Billie Eilish-Idontwannabeyou
İyi okumalar.
*
-JENNİE'S POV-Küçüktük.
Çok küçüktük ve bazı şeylerin farkına yeni varıyorduk.
Belki de varamıyorduk?
Ben hayatımda hiç aşık olmamıştım.
Karşıma hiç mükemmel bir erkeğin çıkacağını hayal etmemiştim.Hem mükemmel insan mı olurmuş? Her neyse.
Çıkmadı.
Babam da bizi bırakıp gitti. Birde evleneceğim erkeği mi hayal edeyim?
Ben babam beni annemle o evde tek başımıza bırakıp gittiğinde anladım, benim karşıma babam daha doğru dürüst çıkmamıştı birde beyaz atlı prens mi çıksın?
Hem belki de at kahverengidir?
Artık bunlara inanmıyorum zaten. Anca gülerim.
Babam bizi bıraktığında henüz 15 yaşımdaydım.
Bizi bıraktı ama annemle babam boşanmadılar henüz.
Arada gelip annemden 'Karım değil misin? diyerek istediğini yaptırıyordu. İtiraz olunca da yine kavga çıkıyordu. Hem ne beklenir ki? Oturup kahve içerek konuyu konuşsunlar, sonra babam 'Demek yapmak istemiyorsun. Peki, canın sağolsun' mu desin?Adam canavar.
Çok kızıyordum anneme istediklerini her seferinde yaptığı için.
Sanki aşık ona.
Değildir değil mi?Ona birşey olacak diye korkuyordum.
Ama ona birşey olmayacağını da biliyordum.Hep oluyordu çünkü bu kavgalar.
İşte tam şu an sokakta olma nedenim buydu.
Dinlemek istemedim ve evden çıktım işte.
Beni fark etmediler bile.Yesinler birbirlerini banane.
Hem babam artık bize bakmıyordu da. Annemin iyi bir mesleği vardı tanrıya şükür. Bir şirkette çalışıyordu. Ama kafam basmadığı için ne iş yaptığını nasıl yaptığını anlamamıştım ki.
Hem nereden anlayayım ki?
Ben idol olmak istiyorum.Prens yerine sokakta peşine düştüğüm pardon düştüğümüz kedinin karşıma çıkardığı kısa saçlı kahküllü kız çocuğu vardı. Hep onu hayal etmek istedim. Yapamadım ki.
Ben hayal kurmasını bilmiyordum çünkü.Ne var işte bilmiyordum.
Her neyse.
Bende kızdım. Ama aşkın cinsiyeti yoktur.
Kızlar kızları, erkekler erkekleri sever. Kızlar erkekleri, erkekler de kızları sever.
Çünkü neden sevmesin?Yani ne var ki benim karşıma prenses çıkmışsa?
Ne olursa olsun ben,bize saygı duyana saygı duyuyorum her zaman.
Sokağın başında elektrik direğinin yanında kedinin koşarak o kahküllü kıza sığınışına şahit oldum.
Tanrı şahidim o da bir kediye benziyordu ya. Onu orada izlemeye başlamadan önce kulağıma sesi doldu."Ne oldu Leo? Neyden korktun?"
Orada öylece dikilmiş pek uzağımda olmayan o kızı izlemiştim. Benden küçüktü galiba. Cılızdı da ama pek şirindi. Yanakları büyük, dudakları yüzüne göre orantılıydı.
Tatlıydı.Adının Leo olduğunu öğrendiğim kedinin peşinden koşturuyor,
Dizlerindeki yaraları, koşturmaktan saçının başının dağıldığını, elinin yüzünün toz toprak içinde kalışını...Hepsini izledim.
Hani demiştim ya 'mükemmel insan mı olur' diye.Oluyormuş.
Ve o kedi yavrusunu hiçbir zaman elinden bırakmadığını bile gördüm.
Az önce peşinden koşuyordu oysa.Ona annesi gibi davranıyordu.
Ciddiyim.
Kediye birkaç kere 'annem' şeklinde seslendi.Beni fark etmedi. Bende cesareti bulup yanına ilerledim.
Arkadaş olmak istedim.İyi ki yaptım.
Teşekkürler kendim.Yanına ilerledim. Tek bir kişi bile benimle iletişime geçse vücudu kasılıp gerilen ben onun yanına ilerledim.
Küçüktüm ya işte hiçbir şeyin farkında değildim.
Beni fark edip kocaman gülümsedi. O gülümsedi diye bende gülümsedim elimde olmadan.
Kedisini kendi bacaklarının üzerinden kaldırıp kucağına aldı ve ayağa kalktı.
Gözlerine şimdi daha dikkatli bakabiliyordum.
Kocaman kocaman gözleri vardı. Koreli değildi melezdi sanırım. Ama gözleri çekikti de çakıl gözlü kız çocuğu demiştim içimden ki bunu hissetmiş gibi adını söyleyip elini uzattı."Adın nedir? Benim adım Lalisa. Ama sen bana Lisa diyebilirsin."
Elini tuttum hemen.
Korecesi akıcı değildi.
Kesinlikle koreli değildi."Ben de Jennie. Memnun oldum Lisa!"
Memnun olduğumu söyleyince yüzündeki şaşkınlığı unutamam.
Hem nasıl unutabilirim ki? Onun hakkında hiçbir şeyi unutamam ben. Utançla kafasını önüne eğdi ve neşeyle söyledi."Bende memnun oldum Jennie!"
Elini yavaşça çekti. Nedensizce elini çekmesine üzülmüştüm.
Elini bırakmak istemedim işte.
Nedenini bilmiyordum.
Küçüktüm.Tanıştığımız gün bana kendisi hakkında şeyler söyledi.
O kadar neşeliydi ki..
Etrafa hemen enerjisini yayıyordu. Aurasını hissettiriyordu.Taylandlıymış mesela.
Pembeyi severmiş... Bunun gibi daha birçok şey söyledi bende ona söyledim. Ama pembeyi sevmediğimi söylemedim o belki üzülürdü.
Çok temiz bir kalbi vardı üzülürdü.Bundan sonra sözleşip hep aynı yerde buluşup oyunlar oynadık.
Gelemediği günler hayaliyle oynadım.
Bu onu hiç bilmedi.Küçüktük işte dedim ya.
Ben o küçücük yaşta bir kızın şefkatini çok sevdim.
Çok sevdim ve ilk defa şükrettim, annem ve babamın ben evden çıkarken beni duymadıkları için.Şükrettim ilk defa kavga ettikleri için.
O gün geçtiğim kaldırım taşı için bile şükrettim onunla tanıştığım için.
O gün yanından geçtiğim ağaçları çok sevdim, kaldırım taşını çok sevdim,çöp konteynırını bile çok sevdim.İşte küçüktüm ve böyle şeyler yapabiliyordum.
Yapabildiğim en doğru karar ise o an korkmadan O'na elimi uzatmamdı, yanına korkmadan ilerlememdi, korkmadan adımı söylememdi, korkmadan onunla oyun oynamamdı.
Ve biliyor musunuz?
O kızı da çok sevdim.
*
Naber la?
Sevgilerimle!
Kendinize güzel bakın!Daniella sizi öpüyoor💋

ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| JenLisa // Øcean ||
FanfictionYanmış izmaritlerin üzerini tabladaki küllere gömdü. Küller ruhumuzun çektiği acılar mıydı? Belki de sevgimizdi? Emin değilim. Ama şundan eminim; İzmaritler bizdik.