undecim

1.3K 195 246
                                    

[story]

park sooyoung, önceden de gittiği evin yolundaydı: kim yerim'in evi.

o, yerim'i seviyordu. yerim'e aşıktı. ona ilk telefon ettiğinden beri içinde uçuşan kelebekleri hissetmeden duramıyor, sesini tekrar tekrar duyabilmek için yerim'in yazdığı her soruda hata bulmaya çalışıyordu. sooyoung, yerim'in sesine muhtaçtı. onun sesi, kalbine işliyordu.

onunla ilk buluştuğunda ve ilk göz göze geldiklerinde hem içinde bir şeyler kıpır kıpır olmuş, hem de kalbi bin parçaya ayrılmıştı. yanında bir adam vardı çünkü sevdiği kızın. daha ne olsundu ki?

o arabadan indiğinde adamın yüzünü görebilmişti. adam ellilerindeydi. saçlarının bir kısmına ak düşmüş, göbeği çıkmıştı. tipik bir memurdu işte. en azından arabanın içinde böyle gözüküyordu.

elinde deri çantasıyla sallana sallana yürürken bir yandan da topuklu ayakkabılarının yerde çıkardığı ses ile tatmin olduğunu hissediyordu. 'tak-tak-tak'. kadın olmayı seviyordu. kadın olmaya dair her şeyi seviyordu. altındaki diz hizasında biten kalem etekten tutun, bembeyaz gömleğine; hafifçe yaptığı makyajından tutun, göğüs kısmına dökülen simsiyah saçlarına kadar.

ilk buluşmaları harikaydı. yerim kendisine karşı çok nazik davranmıştı. birlikte soruları tartışmışlardı ve yerim'i ilk defa o kadar uzun süre konuşurken dinlemişti. yerim kusursuzdu. altındaki mini etekten başlayarak genç kız işi spor ayakkabılarına ve tatlı, pofuduk yeşil kazağına kadar mükemmeldi. kahverengi saçları kısa kesilmişti, ortadan ikiye ayrılmıştı. sesinin tatlı tonuyla bir şeyler söyledikçe kalbinin daha da hızlı çarpması, ona karşı bir şeyler hissettiğinin en büyük kanıtıymışcasına çığlık çığlığa bağırıyordu sanki.

o gün uzun süre sonra ilk kez elleri değmişti sooyoung ve yerim'in. iki kız da birbirine bir süre bakmış, gözlerindeki o yoğun duyguyu önleyememişlerdi. yerim de sooyoung'tan hoşlanıyordu. yoksa neden ona o şekilde baksındı ki?

yerim'in evine gittiği gün ona bir kez daha aşık olmuştu. orada yerim'in küçüklük fotoğrafları vardı. evi bahsettiği gibi gerçekten küçüktü. ama dekorasyonu ve kullandığı renkler o kadar samimiydi ki hiçbir yerde rahat edemeyen sooyoung bile kendini evindeymiş gibi hissetmişti.

sooyoung, yerim kapıyı açtığında onu hüngür hüngür ağlarken görmüş, sonrasında ise onu rahatlatmak için her şeyi yapmıştı. türlü şebeklikler, espriler, öğrencilerle olan anıları, onun hayatı ile ilgili sorular... yerim ona ne olduğunu anlatmamıştı ama. yine de mini eteğinden gözüken derisinin soyulmuş yerleri direkt göze çarpıyordu.

yere düşmüş olamazdı bir kere. çünkü yere düşseydi yaralar ve sıyrıklar dizlerde olurdu. yerim'in yaraları dizlerinin çok çok üstündeydi. orasını yaralamayı nasıl başarabilmişti ki?

fizik öğretmeni olan sooyoung'un bile en ufak bir fikri yoktu.

bunları düşünürken adımları daha da hızlandı, sinirden elindeki deri çantanın tutma yerini sıktı.

sooyoung küçük bir köyde büyümüştü. o köyde kızlar neredeyse hiç okutulmuyordu ve direkt evlendirilmek üzere gerekli çalışmalar başlatılıyordu. o köyün çok katı kuralları vardı. kadın haklarına dair herhangi bir kural olmayadursun, tüm kadınların beyni yıkandığı için kadınlar dünya üzerindeki tüm haklarının bunlardan ibaret olduğunu düşünüyorlardı.

