Bir satıra başlamanın ne kadar zor olduğunu düşünüyordu , kısık gözlerini ,daha da kısarak . Aklında beliren imgeleri, yerli yerine oturtmaya çalışıyor ve her düşüncesinde ağrı giren başına lanetler okuyordu, çelimsiz kollarına eklenmiş koca yumruklarını sıkarak.
Tek odası olan ve küçük penceresi karşısındaki kocaman apartmanın yan duvarına bakan evinde geçirdiği her zamanın, zihninde onarılamaz bir tahribe yol açtığını düşünerek, güç bela almayı başardığı bilgisayarının tuşlarına olağanca hırsı ile basıyordu. Oturduğu sandalyeden gelen gıcırtıyı bir müzik ahengine getirmeyi başarabildiği için de kendisine teşekkür ediyordu.
Bir ilham alabilmek için evinin köhnemiş ve is tutmuş duvarlarına bakıyordu, kısık gözlerinin içindeki kocaman ve kapkara gözleriyle. Yağlanmış saçlarını ne zaman yıkadığını hatırlamaya çalıştı. Olabildiğine uzamış ve yağlanmış ve de bir sülük misali kafasına yapışmıştılar.
Rıfat, Otuzlu yaşlarının ortasına geldiği halde, hala daha istediği başarıyı yakalayamamış olmanın hayal kırıklığı içinde, etrafı buruşturulmuş kağıt parçaları dolu olduğu halde evindeki tek uzanılabilecek olan turuncu rengini kaybetmeye başlamış ve kir tutmuş kanepesine uzandı, bir kez daha kendisine lanetler okuyarak.
Nasıl bu hale geldiğini düşünüyordu gözlerini kapadığında. Üniversitenin koridorlarında, edebiyat sınavını kaçırmamak için koşan o genç halini anımsadı ve bir gülümseme teşebbüsü belirdi dudaklarında. Başarılı olamamıştı bu girişim, son zamanlarda sık sık denediği ve başarılı olamadığı gibi.
Gözlerini kapadığında, kendisini öven edebiyat hocasını görüyordu. Beyazlamış uzun saçlarını at kuyruğu yaparak toplamış ve toplu şirin suratına tatlı gülümsemesini eklemiş olarak konuşuyordu Ayseli Hanım.
" Gördüğüm en kuvvetli kalemlerden birisin Rıfat.Yalnız, çok dağınık bir zihnin var çocuğum.Neden,kendini odaklamıyorsun ?"
"Neden kendini odaklamıyorsun ?" Bu soru her zaman kafasının içinde çınlıyordu. O zamanlar kanındaki delilikten kaynaklandığını düşünür, bu sözlere aldırış etmezdi. Kendi hayal gücünün ve sözlerinin, o kadar güçlü olduğuna inanıyordu ki, kelimeler kendiliğinden akar benim elimde diye düşünüyordu.
Şimdi ise kendisini boş bir kütük gibi hissediyordu. Beyninin uzaylılar tarafından çalındığını ve boşaltılıp geri konduğunu bile düşünmüştü. " Güzel yıllardı." diye mırıldandı kendi kendine. Göz kapakları yavaşça kapandı ve kıvrılıverdi, kirli kanepesinin kanatları altında.
Uykusundan uyandırılmayı içine sindiremeyen miskin işçiler gibi uyanırken kendine lanetler okuyordu. "Para kazanmaya başladığım ilk an kendime çift kişilik bir yatak almazsam adam değilim." dedi kendi kendine. Belindeki ağrıya da, okkalı bir küfür savurup, yıkamaktan nefret ettiği ama temiz tutmak için çok fazla uğraştığı banyosuna; tabii bu küçük hücreye banyo denebilseydi eğer, doğru hızla ilerledi.
Aynada kendisine bakan çökük avurtlara bakarak bir daha küfür etmeye başlamıştı. Çok huysuz bir adam olduğunun farkındaydı, son zamanlar içinde. Kalbine doğru saplanan sancıların canını alması için çok fazla dua ediyor ama bir yandan da, ölümün soğuk nefesini düşündükçe tüm vücudunu bir ürperme sarıyordu. Ölemezdi.
Yorumlarınızı ve beğeninizi bekliyorum. Eleştirilerinizi de tabii. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZARKEN YIKILANLAR
General FictionHayatına lanet eden, yetenekli ama sorunlu bir yazarın, eski bir aşk, eski bir yazar arkadaş ve garip bir kız çocuğu ile başlayan hikayesi.