duodecim

1.2K 182 435
                                    

[story]

yerim en son sooyoung'un evine gittiğinde, sooyoung onun dudaklarına yapışmıştı.

sooyoung'u tanıyordu. hem de çok iyi. aynı köyde büyümüşlerdi nasıl olsa. yerim'in gözlerini açan kişiydi sooyoung, gerçek dünyaya karşı köyünün kendisine dayattığı kuralları ezip geçmesini sağlamıştı.

sonrasında ise birden ortadan kaybolmuştu, elinde kalan ona dair tek bilgi fizik okuyor olduğuydu. onun dışında hiçbir şey bilmiyordu.

yerim'in patronu yerim'i taciz ediyordu. onu her zaman eve bay lee bırakıyor, bırakmasına izin vermezse onu işten kovmak, tüm suçu üzerine yıkmak ve kendisini herkese rezil edip hayatını mahvetmek ile tehdit ediyordu. yerim bir şey yapamıyordu.

sooyoung'un öpücüğüne karşılık vermişti ama onu sevdiğine emin olamıyordu. hatta sooyoung bile şaşırmış, birkaç dakika boyunca ateşli bir şekilde öpüşmüşlerdi. sooyoung'un elleri yerim'in kısa saçlarının içindeyken derin derin soluklar alıyor, tatlı nefesi sooyoung'un yüzüne çarpıyordu.

sooyoung'u bu işe bulaştırmak istemiyordu. bay lee sooyoung'a zarar verebilirdi, en çok da bundan korkuyordu. onu arabayla gittiği her yere götürmesi yerim'in nerelere gidebileceğini ve kaçabileceğini denetlemek içindi. ayrıca arabada da rahat durmuyor, kendisinden yaklaşık yirmi beş yaş küçük bir kıza dokunmaya da utanmıyordu. yerim dokunduğu her yeri etine kadar soyuyordu eve gidince. onun kirli izlerini üzerinden silmeye çalışıyordu.

yerim, o ateşli öpücükten hemen sonra sooyoung aşkını itiraf edince evden kaçmış ve telefonlarına cevap vermemişti. eğer cevap verseydi bay lee sooyoung'un farkına varırdı.

zaten bok gibi bir gün geçiren yerim'i o gün yine bay lee bırakacaktı. o deri koltuklu aile arabasının içinde yaralarla dolu bacağına dokunacak, sonrasında ise zorla öpüp evine gönderecekti.

şey, en azından yerim öyle sanıyordu.

onu evinin kapısına kadar takip edip duvara yaslamasını ve sonrasında ise sertçe boynunu öpmeye çalışmasını tahmin edememişti.

yerim çırpınıyordu. tüm gücüyle çırpınıyor, adamın elini eteğinin altına girmeden tutmaya çalışıyordu. bay lee kız her ne kadar çırpınsa da onu susturmak için elini ağzına kapamak dışında başka bir şey yapamıyordu. yerim ağlamaya başlayınca ve eli sümük olunca hızla yerim'i duvar ile arasında sıkıştırmayı bıraktı ve biraz geri çekildi. yeri tam kaçacakken kısa saçlarının kökünden tutarak bir daha duvara yasladı, kafasını duvara çarpmasını sağladı. sonrasında ise yeri'nin suratına büyük bir tokat yapıştırdı.

"kapa çeneni küçük orospu. işten kovulmak mı istiyorsun? sonra senin gibi aptal ve sabıkalı bir köylü kızını kim işe alır, ha? zaten hatadan başka bir şey yaptığın yok..."

yeri daha fazla dayanamıyordu. dizlerinin üzerine çökmeye çalıştı ama adam saçlarından tuttuğu için başaramadı. bacakları tir tir titrerken bir yandan eğilmeye çalışıyor, bir yandan da ellerini birbirine sürtüp ağlayarak yalvarıyordu.

"ne olur bırak beni! yalvarırım, ne istiyorsan yaparım- ama lütfen bırak beni sana yalva-rıyorum. lü-lütfen ah!"

bay lee yeri'nin ağladıkça gözlerinden akan rimele baktı ve güldü. kadınlar ne kadar da güçsüz varlıklardı öyle! fazla zayıflardı ve şu kadarcık bir acıya bile dayanamıyorlardı. kısa kısa giyinerek hem erkekleri azdırıyor, hem de seks kölesi olmadıklarını iddia ediyorlardı. şu karşısındaki köpekten farksız olan kızın bir tasması eksikti. gerçi bu devirde kadınların tasmasız köpekler olduğunu bilmeyen yoktu.

"n-nolur. ahh! bırakın be-beni!"

bay lee'nin karşısına şu ana kadar hiç güçlü bir kadın çıkmamıştı. gerçi hangi kadın güçlüydü ki, hah! yalvarmak ve kıvranmak dışında bir şey bildikleri yokt-

bay lee kafasına aldığı sert darbeyle yerim'in saçını bıraktı ve yere kapaklandı.

sooyoung elindeki çantayı biraz daha sıkı kavradı ve yerde olan bay lee'nin kafasına sınav kağıtlarıyla dolu olan deri çantayı sertçe fırlattı.

kendisinin bile zar zor taşıdığı çanta adamın keltoş kafasına vurunca gülümsedi. bunun gibiler için en iyi yer toprağın altıydı.

sooyoung onun sadece bayıldığını görünce dudaklarını büzdü. topuklu ayakkabısının topuğuyla bay lee'nin elinin üzerine bastı ve birkaç saniye boyunca basmaya devam etti. bay lee inleyerek ayılmaya başlayınca da çantasını bay lee'nin yüzünün üstünden alarak erkekliğine sıkı bir şekilde geçirdi. ayılmak üzere olan bay lee acıdan dolayı bir daha bayıldı.

sooyoung aşırı tiksinç bir varlıkmışcasına çantanın kulpundan iğrenerek tuttu ve çantayı bir köşeye fırlattı. bir daha asla o çantayı kullanmayacaktı. en azından yıkamadan.

sonunda yeri'ye döndü. onun ağladığını ve titrediğini görünce sert bakışları bir tık da olsa yumuşadı.

"yeri-ya. ben-"

kim yerim, elini saçlarına daldırdı, sarsılarak ağlamaya başladı. çığlık çığlığaydı. bir yandan bağırıyor, bir yandan da ayaklarını oradan oraya savuruyordu.

joy, yeri'nin eteğinin açıldığı yerlerdeki yaraları gördü; içinde bir şeyler koptuğunu hissetti. hızla yerim'e doğru koştu ve onu sakinleştirmeye çalıştı. işe yaramadığını görünce ise panikle telefonunu çıkararak hem polisi hem de ambulansı çağırdı. ambulans gelmeden önce yerde iki seksen yatan adama bir tekme daha attı, sonrasında ise yeri'nin ellerini sıkıca tutarak kendisine zarar vermesini engellemeye çalıştı.

ambulanstaki görevliler yeri'nin yalnızca şok geçirdiğini, endişe edecek bir durum olmadığını fakat adamın kafa travması geçirebileceğini; bunun için de test yapılması gerektiğini joy'a söylediklerinde yeri yavaş yavaş kendine geliyordu. sakinleştirici işe yaramış olmalıydı.

"hanımefendi, ifadenizi almamız gerek. bizimle hemen şuraya gelebilir misiniz lütfen?"

joy, ifade vermek üzere o polis memurunu takip etti.

❝test book❞ ↬joy&yeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin