Bölüm-3

24 1 0
                                    

Multimedia'da tam da kendilerine yakışan resimleri var.

Hilmi’nin yaptığı göndermeyi anladığımda ona sertçe bakmayı ihmal etmedim. Fakat babam, Hilmi ve adının Kerem olduğunu öğrendiğim çocuk güldüklerini belli eden sesler çıkarıyorlardı. Başımı ayakkabılarıma çevirerek onları gözetlemeyi ve duyduğum sesleri es geçmeyi istedim.

Bir müddet sonra ortalığı nefes sesleri alınca babama dönerek bir şey söylemesini bekledim. Bana sakin kahverengi gözleriyle bakınca ona bir daha hayran kalmayı durduramadım. O benim gördüğüm diğer babalara benzemiyordu. Gülümserken ki oluşmayan gamzeleri bile güzeldi. Annemin neden saatlerce uyuyan yüzüne baktığına hak veriyordum. Severek evlenmemişlerdi belki ama gittikçe ona sevgiyle bağlandığını gözlerimle görmüştüm.

“Kerem Aslı’ya evini göster. Adresleri iyi ezberleyin.” Kerem kafasını sallayarak emri kabul ettiğinde babam kulağıma fısıldadı: “Kendine iyi bak Aslı.” Yüzüme bakıp göz kırptıktan sonra kapıya doğru yürümeye başladı. Benim cevap vermemi beklememişti ama Ahmet’e verdiğim değeri görüp benim için endişelenip buraya gelmesi yeterdi.

Gözlerim Kerem’i bulduğunda eliyle kapıyı işaret etti. İşte başlıyorduk. Şimdi Ahmet’te bilmediğim bir şehirde, hangi binanın içinde olduğunu bilmediğim bir ofiste, tanımadığım bir kızla tanışıyordu. Belki benim veremediğim gülümsemeleri o kız verirdi.

“Aslı bir dakika,” yüzümü Hilmi’ye çevirdim,”bu yeni telefonun eskisini alayım.” İstemeyerek de olsa cebimden telefonu çıkarıp Hilmi’ye uzattım. O da elime Samsung’un telefonunu uzattığında bu modeli hiç sevmediğimden yüzümü buruşturdum.

Kapıdan Kerem’le çıktığımızda önden ben arkamdan o iniyordu. Ne hızlı ne de yavaş denecek bir süratteydim. Normalde buraları fişek gibi çıktığımı, Ahmet’in de arkamdan bağırdığını hatırlıyorum.

Binanın dış kapısını açtığımda ağzıma dolaşan temiz havayla büyük nefes aldım. Sadece burnumdan nefes almayı bir türlü alışkanlık edememiştim, burnumdan alıp ağzımdan nefes vermeye başladığımda kendimi boğuluyormuş gibi hissediyor, hemen ağzımla nefes alıyordum.

“Kerem!” Adem’in bağırmasıyla başlarımız ona çevrilince bir araba anahtarı gösterip fırlattı. Başıma gelme korkusuyla kafamı refleks olarak sağa doğru yatırdım. Kerem tek eliyle havada yakaladığı anahtarı avucuna alırken önüme geçerek merdivenleri indi.

“Araba bir üst sokakta Aslı’yla evine gitmen için Kenan Bey emretti.” Ah, babam. Kerem arkasını dönüp beni kontrol ettiğinde yürümeye başladı. Peşinden giderken önüme çıkan taşlara tekme atıyordum.

Üzerimde hafif bir yorgunluk vardı. Dün Ahmet gittiğinde onun yatağında yatmaktan çekinmedim. Ben onu ağabey, o beni kardeş olarak gördüğünden içimde herhangi bir sıkıntı hissetmeden yatmıştım o yatakta. Bir yarım saat sonra şişmiş gözlerimle uyumam uzun sürmemişti. Şimdi de sanırım o ağlamaların ağırlığını hissediyordum.

Bir arabanın kapısının açılmasını sesini duyduğumda Kerem’in kapıyı açmış ve bana boş bakışlarla baktığını gördüm. Adımlarımı hızlandırarak ön kapıyı açıp, oturdum. Kolumu camın kenarına sıkıştırarak kafamı üstüne koyduğumda gözlerim kendiliğinden kapanır gibi oluyordu. Arabanın çalıştırılma sesini duyduğumda doğrulup kafamı arkaya yasladım.

“Nasılsın?” Kerem’in sesinde biraz merak ve sıkıldığını anlatan bir tın bulduğum da öylesine konu açmaya çalıştığını anladım. “Bir şey hissetmiyorum hissizim.” Yandan baktığımda hafif tebessüm eder gibiydi. 

“Eski eş’inden ayrı kalmak nasıl? Çünkü ben gayet mutluyum da.” Ona tersçe bakıyordum fakat gözü yolda olduğu için göremiyordu. “Sordum mu?” diye çıkıştığımda şaşırmış suratıyla birkaç saniye baksa da sonra da cevap vermeden sürmeye devam etti. Onun bu konuda ne hissettiği umurumda değildi, onunla sıkılmayalım diye konuşmakta beni sadece geriyordu.

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin