Eylem'in ağzından
Sabah Eylül erken gitmek istedi. Poyraz için olduğunu biliyordum. Ayrıca sabah Kayra'nın beni alması fikrini hiç sevmemiştim. Güvenmeyi öğrenecektik. Birbirimize söz vermiştik ama yine de bunu yapmak istemiyordum.
Telefonlarımızı almıştık. Kayra'yı arayıp onunla gidemeceğimi söylemeye karar verdim.
"Kayra" aferin bana günaydın demedim(!)
"Günaydın Eylem. Erkencisin."
"Evet . Eylül sabah erken gitti. Bende bi yerlerde kahvaltı yapmak istedim " umarım onunla gitmek istemediğimi anlamıştır.
"Olur. Seni sevebileceğin bi yere götüreceğim. Hemen geliyorum." telefonu kapattı. Ah ben onunla okula gitmemek için aramıştım ama şimdi beraber kahvaltı yapacaktık(!)
Bu işe sinir oldum. Kaba davranıp seninle hiç bi yere gitmek istemiyorum demeliydim belkide. Ama bu bile benim için fazla kabacaydı.
Hazırdım. Aşağı indim. Geldiğini duyunca evden çıktım.
"Meraba" dedi gülümseyerek. Arabanın kapısını benim için açmıştı. Ben kaba davrandıkça sanırım kibarlaşıyordu.
Gülümsedim sadece. Teşekkür etmemiştim (!)
O da arabay bindi ve müzik açtı.
"Castle in the snow" dedi. Müzik zevklerimizin aynı olabileceğini düşünmemiştim.
"Çok severim" dedim gülümsedim.
"Biliyorum , yani şey Eylül biraz bahsetmişti" biraz mahcup bi gülümseme takındı.
"Benim hakkımda mı konuştunuz?" şaşırdım.
Eylül buraya alışıyordu. Benimde alışmam için uğraşıyordu. Ama ben henüz hazır değildim buraya.
"Evet. Biraz ikizinden bahsetti." neler söylediğini merak etmiştim. Ama sormadım. Kuru bir şekilde
"İyi" dedim.
"Ne konuştuğumuzu merak etmiyor musun?"
"Hayır" dedim ve sanırım o da konuşmak istemediğimi anladı. Yol boyunca hiç konuşmadı.
"Geldik" dedi ve bana döndü. Sahil kenarında bi kafeye gelmiştik. İstanbul'da en çok sevdiğim şeyin deniz olduğunu düşünmeye başladım.
"Hey Eylem. Nereye daldın öyle " dedi.
"Sahilde çay simit yemek isitiyorum." dedim heyecanla. Umarım kabul etmez ve o kahvaltısını yaparken bende sakince düşünebilirdim.
"Sen istediğin yere otur ben simitle çayı alıp geliyorum" dedi. İşte bir başarısız uzaklaştırma işi daha (!)
Sahile doğru yürüdüm bir banka oturdum. Ben burada ne yapiyordum? En iyisi Kayra gelince gitmeyi söylemek diye düşündüm. Kayra geldi ve elindekileri görünce gerçekten aç olduğumu farkettim. Yedikten sonra da gidebilirdik hem. Kayra bir simiti bitirmeden ben iki simiti bitirmiştim bile :)
Kalkalım diyecektim yanımıza elinde çiçeklerle dolu sepet olan bir teyze geldi.
"Alasın yakışıklı oğlum şu sevdiceğine bir gül " dedi ve bir gül uzattı.
"Hayır yanlış anladınız biz sevgili değiliz " dedim ama Kayra beni dinlemeden gülü aldı ve parasını verdi. Yaşlı kadın gülerek benim yanıma geldi ve "Sen sevmesende bu oğlan seni sever be kızım" diyerek fısıldadı. Sinirlendim ve Kayra'ya dönerek "Niye gülü alıyorsun ki?" dedim bir hışımla.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkizler - Gémeaux
Teen FictionEylem ve Eylül ikizleri bir çocuğu benzettikleri için ceza olarak Paris'ten İstanbula'a giderler. Eylem yeni yer hakkında huzursuz abisinin yanında olmalarına rağmen mutsuzdu. Eylül daha iyimser ve yeni şehre alışmaya başlıyordu...