bu ortam size az da olsa tanıdık geliyor, değil mi?

ama hayır, burası kuzey kore değil.

sooyoung doğduğu ilk andan beri buraya ait olmadığının farkındaydı. o mini mini etekler giymek istiyor, öğrenmek istiyordu. fiziğe gerçekten çok meraklıydı fakat babası okumaması için önüne türlü türlü engeller koyuyordu. buna rağmen sooyoung hiç pes etmiyordu ve komşu arkadaşlarına karşı hep gülümsüyor, onlara da güç veriyordu.

komşuları da ona bu yüzden 'joy' adını takmışlardı kıt ingilizceleriyle. sooyoung onların umudu ve mutluluğuydu. sanki sooyoung bir şeyi başarırsa onlar da başarabileceklermiş gibi hissediyorlardı.

sooyoung çabaladı, köyündeki kızlar da çabaladı. ama yine de bir yetkilinin yardımına ihtiyaçları vardı. sooyoung gizlice köyden kaçtığında, kimse yanında ülkenin ünlü fizikçisiyle gelmesini beklemiyordu.

o ünlü fizikçi tüm kadınlara haklarını anlattı ve tanrı'nın bile unuttuğu yerdeki bu köye polisleri, yetkilileri gönderdi. kadın hakları ihlalinden tutun birçok yolsuzluk kanıtlanınca da oranın yöneticisi atıldı ve kızlara/kadınlara okuma imkanı verildi.

bu o kadar da kolay olmadı tabii, hukuki yollardan bihaber olan halk ilk başta fizikçinin teklifini reddetti, özgür olmamak için direndi. ama sonrasında joy bir şekilde bu cahil kesimi ikna etmeyi başardı.

sooyoung o zamana kadar kadın olduğuna lanet ederken bir sürü kadını kurtarınca ve eğitimin gücünü görünce daha kurtarılmayı bekleyen bir sürü kadın olduğunun farkına varmış, onları görebilmesini sağladığı için; onların hissettiği acıyı ve yabancılaşmayı anlamasına yardımcı olduğu için tanrıya şükretmişti. eğer tanrı onu haksızlığa uğramış bir kadın olarak yaratmasaydı, hayattaki amacının ne olduğunu asla anlayamayacaktı.

köyünü kurtardıktan sonra da kadın hakları ile ilgili çeşitli konferanslara konuşmacı olarak katılmış, tekrar tekrar her şeyi anlatmıştı. vakıflara katılmıştı, polisler tarafından ödüle layık görülmüştü. sooyoung böyleydi işte; çalışkandı, kararlıydı. kafasına koyduğu her şeyi yapabilirdi. özgürlükçüydü. kısıtlamalara dayanamazdı.

o fizikçinin yardımından sonra ona hayranlık beslemiş, o da fizik okumaya karar vermişti. şu anda da fizik öğretmeniydi işte. uzun ve acıklı hikayesi düşündükçe çektiği acılarla birlikte upuzun bir romana dönüşüyor, konferansta konuşurken de bunu on beş basit dakikaya sığdırabiliyordu.

yerim'i tanıyordu. sesini ilk duyduğu an tanımıştı. aynı köyde büyümüşlerdi. kendisinden üç yaş küçük olan yeri, köyünün tatlı ve güzel kızıydı. o daha küçükken ona ablalık yapar, ona kendi evinde bakardı. annesi de yeri'yi çok severdi.

yeri de fizik okumuştu. muhtemelen o da fizikçiye hayran kalmış, sonra da onun gibi olabilmek için buna karar vermişti. yerim'in kendisini hatırlamadığına emindi. yoksa ona karşı bu kadar resmi davranmazdı.

yani... davranmazdı herhalde, değil mi?

yerim'in evine varınca olduğu yerde kalakaldı. gözlerini şokla açtı ve çantasını daha çok sıktı.

❝test book❞ ↬joy&yeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin