Güneş gücünü kaybettmeye başlamış ,masmavi gök git gide kızıla boyanıyordu.Gündüzün hakimiyeti yavaş yavaş sona eriyor ,sokakta bütün gece ürpererek sabahı bekleyen kimsesizlerin korktuğu karanlık çökmekteydi.Oturduğum arka sıradan bi gözümle camdan dışarıya bakıyordum .Bi yandanda öğretmenin anlattıklarını anlamaya çalışıyordum.Dışarıda esen rüzgarın gücü dallarından ayrılmak istemeyen yaprakları zorluyor, zayıf olanları söküp okul bahçesinde bi uçtan bi uca savurup duruyordu.Nihayet hepimizin duymayı dört gözle beklediği ve özgürlüğümüzü bize verecek olan okul zili çalıyordu. Bütün öğrenciler sanki hiç eve gitmemiş hiç dışarı çıkmamış gibi koşuşturuyordu.Okul merdiveni üstüne doluşan öğrencileri taşımakta zorluk çekiyordu.Bu kadar koşuşturmaya hiç anlam veremiyordum.Bir dakika önce çıkabilmek için üst üste yığılıp ,arada kalıp ezilme riskine girmeye ne gerek vardı.Sonunda öğrenciler çıkmıştı. Sona kalan birkaç kişi ile birlikte bizde bomboş merdivenlerden yavaş yavaş iniyorduk.Kapıya çıktığımızda karanlık çökmüş soğuk hava kendisini hissettirmişti.Dış kapı o kadar kalabalıktıki sanki bütün istanbul bizim okul çıkışında toplanmıştı.Çocuklarını almaya gelen velilerin çoğu ,çocuklarının ayağına taş deyse kendi canları yanacak annelerden oluşuyordu.Grönlanda yavrulamış binlerce penguenin yavrusunu ararken oluşturduğu gürültü ve kargaşayı sanki okulumuzun kapısına getirmişçesine bi kargaşa oluşmuştu.Biraz yürüdükten sonra kendi kendimle içimden konuşmaya başladım.: Şimdi anlıyorum merdivenlerde oluşan kargaşayı, yığılmayı ve koşuşturmayı .Kimsenin kaybedecek bir saniyesi bile yokmuş sanki bütün dünyayı kurtaracak işleri varmışçasına.Sonuçta anne babalarımız nasıl davranırsa bizlerde öyle davranırız.Birden sıra arkadaşım ne oldu niye hiç konuşmuyorsun diyerek içimdeki tartışmaya son verdi.Evimizin bulunduğu sokağa girmeden önce tam köşe başında bulunan bütün cazibesiyle kapıya dizilmiş mısır cipslerinin ,meyuvesularının ,renkli renkli keklerin ve tabiki duvara file torbanın içinde asılmış topların bulunduğu bakkala girdik.İkimizinde canı süslü paketlerde duran boylu boyunca rafları dolduran kek ve kaymaklı bisküvileri çekiyordu ancak cebimizdeki para onları almaya yetmiyordu.İkimizde paramızın yettiği ve haftada iki gün alabildiğimiz buğday rengine bürünmüş şeffaf paketinde bütün rafta yalnız duran piknik bisküviden aldık.Bakkalcı osman abiye toplam yüzbin lirayı verip dışarı çıktık.Karanlık iyice çökmüştü artık,işten çıkan insanlar hızlı adımlarla yanımızdan geçiyordu.Biz ise salına salına yürüyorduk.Eve erken gitme gibi bi telaşımız yoktu aksine birbirimizle konuşuyor arada bir birbirimize takılıyorduk.Nerden çıkardıysa Emre hadi yarışıyoruz dedi ve başladı hızlı hızlı yürümeye,sorgusuzca bende hızlandım.Emre son dört yüze girmiş yarış atlarını anlatırcasına yarışımızı anlatıyordu:Sağ kulvardan emre geliyor son atağı ile öne geçti ve rakibini fotoda geçerek birinci oldu.Yarış bittiğinde evin kapısına varmıştık. Siyah kaplamalı üstünde kuş yuvası süslemesi bulunan kapının zilinin çaldım.Kapıyı hayatını çocuklarına adamış hayatın bütün zorluklarını tepeden tırnağa yaşamış tenin her zerresinde yorgunluk hisseden annem açtı. İçeri girer girmez gözüme televizyonun karşısında oturmuş. Pür dikkat akşam haberlerini izleyen babam takıldı. Yine hükümetin yaptıklarına kızmış yirmi yıllık muhtarlığın vermiş olduğu siyaset bilgisiyle eleştirilerini yapıyordu.Benim eve geldiğimi bile farketmemişti.Annemin aksine babam çok çalışmamış hayatını daha iyi yaşamış ve anneme nazaran daha genç duruyordu.Aslında babam çok iyi bir insan hayatı boyunca muhtaç olan insanlara yardım etmiş,kendinden ödün vermiş,insanların resmi işlerini maddi manevi kendinden fedakarlıklar yaparak çözmüş.Bütün bunları yapan bir metre yetmiş beş santim boyunda seksen beş kilo, kır saçlarını arkaya tarayan,pos bıyıklarından asla vazgeçmeyen siyah gözlü beyaz tenli yakışıklımı yakışıklı babam aynı ilgi ve şefkati ailesine yansıtmıyordu.Kim bilir belki de içinde ailesine çok derin duygular besliyordur. Bizler sekiz kardeş olarak bu yönüne hiç denk gelemezsekte hepimiz aynı düşüncedeydik.Hepimiz babamızında annemiz gibi iyi bir insan olduğunun bilincindeydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ AYRILIK SEVGİLİ
General FictionOn altı yaşımdan beri beraber olduğum kız arkadaşımla hiç ayrılmamış, hiç ayrı kalmamıştık. Onu o kadar seviyordum ve alışmıştımki benim için hayat ondan ibaretti. Sanki Hiç ayrılmayacaktık . Birbirimizi asla bırakmayacak diye söz vermiştik. Zaten...