2

983 182 81
                                    

mardy bum - arctic monkeys

Oh Sehun ile üniversitenin ikinci senesinde, okulun tek edebiyat kulübünün kapısına kafa atarken tanıştım. Elimde birkaç kitap ile kendi kulübüme ilerliyordum ki önünden geçtiğim kapıların, üstünde EDEBİYAT KULÜBÜ yazanına saçlarına gökkuşağının her rengini akıtmış bir oğlanın kafasını vurduğunu gördüm. Elinde birkaç dosya vardı ve gözleri kapalıydı, kafasını her vurduğunda başka bir küfür ediyordu. Yanına ilerleyip de omzunu tutarak arkadaşım senin problemin ne diye sorduğumda ise birkaç saat sonra kendimi edebiyat kulübünün kapısına kafa atarken buldum. Oh Sehun omzunu tutmamla edebiyat kulübünün kapısının önünde bana bu kapıya kafa atmasına sebep olacak derdi ile birlikte bütün geçmişini ve belki de geleceğini önüme sererken onu dinledim birkaç saat.

Oh Sehun bütün gökkuşağı renklerinin bulunduğu saçları, boynunda hello kitty kolyesi ve çantasının içinde her zaman bulundurduğu bir kavanoz çilek reçeli ile aslında bir de edebiyat aşığıymış. Babası yazar olduğundan evinin duvarlarının kitap raflarından oluştuğunu ve okumayı çok sevdiğini, böyle böyle de edebiyat aşığı olduğunu söyledi. Kitap çıkartmak, edebiyat ile ilgilenmek falan filan bir sürü hayali varmış ama bir gün annesi ölüm döşeğindeyken buna demiş ki bana bak Sehun, mühendis olmazsan görüşürüz.

Sehun her ne kadar yüklü bir hayali olsa da annesinin son sözlerini kulağında çınlatarak dişlerini sıka sıka mühendisliği kazanmış. Okulun edebiyat kulübüne de sıkı sıkı sarılmış ama kulüp başkanı en dişli düşmanlarından biri çıkınca kendini kapı önünde bulmuş. Hikayenin geri kalanında da ben Oh Sehun'u buluyordum zaten. Bayağı canımı sıkmıştım hikayesine, ben de yanına çöküp kafamı kulüp kapısına dandandan vurmuştum. Birkaç saat sonra o kapının önünden uyuşan bacaklarımızla topllaya topallaya kalktığımızda da hiçbir şey olmamış gibi gidip çilekli yoğurt alıp kaşığımız olmadan yedik.

Hiç tanımadığım bir oğlanın, üstelik rengarenk saçlı ve hello kitty kolyesi takıp çilekli her şeyi istisnasız seven bir oğlanın hem hikayesine hem de çilekli yoğurduğuna ortak olduğumda Oh Sehun ile forever bff sözü vermesek de yakın arkadaşlar olduk.

Üniversiteyi bitirdiğimizde yollarımızın ayrılacağını düşünmüştüm ama Oh Sehun üniversiteden mezun olmadan ayrılıp babasının yanında çalışmaya başladı, yani evde. Ayrılma sebebini hiç kimseye söylemedi, gayet sorunsuz problemsiz görünüyordu ama ziyaret için evine gittiğim bir akşam evlerinin bahçesindeki su havuzunun yanına çöküp de gökyüzüne bakarak annesinden özür dilediğini gördüğüm zaman yanına oturarak the lumineers açtığımda teşekkür etti.

Ben üniversiteden mezun olduğumda, resimlerim satmadığında, beş parasız kaldığımda, Rigel'ı bulduğum bütün bu zamanlarda Oh Sehun yanımdaydı. Çoğu zaman yüzüne söver sayardım ama Oh Sehun ile ciddi bir kankiliğimiz vardı.

"Chanyeol bu kız çok fazla işiyor bak ben sana söyleyeyim."

Rigel'ın elbisesini düzelterek girdiğim salonda bacak bacak üstüne atmış hiçbir suçu yokmuş gibi oturuyordu. Rigel'ın tuvalet ihtiyacını gidermiştim ve evet, Oh Sehun ile olan bütün düşüncelerim Rigel'ın tuvalet eğitiminde aklıma düşüyordu.

"Suçunu Rigel'dan bahsederek örtemezsin." dedim koltuğa otururken, Rigel'ı yere, oyuncaklarının yanına oturtup yanına birkaç yastık koydum.

Ofladı. "Bulacağım dedim tamam, birkaç gün içinde yeni bir ev kankin olacak."

Ev arkadaşı konusunu ciddi ciddi düşünüp en sonunda şu an yapabileceğim tek iyi şey olduğuna karar vermiştim. İşim yüzünden Rigel sürekli yalnız kalıyordu ve Bayan Dubose'un yaşına tezat yerinde durmayan gözleri ve dili yüzünden artık ona da bırakamadığımdan bakacak kimse olmuyordu. Sehun genelde babasının yanında çalıştığından ona da bırakamıyordum ve zamanın bakıcılarına da güvenemediğimden tek çözüm iyi bir ev arkadaşı bulup Rigel'a bakmasını istemekti. Bu da tıpkı yatılı bakıcılık gibiydi ama nedense daha güvenilir geliyordu.

milk&honey//chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin