Multimedia'da Aslı.
Bu ülke de sorunlar, insanlığı tehdit edecek seviyeye gelince değil yok edeceği konuma geldiğinde ele alınıyordu. Uzmanlara, bu konuda uyarı verebilecek olan herkese, şöyle denilmeye getirilmişti: "Şimdilik zararsız mı? Boş verin o zaman."
Bizler 'yok edecek seviyeye gelmiş sorunların' çözümünü bulmaya adanmışlardık. Babam devletin gizli bir bölmesinde bana yani bize emir veren liderlerin arasında bulunuyordu. Her bir şehir noktasında ayarlanmış olan bu on iki kişilik gruplar bu ülkenin çocuklarını korumak amacıyla birleşmişti.
On yaşıma kadar İstanbul'da yaşarken bu gizli grubun kurulmasıyla birlikte babam, annemle beni İngiltere'ye yollamıştı. Çocuklarla uğraşmak demek; onların üstleriyle ve onlarında üstleriyle uğraşmak demekti. Babam bu nokta da bizi tehlikeye atamazdı, haklıydı. Beş sene İngiltere günlerimi geçirdikten sonra babam benim de bu timde yer almamı istediğini söylediğinde anında kabul ettiğimi hatırlıyorum. Tabi sonrasında annemle babamın büyük tartışma içine girdiğini de.
Ne var ki annemin bağırışları ya da ettiği tüm sözler yerini bulamadı. Kızının hayalinin bu olduğunu, babasının gözüne girmek, asla sahip olamayacağı erkek çocuğu gibi davranmak istediğini bilmiyordu. Yaptığım seçimden ya da durduğum yerden şikayetçi değildim aşırı tempo ve yorucu olması dışında tabi. Şu an okuduğum İngilizce öğretmenliği gösteriyor ki ben bu iş için doğmuşum. Ne doktor ne ressam ne de bir öğretmen olmak istemezmişim.
Bu iş de elimde ki gücü hissediyordum. Çocukların elinden aldığım uyuşturucular, fuhuş için kullanılacak olan kızları kurtarmam benim olduğum mevkii de ne kadar doğru yaptığımı gösteriyordu.
Belki psikopatça gelebilirdi ama insanların benden korkması, güçlü olduğuma kanaat getirmesi içimde bir yerlerin hoşuna gidiyordu. Bu, birilerini küçümsemem anlamında değildi. Farklıydı, belki egosuna düşkün bir kızdım ya da pohpohlanmayı seviyordum.
Yoğun bir parfüm kokusuyla öksürmeye başladım. Arkamı döndüğümde Ahmet aynanın karşısında saçlarıyla uğraşmasını bitirmiş, parfüm şişesini aynanın yanında ki komidine bırakıyordu.
"Süslü pakize!" Hafif kıkırdayıp bana döndüğünde bende elimde ki tişörtü Ahmet'in bavuluna yerleştirdim.
"Kıskanıyorsun biliyorum."Ellerini yavaşça saçlarına çıkarıp arasından geçirdiğinde yavaşça göz kırpmayı da ihmal etmedi. Öyle komik gözüküyordu ki gürültülü bir kahkaha atmaya başladım.
"Şunun gülüşe bak ya," yanıma doğru gelip saçlarımı karıştırırken hala gülüyordum,"daha önce hiç böyle kahkaha atmamıştın Aslı. Gideceğim diye yapıyorsun değil mi?" Konu onun gitmesine gelince durgunlaşmama engel olamıyordum. Ahmet yarın ikimizin de bilmediği bir şehre gidiyordu.
O gün Hilmi'den her şeyi öğrenip arabayla yanıma geldikten sonra beni evine getirmişti. Ve son bir haftadır da evinden çıkmamıştım. Kendimce ona böyle veda ediyordum.
"Nereye gideceğini neden söylemiyorlar? Özellikle babam! Ona ne kadar yalvardığımdan haberin var mı?"
"Neden beni de kendini de ve de üstüne babanı da yıpratıyorsun Aslı. Bu böyle gelmiş, böyle gidecek. En başından kabul ettiğimiz buydu. Hem beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum gerçekten gidiyorum diye yapıyorsun değil mi?"Kafamı iki yana salladım.
"Teşekkür ederim benim tüm kahırlarımı, mızmızlanmamı çektiğin için ve özür dilerim seni bunlara maruz bıraktığım için." Ahmet şok olmuş gözlerle bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ
Novela JuvenilKaçış, Belki bir kaş çatış. Belki bir can yakış. Ya da sadece bir aldanış.