı indim.Salonun önüne gelince onu gördüm.Arkası bana dönüktü, televizyon izliyordu.Onu orada kaç dakika izledim bilmiyordum ama en sonunda konuştu.'Neden içeri gelmiyorsun Brian?' Başından beri orda olduğumu biliyordu.Yavaşça içeri geçtim, koltuklardan birine oturdum.Televizyonu kapattı ve bakışlarını bana sabitledi.'Beni neden öldürmek istiyorsun?' diye sorarak beni şaşırttı.Ama amacım hiçbir zaman onu öldürmek olmamıştı.Sustum.'Beni öldürebileceğini mi sandın yoksa?' Gülümsedi.Masumluktan çok uzaktı gülümsemesi; bana, kurbanlarımı kesip biçerken takındığım gülümsemeleri andırıyordu.Oturduğu yerden kalkmasını, yanıma gelmesini ve yanıma oturmasını izledim.Bir elini kaldırıp yüzümde, elmacık kemiklerimde ve yanaklarımda gezdirdi.Dokunuşu içimi ürpertmişti.Elleri soğuk ve hisliydi.Daha sonra ellerini, sağ elime uzatıp kırık olduğunu düşündüğüm parmaklarımı avcunun içine aldı.Bense şaşırmış bir halde onu seyrediyordum, yaptıklarına anlam veremeyerek. 'Yaraların ve çatlakların iyileşmek üzere.Sen sormadan ben söyleyeyim yaklaşık 3 gündür burdasın.' Ellerim ellerinin arasından kayıp giderken son kez yüzüme dokundu.Bunun, bana son dokunuşu olmamasını umut ettim.İçimde, yıllarca sakladığım, bir mezar misali gömdüğüm, üstüne kilit vurduğum duyguları yeniden uyandırıyordu.Onu ilk gördüğümde bunu anlamıştım da.Bir kaç gün önce beni öldürmek isterken şimdi aramızda bir barış antlaşması imzalanmış gibiydi.Nedenini anlayamıyordum, yaptığı şey bana garip geliyordu.'Sana bir şeyler hazırladım.Soğusun istemem.' Olduğum yerden yavaşça kalktım.Beni takip etti.Ben masaya otururken o da buzdolabını açmış bir şeyler çıkarıyordu.Bana hazırladığı kahvaltılıkları yerken elinde bir cam şişeyle karşıma oturdu.Elindekinin şişelenmiş kan olduğunu tahmin ettiğimden 'Artık insanları yemiyor musun?' diye sordum,vereceği tepkiyi merak ederek yüz ifadelerini takip ettim.Duygularını okumak hiç bu kadar zor ve karmaşık olmamıştı.Neler hissettiğini bilemiyordum.'Bana herşeyi anlatmalısın.Mesela beni ilk nerede gördüğünden bahset.' Hayatımın çekilmez anlarıdan birisiydi, nereden başlayacağımı bilmemenin verdiği rahatsızlıkla kıpırdandım; aynı şey nerede bitireceğim içinde geçerliydi.Daha fazla düşünmemeye çalışarak anlatmaya başladım.'Seni ilk kez o gece gördüm.Bir kaç blok ötede büyük bir şirketin çatısında kollarımda bir kızlaydım.Dünyadan göçüp gitmesine çok az kalmıştı, ölmesini bekliyordum.Bir an kafamı kaldırıp dışarıyı seyretmeye başladım,işte o an seni gördüm.Uzaktan çok net olarak seni ve neler yaptıklarını görebiliyordum.Şunu açıkça ifade etmeliyim ki sende benim gibisin, yada ben senin gibiyim.Tek farkım onları yemiyorum.' Ağzımdan sözler bir anda boşalmış söylediklerimin etkisiyle huzursuzlaşmıştım.'Sonra seni araştırmaya çalıştım ama hakkında hiç bir şey bulamadım.Sahi kaç yaşındasın Victoria?' diye devam ettim cümleme.Victoria'nın sıkıntısı gözlerinden okunuyordu, az kalsın ne zaman vampir olduğu da soracaktım ama buna daha çok zaman olduğunu düşünerek kendimi tuttum.Bir şeyler demesini bekliyordum oysaki o susuyordu, eski anılarına dalmış gibiydi; boşluğa bakıyordu.Elindeki şişeden bir yudum alarak bana gözlerini kenetledi.Gözlerinde bir çok şey görmüştüm; keder..acı..umut..ve ölümü... Üzerindeki dalgınlıktan kurtularak 'Hayatım kimseyi ilgilendirmez' dedi ve hışımla mutfaktan çıktı.Çıkarken siyah saçları dalgalandı.Sormamam gereken birşey sormuş olmalıydım, aksi taktirde bu davranışını başka hiçbir şeyle açıklayamazdım.
Gece yarısına doğru onu dışarı çıkmak için hazırlanırken gördüm. 'Nereye gidiyorsun?' . 'Karnım aç.' dedi ve kapıyı arkasından çarpıp gecenin karanlığına adım attı.Bir kaç dakika boyunca söylediklerimin onun üstünde bıraktığı etkiyi düşünerek kapalı kapının arkasında dikildim.Her ne yaşadıysa bunlar hiç tanımadığı, kendisine bıçak fırlatıp göğsünden ok geçirmiş yabancı birine anlatılacak türden şeyler değillerdi.Hayatında hiç birşeydim.Bir gün ölüp gittiğimde adımı bile hatırlamayacaktı.Kafamdan bu düşünceleri zor da olsa uzaklaştırmaya çalışarak ağır adımlarla Victoria nın odasına çıktım.Pencere kenarında sade, düz, üzerinde tek bir resim bile bulunmayan siyah bir pikeyle örtülmüş yatağı vardı ve üstünde uyuduğum için dağınıktı.Karşısında kıyafetlerini koyduğu bir dolap bulunuyordu.Yerde halı yoktu; günümüz odalarını anımsatmayacak kadar sadeydi.Ve yine pencereleri siyah kalın perdelerle örtülüydü.Duvarlar şaşırtıcı derecede griydi.Siyahlar için yaratılmıştı sanki.Dolabına doğru yürüyüp kapağını açtım.Bir kaç dakika boyunca karıştırdım, gözüme birşey çarpınca durdum.Yüzlerce kanlı tişört özenle dürülmüş en üst raflara kaldırılmıştı. 'Annen sana başkalarının eşyalarını kurcalamanın güzel bir davranış olmadığını öğretmedi mi kötü çocuk?' Arkamı döndüğümde Victoria'nın deliye dönmüş bir halde çıldırmışçasına beni süzdüğünü gördüm.Gözleri öldürme arzusuyla parlıyordu.Gözlerimi biraz daha aşağı indirdiğimde bunun sebebini de anlamış oldum.Ellerinde 10-11 yaşlarında sarışın, üstü başı yırtık ve çamurlu küçük bir kız çocuğu çaresizce debeleniyor, sessizce ağlıyordu.Ona soran gözlerle bakarken benim bile kanımı dondurmaya yetecek sözleri fısıldadı: 'Bu minik kızın kalbini sökmeni istiyorum.' Dudakları vahşi bir şırıtışla yukarı kıvrılmıştı.Kız hâlâ ağlıyordu..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Killer
VampireSonradan hayatına dahil olan bir insan..Bir katil.. Bir vampirle bir katilin kusursuz dansı...