Uçağın tekerlekleri yere değdiği an içim huzurla dolmuştu. Sonunda Londra'da, evimdeydim. Uçuş oldukça yorucuydu. Altı buçuk saattir uçaktayım ve benim gibi uçaktan tırsan biri için bu oldukça uzun bir zamandı. Kalkışlarda ve inişlerde nefesim kesilirdi. Bir keresinde türbülansa girdiğimde "Düşüyoruz!" diye akciğerlerimin yettiği kadar bağırmıştım. Türbülans bittiğinde pilot bile yanıma gelmişti "İyi misiniz?" diye. O derece bir çığlıktı yani. Neyse ki sonunda inmiştik. Şimdi sıra en sıkıntılı olaydaydı. Valiz bekleme...
Valizlerin yanındaki yerimi almış valizimi beklerken gözüme son derece şeker bir çocuk çarptı. Uzun boylu yapısı gözüme çarpan ilk şey olmuştu. Tabi bir de kumral, dalgalı saçları... Çocuğun yanına gidip konuşamayacak kadar utangaçtım üstelik bu çok saçma olurdu. Valizim birkaç dakika sonra gelmişti. Valizimi alıp kapıya doğru yöneldiğim sırada gözlerim son defa karizmatik çocuğu aradı. Onu bulmam fazla uzun sürmemişti. Benimkinin tıpatıp aynısı olan valizi ilk bakışta dikkatimi çekmişti. "Tesadüfün böylesi!" diye geçirdim içimden.
O anda bir şey dikkatimi çekti. Bavulun üzerinde yazan isim benim ismim değildi. O anda dank etti. O çocuk benim valizimi almıştı. Ben bunu fark edene kadar çocuk gözden kaybolmuştu. Ayağımdaki neden giydiğimi bilmediğim topuklularla havalimanında deli danalar gibi koşturmaya başladım. Sağa bakıyorum yok sola bakıyorum yok, yok valla yok. Çıkışa doğru koşar adım ilerledim. Valizin üzerindeki kâğıt parçasında çocuğun numarası yazıyordu. Çantamdan telefonumu çıkarmaya çalışırken birden onu gördüm. Bir taksiye biniyordu. "Dur!" diye bağırdım. Duymadı. Ona doğru koşmaya başladım. Taksi harekete geçmişti bile. Arkasından el kol yapıp koşmaya devam ediyordum. Beni gören deli sanacaktı. O sırada taksi aniden fren yaptı. Ben de taksiye tosladım. Önce taksici indi. "Hanımefendi ne yaptığınızı zannediyorsunuz?" Önce bir şaşırdım sonra açıklamaya başladım. "İçerideki beyefendiyle bavullarımız karıştı." Adam bana bön bön baktı sonra gözleriyle beni süzdü. "Sapık falan değilsin değil mi?" Sinirlendim. "Hayır!" O sırada kapı açıldı ve o heykel gibi çocuk dışarıya çıktı. "Neden gidemediğimizi sorabilir miyim?" Taksici parmağıyla beni göstererek:"Bu bayan bavullarınızın karıştığını iddia ediyor." Adam mavi gözleriyle bana baktı. "Bu imkânsız benimkinde benim ismim yazıyor." dedi. "Doğru, isminiz yazıyor. Bakın işte burada: Cameron Dwyer." Çocuk inanmayan bakışlarla yanıma geldi ve bavulun üstündeki kâğıda baktı. "Haklısınız özür dilerim." Dedi ve gülümsedi. Gülümsemesi içimi ısıttı adeta. Sonra taksinin bagajından bavulumu çıkardılar ve ben de müthiş bir iç rahatlamasıyla evimin yolunu tuttum.
Yolculuk bittiğinde taksiden neşeyle inip kapıya doğru koştum. 3 yıl sonra yeniden kendi evimdeydim. Bu gerçekten hoş bir histi. Artık her şey çok daha kolay olacaktı. Okulum bitmişti ve artık kimse bana çalışmamı söylemeyecekti.
