Sabah uyandığımda dün gece geç yattığım için uykumu alamamış olarak kalktım.
Paris'te de erken kalkardım okul olmasada. Biliyorum gıcık bir durum ama alışkanlık olmuş sanırım.
Banyoya gittim elimi yüzümü yıkadım. Sonra odaya dönerek Eylül kalkmış mı diye baktım . Ama uykucu ablacım hala uyuyordu.
Abiminde uyuduğunu düşündüm ve hiç rahatsız etmeyip aşağı yavaşca indim.
Şükran hanım mutfaktaydı.
"Günyadın küçük hanım. Kahvaltınızı hazırlayım mı?"
"Günaydın. Teşekkürler kardeşlerimle yemek isterim." dedim. Zaten abimi çok özlemiştim ve ikizim olmadan da pek bi şey yapmazdım. Bunları düşünerek salona yürüdüm.
Salon büyük ve ferahtı.
Beyaz koltuklar ve ahşap yerle oldukça hoş duruyordu . Kendimi kanepeye atıp televizyonu açtım. Ama hiç bir şey ilgimi çekmiyordu. Özelliklede Türkçe olması çünkü bazen hiç anlamıyordum türk dizilerini. Çok mecazi anlatım vardı. Fransızca daha sade bir dildi.
Eş anlamlar yoktu . Kelimelerin tek anlamı vardı ve kulağa oldukça hoş geliyordu.
Burada kaldığım sürece Türkçemi iyileştirmeliyim dedim kendime.
Merdivende ayak sesleri duydum ve arkamı döndüm. Abim uyanmıştı.
" Bonjour, mon frère aîné. " (Meraba, abicim)
"Günaydın canım" dedi ve yanağımdan öptü.
"Eylül uyanmadı " dedim.
"Peki o zaman Eylül uyanıncaya kadar biraz konuşalım mı seninle ? "
"Ok" dedim ve kanepeye oturdum. Abimin ne konuşacağını merak ediyordum. Ayrıca Türkçe özel ders konusunu açma fırsatı doğmuştu.
"Abicim öncelikle buraya bir ceza için geldiğinizi biliyorum. Ama yanımda olduğunuz için memnunumda. Dün gece sen uyuduktan sonra Eylül'lede konuştuk. Çok isteyerek gelmediğinizi biliyorum. Elimden ne gelirse fazlasıyla yapmaya hazırım. Mutsuzluğunuzu atın üzerinizden." Abim mutsuz olduğumuzu anlıyordu. Ama o kadar da kötü değildik. En azından ben. Eylül'le bu konuyu uzun uzun konuşmamıştık ve ne düşündüğünü tam bilemiyordum.
"Sorun yok abicim. Hem o kadar da mutsuz değiliz. Sen varsın."dedim ve abime sımsıkı sarıldım.
"Pekala. Hadi Eylül'ü uyandırda daha fazla aç kalamayalım?" dedi ve gülüştük. Abim hüzünlü ortamları nasıl düzelteceğini iyi bilirdi.
Hemen odaya gittim ve Eylül'ü uyandırdım.
"Günaydın uykucuuu" dedim ve yanağından öptüm.
"Bonjour,belle" (Günaydın,güzel)
Hazırlanıp aşağı indik.
Kahvaltımız hazırdı. Hemen oturdum ve yemeye başladım. Eylül'ün abime günaydın deyip oturmasıyla onlarda yemeye başladılar.
"Kızlar şimdi size sormam gereken bir şey var. Rahat olabilirisiniz."
" Bien sûr" (Elbette) dedik.
"Yarın pazartesi ve okul var. Kaydınızı yaptırdım. Ama daha gitmeye hazır değilseniz erteleyebiliriz?"
"il n'y a pas de problème" (Hiç bir sorun yok) dedik. İkiz olduğumuzdan çoğu şeye aynı anda cevap verirdik. Biz bundan şikayetçi değildik.
"Bence ne kadar erken başlarsak o kadar iyi alışırız. Ne dersin canım?"dedim Eylül'e. "Sana katılıyorum. Hem İstanbul'u gezdirecek bi kaç arkadaş ediniriz belki." dedi. Bunda ciddi olmadığını biliyordum. Abimi ikna etmek için diyordu. Zaten arkadaşlarla aramızın olmadığını bildiği için bu konudan bahsetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkizler - Gémeaux
Teen FictionEylem ve Eylül ikizleri bir çocuğu benzettikleri için ceza olarak Paris'ten İstanbula'a giderler. Eylem yeni yer hakkında huzursuz abisinin yanında olmalarına rağmen mutsuzdu. Eylül daha iyimser ve yeni şehre alışmaya başlıyordu...