Bu evde geçmiştekinin aksine rahat ve huzurlu olacaktım. Heyecandan titreyen ellerimle zile bastım. Evdekilerin ne tepki vereceğini çok merak ediyordum. Muhtemelen şaşıracaklardı. Muhtemelen ÇOK şaşıracaklardı çünkü eve ne zaman döneceğim hakkında net bir şey söylememiştim. Evin dışına kadar çıkan zil sesi duyulduktan birkaç saniye sonra kapı açıldı.
Abigail karşısında beni görünce şok olmuştu ama küçük bir çocuk olarak şaşkınlığını bir an önce yenme konusunda oldukça başarılıydı. Çok geçmeden güçlü bir mutluluk çığlığı atıp boynuma sarıldı. Annem ve babam telaşla yanımıza geldiler. Bekledikleri son kişi bendim anlaşılan. Annem boynundaki önlüğü hızla kenara atıp "Alyson!" diye bağırdı. Babam şaşkınlıktan tepki verememişti. Sadece gülümsüyordu. Yanlarına koşup ikisine de sıkıca sarıldım. Alışılmış şekilde annemin üzerine sinen yemek kokusunu içime çektim. Babam da her zamanki gibi parfümle karışık sigara kokuyordu.
Ailecek hasret giderdikten ve okulla ilgili konuşmalarımızı bitirdikten sonra odama çıkıp bavulumdaki kıyafetleri ben gittikten sonra hiç dokunulmamış, bomboş duran dolabıma yerleştirdim. Bütün kıyafetler yerlerini aldıktan sonra kendimi yatağın üstüne atıp yastığımın kokusunu içime çektim. Geceleri çabucak uykuya dalmamı sağlayan deterjan kokusu... Gözlerimi kapamış rahatlarken Lucy'e verdiğim söz geldi aklıma. Londra'ya döner dönmez görüşecektik. Lucy çocukluğumdan beri en yakın arkadaşımdı.
Başucumda duran telefonu elime alıp Lucy'nin numarasını tuşladım. Neşeli sesiyle "Nasılsın bebek?" dedi. Ben de sesimin aynı şekilde neşeli çıkmasına dikkat ederek "Eve döndüm." dedim. Abigail'inkinden bile daha cılız bir çığlık atıp "Hemen buluşuyoruz!" dedi. "Bazen beş yaşındaki bir çocuktan daha çocuksu davranabildiğini daha önce söylemiş miydim?" dedim dalgacı bir sesle. "Fazla lafa gerek yok bebek bunu zaten biliyorum." Kendi kendime gülümsedim. "O zaman akşam havuz kenarındaki barbekü partisinde yeterince hasret gideririz." Dedim. "Tamam, o zaman ben hemen hazırlanıp sana geliyorum!" deyip ağzımı açmama fırsat bırakmadan telefonu kapadı.
Akşamüstü gelişimi kutlamak için babam barbekü partisi veriyordu. Bütün komşuları çağırmıştı. Kapı çaldı ve açmak için ayağa kalktım. Komşularımızla aramız hep iyi olmuştu. Janice ve Theador ilk gelenler arasındaydı. "Bebeğim hoş geldin. Aman Tanrım ne kadar güzel bir genç kadın olmuşsun. Seni görmeyeli ne kadar oldu?" dedi Janice. Gülümsedim. "3 yıl." Tatlı bir kahkaha atıp bana sarıldı. İkisi de çok tontondular. Annem yanıma gelip onları içeri buyur etti. Bense paltolarını aldım. Tam içeri giriyordum ki kapı tekrar çaldı. Delikten baktığımda gördüğüm kişi içimi eski günlerdeki gibi kıpır kıpır etmişti. Eskiden deli gibi âşık olduğum çocuk işte yeniden karşımda duruyordu. Kapıyı açtım. "Jeremy!" dedim ve alenen üstüne atladım. Annesi Denise de sıradaydı. "Hoş geldin güzellik." dedi Jeremy gülümseyerek. Ben de o sırada Denise'e sarılıyordum. "Hoş buldum." Arkadan bir çığlık geldi. "Alyson!" Çığlığın geldiği yöne baktım. Bu sesi çok iyi tanıyordum. "Lucy!" Sonra ona doğru koştum ve var gücümle ona sarıldım. "Seni çok özledim bebeğim!" dedi. "Ben de! Hadi içeri gelsenize." dedim ve hepsini içeri davet ettim. Sonunda tekrar evimdeydim.
